Türkiye tarihi ve kritik bir seçim olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini geride bıraktı. Cumhur İttifakı her iki seçimi kazanarak, tarihi bir başarıya daha imza attı.

Önce 14 Mayıs seçimlerinde parlamento ayağında çoğunluğu kazanan Cumhur İttifakı Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimini de kazandı. Türk halkı Recep Tayyip Erdoğan’la yola devam dedi.

Peki muhalefeti oluşturan Millet İttifakı her iki turda da neden istediği ve hedeflediği başarıyı elde edemedi? 

Elbette bunun pek çok nedeni var. Aday tercihlerinden tutun da ittifaklara, seçim çalışmalarından tutun, partilerin çalışmalarına kadar pek çok etken var. Şimdi bunları burada tek tek ele alsak sanırım sayfalar olur.

Muhalefetin Türkiye genelinde yaptığı yanlış politikaları bir kenara bırakıp Kırşehir’e bakalım isterseniz.

Önce Millet İttifakını oluşturan partilerin Kırşehir’deki aday tercihlerinin yanlışlığını sokakta hangi vatandaşa sorsanız söyleyeceği bilinirken, neden o isimlere sıralamada yer verildi?

Kırşehir’de iktidarın ve muhalefetin adayları açıklandığı gün sonuç belliydi zaten. İki milletvekilinin birini AK Parti’nin, diğerini CHP’nin alacağı bilinen bir gerçekti ve nitekim de öyle oldu.

CHP’de milletvekili aday tercihi yanlıştı. CHP’de mevcut Milletvekili Metin İlhan liste başına kondu, 4 yıl bu partinin il başkanlığını başarıyla yapan, aynı aşiretin, hatta Milletvekili İlhan’ın akrabası olan Baran Genç’in ikinci sırada olması en büyük hataydı.

Bu hata yetmezmiş gibi Milletvekili İlhan çevresinin bütün iyi niyetli uyarılarına rağmen bildiği yanlışlara devam etti. Nasıl olsa seçimi kazanacağını kesin gören İlhan Kırşehir’deki hiçbir yazılı ve görsel basınla bir araya gelip çalışma gereği bile duymadı.

İlhan’ın, kazanırsa ne yapacağını, hangi projeleri hayata geçireceğine dair hiçbir söylemini basın yoluyla duyurmadı ve seçim sürecini sosyal medyayla yürütüp kazanmasını bildi!

Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, rahatsızlığını gerekçe gösterip, Millet İttifakı’nın İl Başkanlarını yanına alıp gece-gündüz sahada çalışmasa, belki partisi CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha düşük oy alacaktı.

Ya İYİ Parti?

O hatanın daha büyüğünü yaptı ve hiç kimsenin tanımadığı, Ankara’daki bir ismi Kırşehir’de aday gösterdi ve bu partinin başarısı için gecesini gündüzüne katan isimlerden biri olan Asaf Kayaoğlu’nu liste başı yerine ikinci sıraya koydu! Sonuç büyük hezimet!

Evet, milletvekili seçimlerinde umduğu başarıyı elde edemeyen Millet İttifakı ve onun Cumhurbaşkanı adayı olan CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan’a karşı seçimi kaybetti.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçim sonuçlarının nasıl okunması gerektiğini, cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunda hangi dinamiklerin etkili olduğunu, parlamento seçimlerinde Cumhur ittifakının başarısında belirleyici olan siyasal, toplumsal, ekonomik ve güvenlik konseptinin rolünü, muhalefetin arzu edilen başarıyı yakalamamasında ittifak içi ve ittifak dışı dinamiklerin neler olduğunu siyaset bilimcileri değerlendirecektir umarım.

Ben bu yazımı bir dostumun gönderdiği günün fıkrası ile noktalamak istiyorum:

Bir sahil kasabasına işi gereği giden adam, kasabanın tek otelinde kalmak ister.

Resepsiyon görevlisi otelde hiç boş oda olmadığını söyler.

Adam "Yarınki önemli bir işim için buraya geldim, tek otelsiniz, sokakta kalamam. Lütfen bana yardımcı olun" der.

Resepsiyondaki görevli ne kadar “yok” dese de adam bir çare bulması için ısrar eder.

Sonuçta resepsiyon görevlisi der ki, “Bir odamda devamlı kalan müşterimiz var. Adam her akşam kör kütük sarhoş gelir, sabah kalkıp işine gider. İsterseniz sizi onun yanına verelim aynı yatakta yatarsınız, sarhoşun ruhu duymaz siz de sabah kalkıp işinize gidersiniz.”

Çaresiz kabul eder ve sarhoşun odasında giderek yanına kıvrılıp yatar.

Sarhoş sızmış bir şekilde uyurken adam da yanına kıvrılır ve çok yorgun olduğu için hemen uyur.

Gecenin bir yarısında uyanır; ama büyük abdestine çok sıkışmıştır.

“Ne yapayım, nasıl edeyim” derken aklına bir hinlik gelir.

Sarhoşun pantolonunu indirir ve arka tarafına külotunun üstüne abdestini yapar.

Sabah da erkenden çıkıp gider.

Yıllar yılları kovalar iş adamının yine aynı kasabaya aynı otele yolu düşer.

Resepsiyonda yine aynı görevli vardır.

O gece otelde yatar.

Sabah resepsiyona hesabı öderken görevliye, “Size bir sorum olacak” der.

“Buyrun efendim” der görevli.

“Yıllar önce ben bir akşam otelinizde kaldım ve siz bana bir sarhoşun odasında onun yatağında yer vermiştiniz. Ben aynı yatakta kaldığım sarhoşu merak ediyorum. Nerededir? Ne yapıyordur?”

Resepsiyon görevlisi “Ah beyefendi ah!” der.

“Hayrola ne oldu?”

“O sarhoş adam şu karşıda rıhtımda iskeleye dayanmış vaziyette denizi seyreden adamın ta kendisi. O günden bu güne her sabah gelir gece yarısına kadar sabit denize bakarak dalar, düşünür durur.”

“Peki” der “Adamın ne düşündüğünü merak edip hiç sormadınız mı?”

“Hiç konuşmuyor; ama bir seferinde ısrarla sorunca bana saçma sapan bir cevap verdi.”

“Neymiş düşündüğü?”

“Ben pantolonumla kilotumun arasına nasıl s*çtım bir türlü bulamıyorum! dedi. Biz de kafayı neden yediğini anlayamıyoruz beyefendi; amma velakin haline çok üzülüyoruz.”

KISSADAN HİSSE:

Kişiye göre değişir.

Bence muhalefet bu seçimi neden kaybettiğini elbette düşünecektir, tabi kafayı yemeden!..