Şimdi bana diyeceksiniz ki; “Hocam bu ne iş, sizin çocukların beslenmesi ile ne alakanız var.” Doğru dersiniz, benim beslenme ile ne işim olabilir. Bunca yıllık ömrümde bir yumurta bile pişirmemiş birisiyim. Bekârlığımda, evliliğimde önüme ne gelmişse yemişimdir. Sonra bu işin uzmanları ve yaşam boyu yemekler yaparak uzmanlaşan anneleri var. Hal böyleyken beslenme işi benim neyime? Okurlarımın gülümsediğini görür gibi oluyorum.
Fakat benim gündeme getireceğim konu biraz farklı. İnsanlar meslek hayatında, gün içinde yaşayarak birçok şeyler görüyorlar, deneyim ve bilgi sahibi oluyorlar. Bende eğitimci olmamdan dolayı, bu sektörde çok şeyler görüp, çok olaylar yaşadım. Bazen güldüm, bazen gözlerim doldu, bazen de çok şaşırdım. Beslenmenin mutlaka bilimsel bir açıklaması var. Bu durum tamamen uzmanlarının konusudur. Benim tek kelime etme şansım ve hakkım yok. Zaten televizyonlarda (doğru yanlış) her gün konuşanlar var.
Gelelim benim olumsuz yönde tanık olduğum beslenme konularına; herkesin hoşgörüsüne sığınarak söylemek istiyorum. Ben uzun yıllar okullarda ve dershanelerde yöneticilik yaptım. Bu bağlamda benim beslenme ile ilgili düşüncelerim sadece öğrenciler üzerinedir. Anne ve babası çalışan çocuklar, anne ve babası ayrı olan çocuklar, anne ve babasından birini kaybetmiş olan çocuklar hep sorunlu çocuklardı. Bu sorunlar çeşitli eğitim alanındaki başarı durumunda ve davranış biçimlerinde olduğu gibi, beslenme durumunda da kendini gösteriyordu. Şöyle ki; aile ilgisi kısıtlı olan öğrencilerimiz çok dengesiz beslenme ile karşı karşıyaydılar. Ders aralarında okul ve dershane kantininde karın doyurmak çok hoşlarına giderdi. Ama ne var ki; yedikleri hamburger, tost, çikolata, kraker cinsi yiyeceklerdi. Şimdi hiç alanım olmadığı halde sormak isterim. “Bu gıdaları sürekli tüketmek uygun mu?”
Bir dershanede çalışırken, yüksek lisansının konusu “eğitim kurumlarında beslenme” olan rehber öğretmenimizin çok ilginç bir değerlendirmesi vardı. Yemeğini aile ortamı dışında yemek zorunda kalan çocukların yüzde seksen sekizinin çok kilolu olduğuydu. Hormonlu bir beslenmenin doğal sonucudur tespitini öne sürmüştü. Bu tabii tartışmaya açık bir konudur. Ancak şunu da artık herkesin bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu tür beslenme ile obezite durumu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durumla karşı karşıya kalan yavrularımız gelecekte çok zorda kalacaklardır. Günlük yaşamları çok sorunlu olacaktır. Bu durumu hemen hepimiz günlük olarak çevremizde görmekteyiz. Ülkemiz dahil tüm dünya sosyal medyasında obeziteye karşı çok önemli yayınlar yapılmaktadır.
HAL BÖYLE İKEN:
Anneler babalar, öğretmen arkadaşlarım; sizlerin görevi, geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitimini, geleceğini, mesleğini ne kadar düşündüğünüzü anlarım. Onları hayata hazırlamak, ülkesine, yararlı bir insan olarak yetiştirmek asıl görevinizdir. Ayrıca sağlıklı, içkiden, sigaradan, uyuşturucudan uzak tutmak da görevinizdir.
Bütün bunların yanında beslenme olayına oldum olası sadece “karın doyurma” olayı olarak bakarız. Bu bizim kültür dokumuzdur. Televizyonlarda her gün bu alanda yayınlar yapılır. Kaçımız dinler, kaçımız uygulamak isteriz hiç düşündünüz mü? Biraz düşünelim o zaman, yaşamımızın gözbebeği olan yavrularımızın sağlıklı gelişmeleri ve obezite illetinden kurtulmaları için biraz gayret gösterelim. Okuyalım, araştıralım, uygulayalım, ertelemeyelim. Yarın çok geç olacaktır.
Öncelikle yemeğini okullarda yemek zorunda kalan öğrencilerin velileri denetim yapmalıdırlar. Adı dershane olmayıp, dershane işlevini devam ettiren kurumların kantinleri Milli Eğitim yetkililerince denetlenmelidir. Bu çocuklar hepimizin, hepsi senin benim değil bu vatanın çocuklarıdır unutmayalım.