Kırşehir’in en eski esnaflarından Alaattin Kırtasiye’yi kuran değerli ağabeyimiz Alaattin Karabulut’u geçtiğimiz hafta kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadım.
Değerli arkadaşım Ramazan ve Muzaffer Karabulut’un saygıdeğer babaları Alaattin Ağbi’yi yarım asra yakın bir süredir tanırım.
Bana nice anılarını anlatmıştı Alaattin Ağbi…
Yokluk ve sıkıntı içinde büyüyen ve doğup büyüdüğü memleketinde 70 yıl esnaflık yapan Alaattin Ağbi son üç ayını rahatsızlığı nedeniyle evinde geçirmek zorunda kaldı. Onun dışındaki zamanının büyük kısmı çarşıda geçerdi.
Oğulları Ramazan ve Muzaffer Karabulut’un başlarında durur, onları sürekli geride takip eder, yanlışları olursa uyarır; onlara kol kanat gererdi.
Kırşehir’de kim yeni bir işyeri açsa tanısın, tanımasın gider tebrik eder, ilk alışverişi yapar ilk siftahı vermeyi kendine görev addederdi.
Ayrıca Kırşehir’e hizmet eden valileri, belediye başkanlarını, sivil toplum kuruluşlarının başkanlarını zaman zaman ziyaret ederek gördüğü aksaklıkları ve yanlışları dile getirirdi.
Yalanı, dolanı, haksızlığı, haramı hiç kabul etmezdi.
Yine Kırşehir’de 1970’li yıllarda kurulan Meytaş, Kervansaray Yem, Çemaş, Türktur, Oralsan ve Petlas gibi sanayi yatırımlarına destek vermiş, hatta önderlik edenlerle elinden gelen katkıyı sunduğunu biliyorum Alaattin Ağbi’nin…
Çok kibar, beyefendi biriydi Alaattin Ağbi…
Torunu, çocuğu yaşındakilere “abla” diye hitap ederdi.
Benim ikinci adresim olan Alaattin Kırtasiye’ye uğradığımda sık sık konuşur, sohbet eder, yaşadıklarını anlatırken, uyarılarda bulunur, “aman evladım haramdan, yalandan uzak durun” diye öğütler verirdi.
Bizim gazetedeki haberleri, benim, ağabeyimin ve diğer köşe yazılarını okur, gördüğü yanlışlıkları, eksiklikleri dile getirir ve bazen de “Çok iyi yazmışsınız” diye teşekkür ederdi Alaattin Ağbi…
Ben çok defa gördüm, o çevresinde nice insanlara iyilik yapmıştı, ama onlardan hep vefasızlık görmüştü. Buna çok üzülür ama elinden fazla bir şey de gelmezdi.
Alaattin Ağbi’nin çoğu kimse gibi bana da iyilik yaptığını her ortamda söyler ve hep hayır dua ile anarım. 1990’lı yıllarda başımı sokacak bir ev almak için girişimlerde bulunduğumu oğlu Ramazan’dan öğrenen Alaattin Ağbi, “Bak evladım ne alıyorsan al, ama kendin için değil el için al” derdi.
Ben de ona “Ağbi maddi durumumuza göre eve bakıyorum” dediğimde, “Kaç lira eksiğin varsa söyle, üstünü ben tamamlayayım” dediğini daha dün gibi hatırlıyorum.
Yine bugünkü Doktorlar Sitesi yakınında çocuklarına arsa almış ve bir arsayı da aldığı fiyattan bana verebileceğini teklif etmiş, “Param yok ağbi” dediğimde “eline geçtikçe az az öde” demişti. Ama benim maddi imkânım buna elvermediği için, kabul etmedim. Ama o defalarca ısrar etmesine rağmen onun bu teklifini kabul etmemiştim. Çünkü benim düşüncemde arkadaş ve dostluğun maddi değeri ve karşılığı yoktur.
Ayrıca Alaattin Ağbi çok hayırsever, gönlü zengin bir büyüğümüzdü.
Nice yardıma muhtaç insanlara destek verirdi Alaattin Ağbi…
Maddi durumu iyi olmayan yüzlerce öğrenciye de her yıl kitap, kırtasiye, çanta v.s gibi kırtasiye ürünlerini verir, veresiye alıp da daha sonra ödeyeceğini söyleyip te ödeyemeyecek durumda olanların borçlarını da siler, sildirirdi.
İşte böyle değerli bir büyüğümüzdü Alaattin Ağbi…
Yarım asırlık arkadaşım Ramazan Karabulut ve kardeşi Muzaffer Karabulut ta tıpkı babalarının izinde. Ondan devraldıkları bayrağı hala taşıyan oğlu Ramazan Karabulut, Kırşehir’deki öğrencilerin, kurum ve kuruluşların her türlü ihtiyaçlarını en uygun fiyata karşılamaya devam ediyor.
Can kardeşim, arkadaşım Ramazan Karabulut da babasının izinde. O da gerçekten hayırsever bir kişi. Ben kimlere, nicelerine yardım ettiğine yakından şahidim.
Ne diyeyim Allah gönlüne göre versin, sağlık ve sıhhat versin.
Ramazan kardeşim üç aydır evinde, zaman zaman da hastanede yatan babasına çok üzüldüğüne, onu kaybedeceğini düşünerek ağladığına şahidim.
Hele kaybettiğinde nasıl yıkıldığını bilenlerdenim.
Evet, Alaattin Ağbi’yi Kırşehirlilerin çalışkanlığı, dürüstlüğü ve hayırseverliği ile hiçbir zaman unutmayacaklarına, her zaman hayır dua ile anacakları inancımı belirtiyor, bir kez daha ruhu şad, mekânı cennet olsun…

***

Biraz da gülelim

Ağzınızı kapalı tutmak işe yarar!

Yüzü gözü mosmor bir kadın doktora gider.
Doktor: “Ne oldu size?”
Kadın: “Doktor bey ne yapacağımı bilemiyorum. Kocam ne zaman içip de eve sarhoş dönse beni gebertene kadar dövüyor.”
Doktor: “Bu konuda size çok işe yarayan bir çözümüm var hanımefendi. Kocanız sarhoş olarak eve geldiğinde elinize bir bardak şekerli çay alın ve kocanız yatıp uyuyana kadar ağzınıza alacağınız bir yudum çayı ağızınız içinde sürekli dolaştırın...”
İki hafta sonra aynı kadın eli yüzü düzgün şekilde doktoru ziyaret eder.
Kadın: “Evet doktor harika bir çözümdü bu. Kocam eve sarhoş geldiği her seferinde yatıp uyuyana kadar ağzıma bir yudum çay alıp ağzımı çalkalar gibi ağzımda dolaştırdım; ve kocam bana hiç dokunmadı.”
Doktor: “Gördünüz mü ağzınızı kapalı tutmak ne kadar çok işe yarıyor!”

***

Sevdiğim bir söz

“Ayakkabının kalleşi ayağı, dostun kardeşin kalleşi sırtından vurur insanı...”