Kırşehir’ in tarihini yazan Cevat Hakkı Tarım’ın “Bir gün Türk kültür hazinesinin ana kaynağını aramaya çıkanlar, mutlaka Gülşehri/Kırşehri’ne uğrak vereceklerdir.” sözünü çok anlamlı buluyorum.
Gerçekten Kırşehir sahip olduğu tarihi ve kültürel değerleriyle bin yıllık Anadolu Türk tarihi içerisinde çok ayrı ve önemi olan bir şehirdir. Anadolu Selçuklu Beylikler ve Osmanlı Devletinin kuruluş dönemlerinde yıldızı parlayan buram, buram tarih kokan bilim ve kültür merkezi olup; özünde, akıl, ahlak, bilim, çalışma, birlik, hoşgörü ve dayanışma gibi milli ve evrensel değerleri taşıyan Ahilik teşkilatı ve bu teşkilatın kurucusu Ahi Evran-ı Veli, Türk dili ve edebiyatı tarihine adlarını “İlk Türkçeciler” olarak altın harflerle yazdıran Aşıkpaşa ve Gülşehri, on üçüncü yüzyıldan beri Türk milletinin gönlünde taht kurmuş, halkın Türkçe sesi olmuş Yunus Emre “bir olalım, diri olalım, iri olalım “ diyerek Anadolu’ da Türk birliğinin temeline ilk harcı koyan Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlana’nın Kırşehir’deki temsilcisi Süleyman-ı Türkmani gibi nice değerleri bağrında yetiştirmiştir. Kırşehir onların fikir ve teşkilatlarıyla yoğrulmuş bir şehirdir. Onun için merhum tarihçi Cevat Hakkı Tarım yukarıdaki sözünde ne kadar haklı ise, Biz Kırşehirliler olarak bu değerlerimizle ne kadar övünsek azdır.
Büyük Atatürk’ün “Türk çocuğu Ecdadını tanıdıkça büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır “ sözü Gereği, sahip olduğumuz değerleri bilmek ve yeni nesillere aktarmak, öğretmek Ve tanıtmak zorundayız.
Kırşehir Ahi Evran’ın kurduğu Ahilik teşkilatıyla Ahiliğin Başkentidir.
Kırşehir Ahi Evran önderliğinde Osmanlı Devleti'ni kuran şehirdir.
Kırşehir 1307 yılında Yunus Emre tarafından yazılan 573 beyitlik Risaletü’n-nushiye; 1317 yılında Ahmedi Gülşehri tarafından yazılan 4 bin 437 beyitli Matıku’t-tayr ve 1330 yılında Aşıkpaşa tarafından yazılan 10 bin 600 beyitlik Garip-nâme gibi eserleri Kırşehir’de yazıldığı için araştırmacı tarihçilerin “Türk dilinin başkent” dediği şehirdir.
Görüldüğü gibi Kırşehir buram, buram Tarih ve kültür kokan çok özel şehirdir.
Bakın bunu sadece ben demiyorum.
İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi
Profesör Doktor Mehmet Fatih Köksal Kırşehir’ in özel şehir olduğunu söylüyor.
Kırşehir hakkında neler demiş, neler yazmış İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Doktor Mehmet Fatih Köksal.
“Kırşehir'de yaşıyor olmak, Türklük şuuru taşıyan her Türk için büyük bir nimettir. Türk'ün ve Türkçenin Anadolu'daki tarihinin ön sözüdür Kırşehir. Horasan erenleri, Ahmed Yesevî'den aldığı emaneti ilk önce bu topraklara teslim etmişler, Türk tarihinin en büyük devletinin ruh ve fikir tohumlarını burada ekmişlerdir.
Ahi Evran-ı Velî ile Anadolu'da ilmek, ilmek dokunan Ahilik, şecaat ile mahviyeti buluşturmuş, “alan değil veren el olmak” felsefesini zamanla bütün Türk dünyasına yaymıştır. Türk'ün “delikanlı” yanı, mayasında zaten var olan fütüvvetin sevgi, saygı, cömertlik, digergâmlık, hoşgörü, liyâkat, adalet değerleriyle birleşince Ahilik felsefesi, Türk tarihinin Kırşehir mahreçli şeref sayfalarına altın harflerle yazılmıştır.
Türk Dilinin Anadolu'daki ilk büyük soluğu olan 10 bin 600 beyitlik "Garibnâme"siyle Âşık Paşa-yı Velî de bu topraklarda metfun Türk Büyüklerindendir. “Âşık Paşa Dîvânı” olarak da tanınan Garibnâme, sadece hacmiyle değil, tamamen telif bir kitap ve çok orijinal bir tasnif sistemine sahip olmasıyla da son derece önemli bir eserdir. Ama Garibnâme’nin asıl değeri, Türk topraklarında Türkçenin horlandığı bir devirde Türk’e kendi öz diliyle seslenen bir şaheser olmasından kaynaklanmaktadır.
Keza Ahi Evran'ın halifesi olduğu bilinen ve Anadolu'da Garibnâme'den sonra yazılan en büyük manzum eser olan Mantıku't-tayr'ı (Kuş Dili) kaleme alan şair Ahmed-i Gülşehrî de Kırşehir'in yetiştirdiği büyük şahsiyetlerdendir. Şairin bu mahlasını Kırşehir'in halk arasında o zamanki adı olan "Gülşehir"den aldığını biliyoruz.
Osman Gazi'nin kayınbabası Şeyh Edebalı'nın da aslında Kırşehir'in İnaç köyünden olup sonradan Kırıkkale Balışeyh'e yerleştiğine dair belgeler bugün elimizdedir. Özellikle Hacı Bektaş, Şeyh Edebali ve Ahi Evran'ın yakınlıklarına ilişkin kaynaklar peyderpey gün yüzüne çıkmaktadır.
Sınırlarını hukuk ve kılıcın değil kalemin çizdiği ülkeler ne kadar ruhsuz ve köksüz ise, mülkî ve idarî taksimatı tarih ve kültür yerine siyasî kazanç, kin, intikam gibi faktörlerle belirlenen yerler de öylesine köksüz ve buruktur. Demokrat Parti'nin intikam saikiyle kaza (ilçe) merkezine dönüştürdüğü Kırşehir, bu hazin macerayı büyük zararlarla atlatmıştır. Eski kazaları Avanos, Kozaklı ve Hacıbektaş, birkaç yıl süren bu demokrasi ayıbı neticesinde belirlenen yeni taksimatta Nevşehir'e bırakılmıştır. Dememiz şudur ki, türbesi, eski adı Sulucakarahöyük olan Hacıbektaş ilçesinde bulunan veliler velisi Hacı Bektaş-ı Velî de, Âşık Paşa gibi, Ahi Evran gibi Kırşehir'in öp öz evladıdır.
En büyük Türk şairlerinden, Türk tasavvuf edebiyatının şahikası Yûnus Emre de bu topraklarda yaşamıştır. Büyük bir ihtimalle de Kırşehir-Aksaray sınırında yer alan Sulhanlı kasabasındaki Ziyarettepe’de yaptırılan türbede ebedî istirahatine çekilmiş olan bizim Yûnus’u zaten herkse tanır; hakkında fazla söze mahal yok.
Şeyh Süleymân-ı Türkmanî, Kaya Şeyhi gibi pek çok evliyayı bağrına basan Kırşehir nihayet bugün gönül adamı büyük sanatkâr Neşet Ertaş’la da tanınmaktadır. Âşık Paşa’dan Neşet Ertaş’a uzanan gönül köprüsünün adıdır Kırşehir.
Şu hâlde ey Kırşehir’e yüksek öğrenim için gelen genç kardeşim;
Eğlenmek, gezmek, tozmak senin de hakkın. Ama nolur, kafelerde, lokantalarda, caddelerde verdiğin pozları Âşık Paşa Türbesi’nde vermekten imtina etme! Gel türbesinin başında Garîbnâme’den üç beş beyti karıştır Fatiha’larının arasına. Onun ruhunu taziz et ki, sen de huzur bulursun.
Alışveriş yaptığın esnaftan şikâyetin varsa, gel Ahi Evran Türbesi’ne, sür yüzünü ayağına ve “Ey Ahi Baba’m! Bu muydu senin öğrettiğin Ahilik! Bak torunların unutmuş bütün felsefeni.” diye müşteki ol onlardan. Gözyaşı dök istersen; saatlerce çıkma yanından, makam o makamdır çünkü.
Cababey’e git. Git ki ecdadın ne hâldeymiş, sen ne hâldesin, gör. Hayranlıkla, şaşkınlıkla seyrederken Medrese’nin muhteşem mimarisini, biraz düşün. 800 yıl önce uzay gözlemlerinin yapıldığı bu şehrin üniversitesinde fizik bölümünün öğrenci bulamadığına hayıflan! Ve sorgula.
Hacı Bektaş’ı hele hiç ihmal etme. Aslanla geyiği bir kucağa oturtan felsefeden bugün komşunun komşuya tahammül edemediği zihniyete nasıl geldiğimizin muhasebesini yap. O, çok büyük bir adam. Makamından gerisin geri çıkmayı da unutma. Müze’yi gez; Hacı Bektaş ve Bektaşîlik hakkında bir şeyler öğrenirsin hiç değilse. Aslanlı Çeşme’den su içme nostaljisi dışında da anlamları olduğunu düşün oraların. Bir teslim taşında serinlet alnını; “Lâ fetâ illâ Ali”nin manasını öğren, “Lâ seyfe illâ Zulfikar” deyip sallanan teberleri gözünün önüne getir; müttekasına dayanmış bir derviş ol orada; keşkûlüne üç beş parça şey doldur, pîr aşkına.
İmaret Camisi desem. Hiç duymadın değil mi? İmaret Mezarlığı’nı da bilmezsin sen. Büyük Mevlevî şeyhi Süleymân-ı Türkmânî o küçük mezarlık içindeki o ufacık mescidin bitişiğinde, mütevazı makamında seni bekliyor. Ona da uğra kardeşim, eksik etme duanı.
Gülşehrî mi? İz bırakmamış o. Ama bildiğinden emin olduğum, Kırşehir’in tek sinemasının hemen karşısındaki küçücük park var ya. Adını isabetli bir tercihle Ahmed-i Gülşehrî Parkı koymuşlar. İşte o park içinde Gülşehrî adına bir de temsili mezar yapılmış. Kendisinden orada eser yoksa da, ona da bir merhaba de. Hiç değilse matine saatini beklerken, beş dakikacık. Bir fotoğraf da orada çektir de paylaş, ne olur?
Neşet’e büyük bir ihtimalle uğramışsındır. Uğramadın mı? Fakültene yayan 5 dakika mesafededir. Aç son model telefonunu, Türkü Kafe’lerde dinlediğin bozlaklardan birini, onun kabri başında dinle…
Bunları yap evlat.
Kırşehir’i sev. Güzeldir ve Türklük şuuru olan her Türk için çok özeldir bu şehir.
İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Fatih Köksal’ın Kırşehir için söyledikleri. İnşallah şaşırmamışınızdır.
Siyasiler Kırşehir’e istediği kadar üvey evlat muamelesi yaparak cezalandırsın. Okumadan alim yazmadan katip olan birileri Kırşehir’den bir şey olmaz desin, birileri Kırşehir’de par, pavyon, diskotek yok desinler hiç önemli değil. Olmasın Kırşehir’de denizler, boğazlar, yatlar, katlar, olmasın tatil beldeleri, plajlar. Her şeye rağmen Kırşehir’de yaşamak ayrıcalıktır ve bu şehir özeldir.
Kırşehir için gerçekleri İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Fatih Köksal güzelce anlatmış.
Bu samimiyet ve içtenlik kokan yazısından dolayı İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal hocamıza teşekkür ediyorum. Kaleminize yüreğinize, emeğinizi sağlık hocam.
Sizler beğenin, beğenmeyin Kırşehir’ de yaşamak ayrıcalıktır ve bu şehir çok özeldir.