2018 yılının ilk ayını geride bıraktık, Şubat ayının 9. günündeyiz.

2018 yılının ilk ayını geride bıraktık, Şubat ayının 9. günündeyiz.
Kırşehir Şubat ayında baharı yaşıyor, bu gidişle yakında ağaçlar uyanıp, çiçekler açacak ne yazık ki…
İnsanlar gibi, mevsimler de bozuldu, kışın yazı, yazın kışı yaşıyoruz…
Ana caddelerimizde malum kaldırım çalışmaları var. Trafik keşmekeşliği devam ediyor.
Bazen parklarımızı, caddelerimizi dolaşıyorum, gördüğüm ve üzüldüğüm manzaralarla karşılaşıyorum.
Kırşehir Belediyesi’nin milyonlarca lira harcayarak Kırşehir’e kazandırdığı Kent Park, Cacabey Meydanı adeta sığınmacıların mekânı olmuş durumda.
Kırşehirliler buralarda eşiyle, çocuklarıyla gezemiyor, oturamıyor neredeyse…
Dün Cacabey Meydanı’nda yürüyorum, Suriyeliler burayı adeta istila etmiş, hepsinin elinde son model cep telefonuyla görüntülü olarak birileriyle konuşuyor!
Hem de ne konuşma! Bağırıyor, çağırıyor! Ne kavga ettiği belli, ne sevindiği belli, gülüyor!
Çevreden geçen Kırşehirlilerin ağzı açık kalıyor, tabi tepki gösteriyor!
“Ülkende savaş var, malını, canını, namusunu kurtarmak için savaşmak yerine gelmiş Kırşehir’e gününü gün ediyor. Biz memleketimizde yabancı konumuna düştük” diyorlar.
Haklı değil mi Kırşehirliler?
İşte iş ve aş için Avrupa’ya giden, sabahın 4’ünden, akşamın geç saatlerine çalışan gurbetçi hemşehrilerimiz her türlü eziyete rağmen, yaşadıkları ülkenin ekonomisine katkı sunarken, ülkemize sığınan Suriyeli, Afganistanlı, Irak’lı, İranlı kardeşlerimize kapımızı ve gönlümüzü açıyoruz, onların her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz, ama bunlar ülkelerinde yaşananlardan hiçbir üzüntü duymuyor, vur patlasın çal oynasın gibi günlerini gün ediyorlar!
Olacak şey mi bu?
Bugün Suriye’yi işgal eden terör örgütlerini temizlemek için bizim askerimiz orada bütün zor şartlara rağmen görev yapıyor, canını verip şehit düşüyor, yaralanıp gazi oluyor, devletim bütün imkânlarını harcıyor, onların hiçbir şey umurunda değil!
Bu nasıl ülke severlik anlayamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti olarak devletimiz bunların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için kendi milletine vermediği yardım ve destekleri bu sığınmacılara verirken, bunların bu şekilde vurdumduymazlıklarını Kırşehirliler olarak hiç kimse kabul edemiyor. Olacak şey mi bu?
Neyse bu durumu devletimizi yönetenler de biliyor ki, bunları en kısa sürede ülkelerine yeniden göndermek için bugün şehit vermemiz pahasına cephede savaşıyor.
İnşallah Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Suriye’yi en kısa sürede terör örgütlerinden temizler, en az şehitle buradan yüzünün akıyla çıkar. Hem ülkemiz bu hain teröristlerden kurtulur, hem de ülkelerinden Türkiye’ye gelen sığınmacılar yeniden ülkelerine dönerek rahatlar.
Dualarımız bugün Suriye’de, Irak’ta görev yapan kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizedir.
***

Geçtiğimiz hafta Kırşehir’in 2017 yılını nüfusu açıklandı, şehir merkezinin 6 bin 375 arttığı ortaya çıktı.
Tabi bu rakamlara Kırşehir’deki 20 bini bulan Suriyeli, Afganistanlı, Irak’lı ve İranlı mülteciler dâhil değil. Demek ki bunlar dahil olsa Kırşehir’in merkez nüfusu 160 binlerde.
Elbette bu rakamlar nüfusun artması açısından iyi. Ama sadece nüfusumuzun artması yetmiyor ki, Kırşehir’de her geçen gün işsiz sayısının artması, iş ve aş bekleyen gençlerin çoğalması da geleceğimiz adına endişe verici bir durum olsa gerek.
Geride bıraktığımız yıllar hiçbir zaman ne yazık ki Kırşehirimizin için sevindirici olmadı.
Gelen her yıl Kırşehirimizin üzerine bir kâbus gibi çöktü.
Komşu illerimiz hep kabuğunu kırdı, gelişip gitti. Sanayi başta olmak üzere her alanda bizden öne çıktılar. Üniversite konusunda o illerin önde gelenleri, sanayici ve işadamları üzerine düşeni yaptılar.
İşte bunun en güzel örneği Aksaray oldu. Aksaray’ın il genel nüfusu 400 bini geçerken, tarih ve kültür şehri diye övündüğümüzün nüfusu 234 bin 529’da kaldı. Tabi buna da şükrediyoruz Kırşehir olarak. Çünkü geçmiş yıllarda sürekli küçülen, göç veren Kırşehirimiz artık göç alıyor, az da olsa nüfusumuz artmaya başladı. Buna da seviniyoruz.
Kırşehir'de iyi bir iş ortamını bulamayan pek çok esnaf ve tüccarımız umudunu yitirince çaresizlik içinde kıvrandılar, kendilerine bir yardım eli uzanmayınca ağlaya ağlaya Kırşehir'i terk ederek gurbet ellere göçtüler.
Bu konuda benim yazılarımı takip eden okurlarım bilirler ki üzüldüğüm, kim bilir kaç kere kaleme aldığım, sahipsizliğini yazdığım ve üzerine siyah bir duman çökmüş Kırşehir'e bakarken gelecek adına umutlanmak istiyor, bu konuda işbaşındaki siyasileri karınca kararınca eleştirip, onları daha çok yatırım yapmaya kanalize etmeye çalıştığımı da bilen biliyor zaten…
Kırşehir'de yıllarca böyle bacası tüten fabrikaların çoğalmasını az mı hayal edip durduk?
Ama ne yazık bu konuda ciddi bir mesafe alamadık.
Bir Petlasımız var, 3 bine yakın inşamıza iş ve aş veriyor şükrediyoruz. İyi ki var Petlas diyoruz. Petlas ta olmasa nüfusumuzun 10 bini yok olacak.
Diğer yandan bir Şeker Fabrikamız var, ülkemizi yönetenler burayı da özelleştirme adı altında elinden çıkarmaya çalışıyor. Korkarım ki bu yapılırsa bu güzelim ve son teknolojiye sahip bu fabrikamız da kapanıp, kapısına kilit vurulacak, ülkemiz ve Kırşehir ekonomisine verilen katkıya büyük darbe vurulacak.
Şimdi başka illerin müteşebbislerinin kurduğu çok ortaklı şirketlere gıpta ile bakıyoruz.
Geçmişte çok iyi niyetlerle bir araya gelmiş hemşehrilerimizin yaptığı olumlu girişimlerin hepsinin ne acı ki hüsrana uğraması ve başarısızlıkla sonuçlanması bugün Kırşehirimizin gelişip kalkınamamasının önündeki en büyük engel olduğunu da biliyorum.
Tabi bu duruma üzülüyor, kahroluyoruz. Kırşehir sanayi şehri olmalı, nüfusumuz ikiye, üçe katlanmalı, Meclis’te iki milletvekiliyle değil, beş-altı milletvekiliyle güçlü bir şekilde temsil edilmeliydi diyorum.
Ama üzgünüz, başaramadık, başaramıyoruz hâlâ…
Kırşehir’de yaşayan insanlar, özellikle esnaf ve sanatkârlar ekonomik gidişattan hiç te memnun olmadıklarını ifade ediyorlar. Bırakın yeni yatırım yapmayı, üç-beş kişiyle yürüttükleri işyerlerini kapatmaya doğru gidiyorlar.
Sahipsiz ve çaresiz Kırşehir insanı elindekini, avucundakini kaybetmek üzere...
Geride bıraktığımız 2016 yılında hain FETÖ’nün darbe girişimiyle büyük sıkıntıya girdi, 2017 yılı da bu sıkıntılarla geçti.
Yaşanan bu sıkıntı her alanda hissedildi, Kırşehir’de onlarca esnaf kepenk kapatmak zorunda kaldı. Vergisini, sigortasını, Bağ-Kur'unu ödeyemeyenler icralık duruma düştü, neredeyse muhannete muhtaç duruma geldi.
Tabi günlümüz her alanda daha güzelliklerin yaşandığı bir Türkiye ve Kırşehir olması
Umudum odur ki 2018 yılı ülkemiz için, Kırşehirimiz için kötü günlerin geride kaldığı, yeni umutların yeşerdiği hayırlı bir yıl olur...

***

Sevdiğim bir söz

“Seni sevmeyene asla sabırlı davranma. Çünkü, sabrının adı yüzsüzlük, fedakârlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur." Boris Vian

***

Biraz da gülelim!

Canım damadım
Bir damat karısı ve kaynanasıyla tekne turuna çıkmış. Sohbet ederlerken kaynanasının ayağı kaymış ve denize düşmüş.
Damadı hemen atlayıp kurtarmış.
Ertesi gün evinin önünde bir araba ve üstünde bir yazı görmüş damat…
"Canım damadım; hayatımı kurtardın; kaynanan!" yazıyormuş.
Kadın çok merak etmiş acaba diğer damadım beni kurtarır mıydı diye?...
Ona numara yapmaya karar vermiş ve dereye atmış kendini...
Diğer damadı da kurtarmış kadını.
Diğer damat da ertesi gün bir bakmış evin önünde bir Mercedes üzerinde bir not: "Canım damadım; hayatımı kurtardın; kaynanan!" yazıyormuş.
Üçüncü damadına da bunu yapmaya karar vermiş, kadın. Kendini tekrar dereye atmış ama damadı onu kurtarmamış kadın ölmüş.
Damat, ertesi gün evin önünde bir araba görmüş, çok şaşırmış ve üstünde şu yazıyormuş:
"Canım damadım; hayatımı kurtardın; kayınpederin!..."