“Adamın biri biraz biliyor, ama her şeyi bilirim sanıyormuş… Kalkmış büyük bilgelerden birinin yanına varmış… Bilge sessiz ve sakin dinlemiş onu… Sonra demiş ki:

---Sen kendini oldum sanmışsın. Benden sana fayda yok. Çünkü iddia ile dolusun… Dolu kaplara da yeni hiçbir şey konamaz.”

**

“Adamın biri de durmadan dedikodu yaparmış… O şöyle yaptı, bu böyle yaptı… diye.

Demişler ki:

---Boşuna çalışma… Farzedelim çekiştirdiğin kişilerin itibarı eksilsin, ama bu yüzden senin itibarın artar mı sanıyorsun?”

**

“Yolda bir adam görmüşler, elinde bir ip, ipin ucunda bir koyun…

Bilgenin biri, bir adama, bir de yedeğindeki koyuna bakmış:

---Ey gafil… demiş, iple bağlı olmasa şu koyun bile senin ardından yürümez ya!…”

**

“Adamın biri oğluna dayak atmış. Düşünürmüş oğlan…

---Ne düşünüyorsun? Diye sormuşlar.

---Birisi beni dövünce babama şikayet ederdim… demiş, şimdi babam beni dövünce kime şikayet edeyim diye düşünüyorum.”

**

“Ateşböceğine:

---Ey geceleri ışıklandıran minimini… demişler, gündüzleri neden görünmüyorsun?

Küçük böcek cevap vermiş:

---Onu bana değil, güneşe sorunuz.”

*

VAZİFESİZ MEMURİYET

Sultan Mahmut, Sait Efendi’ye:

--- Bu âlemde en güzel şey nedir? Diye sormuş.

--- Vazifesiz memuriyet padişahım.

Merak etmiş padişah:

--- Dünyada öyle bir memuriyet var mı?

--- Olmaz olur mu efendimiz, hem de üç tane.

--- Peki anlat bakalım..

Sait Efendi anlatır:

--- Sadrazamın imamının memuriyeti… bir, Şeyhülislamın berberinin memuriyeti,… iki, Sait kulunuzun memuriyeti… üç.

--- İyi ama bunlar neden vazifesiz oluyor?

Şu açıklamada bulunur Sait Efendi:

---Allah taksiratını affetsin, sadrazamın dairesinde namaz kılındığı görülmemiştir, imamı maaş alır… Allah şifalar versin, şeyhülislamın başı keldir, tıraş olmaz, berberi maaş alır…

Sultan Mahmut güler:

---Ya üçüncüsü?

---Sait kulunuz hoşa gidecek bir nükte yaptı, efendimiz şimdi ihsan buyuracaklar… İşte sultanım böylece üçümüz de havadan zahmetsiz para kazanırız.

[Bu yazı 1963 yılında Cumhuriyet Gazetesinde İlhan Selçuk’un köşesinde yayınlanmıştır.]

**

Saklı Kalan Şiirler Köşemizin bu haftaki misafiri Afşar TİMUÇİN, yıl 1963

DENİZİN BEKLEDİĞİ

Seni sevmek mor denizlerdir biraz

Ne kadar gidilse bir o kadar bitmiyen

Umutlar ve yıkılmalar ardında direnilen

Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz.

Seni sevmek yaşamanın aşılmaz büyüklüğü

Ve sığınıp ılık kıyı kentlerine bir akşam.

Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan

Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü.

Varılırdı daha saydam günlere itseler

İtseler yalnız giremezdi evlere

Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler

Ve uçacak durmadan adasız denizlere.

Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi

Sonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan

Bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan

Sana verdim geç diye bütün denizlerimi.