[Yazan: Selim Sırrı TARCAN, 1944 yılı, Ulus Gazetesi]

Bir fıtık ameliyatı geçirmiş sporcu bir dostum vardır. Kiminle görüşse hemen ilk sözü derdin yanmaktır:

--- Ah siz beni eskiden görseydiniz şaşardınız! Koşar, atlar, güreşir, kürek çeker, ata biner her türlü sporda akrânlarımla boy ölçüşür, daldan budaktan gözümü sakınmazdım. Ama şimdi âlil bir insan oldum. Çöktüm, şiştim! Kötüledim! der durur. İçine bu kasık hikâyesini sokmadan hiçbir şeyden bahsedemez. Hayatta uğradığı bütün muvaffakıyetsizliklere sebep olarak hep bu fıtık ameliyatını gösterir.

Böyle başlarına gelen herhangi bir felaketten; dert ve elemden yakasını bütün ömrünce kurtaramıyanlar ne kadar çoktur! Bu, tıpkı, bazı sinirli hastaların her gün bir taraflarının ağrımasından şikayet etmelerine benzer. Hastalığı hayali onların iliklerine işlemiştir; o kadar çok beraber yaşamışlardır ki birbirinden ayrılmaz sadık iki dost olmuşlardır.

İşte, yüzleri askın, kaşları çatık, kötümser insanlar da böyledir. Bu ıstırap çocukları bunu kadere, talihe atfederler ve “… mesut olmak bir yaratılış işidir. İnsan mesut doğar! Mukadderat değişmez: Herkesin alınyazısı ne ise öyle yaşar, çalışmakla, emek sarf etmekle talih değişmez!” derler.

Böyle düşünüş hiç doğru değildir. Cesaret, sabır, metanet gibi saadet de çalışarak elde edilir. Yaşama savaşında muvaffak olmuş çok kimseler tanırız ki bunlar çocukluklarında bu meziyetlerden mahrum iken aldıkları terbiye onların karakterini değiştirmiştir. Hayatta karanlıklara sırtını dönüp, yüzünü daima aydınlığa çevirmek bir marifettir. Her şeyi iyi tarafından görmek kadar muvaffakıyete yardım eden hiçbir âmil yoktur. Istıraplı günlerde keyfini kaçırmamak, maddi zenginliklerden daha çok işe yarar. Bakınız ki iyimserlik güneş gibi daima yolunuzu aydınlatsın. Biliniz ki neşenin hastalar üzerinde bile şifalı bir tesiri vardır. Güler yüzlü bir insan bütün bir evin üzüntülerini silip götürür. Kötü keyifli kimselerin yüzleri çabuk kırışır, vakitsiz ihtiyarlarlar.

İnsan kendi talihinin olduğu gibi, kendi saadetinin de yaratıcısıdır. Tabiatın bütün güzellikleri bizim için birer neşe kaynağıdır. Güzel bir bahar, berrak bir sema, sakin bir deniz, çiçekler, çimenler, kuşlar, bunlar hep birer zevk ve neşe panayırıdırlar. Hüner onlardan faydalanmasını bilmektir.

Gamı, kasaveti, üzüntüyü tıpkı her gündüzün bir gecesi gibi hayatın tabii cilveleri gibi kabul etmeğe alışınız! Daha küçük yaşta başlıyarak kendinize şu telkini yapınız: herkes hakkında iyilik düşündüğüm için ben daima iyilik ile karşılaşacağım. Ben dünyaya mesut olmak için geldim. Talih bana her zaman yar olacaktır!.

Keyfinizi kaçıracak ne bir kitap okuyunuz, ne bir piyes, ne bir sinema filmi seyrediniz. Eğer sevdiğinize sahip olamazsanız, sahip olduğunuzu seviniz!

Saadet, ahenkten, ahenk saadetten doğar. Bütün hastalıklar ahenksizlikten meydana geldiği içindir ki sağlık başlı başına bir saadettir.

Daima somurtkan gördüğünüz insanların, biliniz ki, kafalarında ve ruhlarında melankoli yer etmiştir. Bir kere o kötümser düşünceleri kafalarından atıp da yerine iyimser fikirleri koyunca –ki bu zannolunduğu kadar güç değildir- çabucak yüzleri güler. Bugün havanın bozmasından sızlanacak yerde yarın parlak bir semada doğacak güneşi düşünerek keyfinizi kaçırmayınız! Her gecenin bir sabahı olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız!

Daima güleryüzlü gördüğünüz kimselerin acaba hiçbir üzüntüleri yok mudur? Şüphesiz vardır. Yalnız onlar mihneti kendilerine zevk etmeyi itiyat haline getirmişlerdir. Onlar gibi olabilmek için iradenizi, düşüncelerinizi sizi saadete kavuşturacak yolda kullanınız!

İçinizden üzüntü duyduğunuz halde bütün ceht ve gayretleri mesut görünmeğe sarfederseniz yavaş yavaş iyimserlik sizde itiyat halini alır ve bu zoraki gayretinizin sizin karakterinizi değiştirdiğini günün birinde görürsünüz.

Ufak şeylerden memnun olmağa bakınız. Kahkaha atmak için vesile arayınız!

Saadeti bir kuyruklu yıldız zannederek mesut olmak için onun doğmasını beklerseniz boşuna vakit kaybetmiş olursunuz, saadet her gün dünyamızı aydınlatan güneşe benzer, marifet ondan hissesini alabilmektir.

Eğer hayatta umduğunuz saadete kavuşmadınızsa biliniz ki o sizin çok yakınınızda idi, yalnız siz farkına varmadınız. Etrafınıza bakınız! Sizin gibi aynı vaziyette oldukları halde neşelerini kaybetmemiş olanları görürsünüz. Çünkü onlar hayatı olduğu gibi kabul etmişler, mihneti kendilerine zevk etmeyi bilmişlerdir.

Filhakika, bazı kimselerin mizaç ve ahlâkı güler yüzlü, neşeli, şen şakrak olmıya müsait olmıyabilir. Bu tıpkı müziğe büyük bir istidadı olmıyanlar gibidir. Yalnız böyle bir hususi kabiliyet ile dünyaya gelmemiş kimseler çalışıp uğraşırlarsa günün birinde büyük bir artist olmasalar bile müzikle ülfet ederek bir saz çalmasını öğrenirler.

Çalışmak, öğrenmek, bellemek sayesinde saz çalmak nasıl herkesin hakkı ise, aynı suretle ceht sarfederek, kendine telkin yaparak bir sanat, bir hüner, bir bilgi gibi saadeti elde etmek mümkündür. Mesut olunuz ve başkalarının saadetine hizmet etmeği ideal biliniz!”

***

Bu haftaki ‘Saklı Kalan Şiirler’ köşemizin ilk unutulmuş şairi Orhon Murat Arıburnu, 1947 yılına ait bir şiir:

YUFKA KALBİM

Yufka kalbim!

Yeter artık gözlerimden çektiğin

Bir derin kuyuya inmişin

Yar sevmişin

Yol sevmişin

Karıncalar misali kendinden büyük

İnsandan insanı çekmişin

Yufka kalbim

Fırla gel ellerimden birine

Gözlerim insin yerine

Benim kalbim!

Yeter artık gözlerimden çektiğin

**

İkinci şiirimiz Kâmran S. Yüce’nin, 1962 yılına ait. Şu bilgiyi de vereyim: Şiirini yayınladığım bu iki şairin ortak bir özelliği, ikisinin de sinema oyunculuğu yapmasıdır.

ÖZENTİ

“Dökülsem ortalara ortalara

Bütün bağlarımı koparıp

Rezil ve perişan serilsem

Örneğin kussam rüyalarımı

Dört pencerenin tam ortasında

Dört güneşin ışıkları birleşse

Günâhlarım yükselse duman duman

Örneğin utancımdan

Örneğin  her şeyimi söylesem

Tanıdığınız akşamlardan birinde

Beyaz noktanın ardından kirlerimi

Bir bulut alıp götürse

Örneğin bir kuş uçsa

Teneke saçaklardan ellerime

Uzun yıllar gizlediklerim

Sevincinizde belirse

Örneğin küçülsem

Kahkahalarınızda

Örneğin siz büyüseniz günâhlarımın karşısında

Ben kurtulsam.”