Başlığa bakıp ta “ne oldu, neye dikkat edeceğiz?” diyenleri duyar gibiyim.
“Neye dikkat edeceğiz?” sorusuna geleyim.
İnsanlar sıkıntılarla ve sorunlarla artık iyice büyük bir çıkmaza girmişler, psikolojileri bozulmuş durumda.
“Ne var, ne yok?” deseniz, hatta günaydın, ya da selam verecek olsanız neredeyse bir kavga çıkaracak duruma gelmiş insanlarımız…
Yani insanlar burunlarından soluyor, çatacak adam arıyorlar ne yazık ki!
Kırşehir’de birkaç gün önce çarşıda yürüyorum, bir bankamatik önünde bir curcuna!
Bir hemşehrimiz, dostunu görünce “İyisin her halde, biraz fazla çek te bize de ver! diye takılmış!
Uzun yıllardır dost ve arkadaş olan iki hemşehrimiz neredeyse kavgaya tutacaklar!
“Tabi vereyim, nasıl olsa birlikte kazandık!” cevabıyla bir şok yaşayan hemşehrimiz, “Ya şaka yaptım, takılayım!” dediyse de karşısındaki sinirli olan hemşehrimiz “Ya kardeşim para mı var, karttan, eksiden çekiyorum” demiş.
Allahtan ki tartışma kavgaya varmadan bitmiş.
Şimdi bu bir örnek.
Yani bakın sizlere açık söylüyorum, artık kimseye şaka maka yapmayın, borç para mı, hiç ama hiç istemeyin benden söylemesi.
Çünkü insanlar yaşanan ekonomik krizle birlikte bitmiş durumda. Yarın ne yapacağının derdine düşmüş, suratlar asık, gülmeyi unutmuşlar.
Sen takılayım, şaka yapayım dersen yanılırsın. Karşındaki sıkıntı ve problemlerle yarınından endişe eden, psikolojik bunalıma giren dostuyun, arkadaşıyın, hatta kardeşiyin başka bir tepkisiyle karşılaşabilirsin. Benden uyarması…
Evet, gerçekten insanlar şu an büyük depresyon içinde.
Bakın Kırşehir’de iş yapamadığı için kepek indiren esnaf sayısı artıyor, işsizlik artıyor, yatırım yapan batan, halkın alım gücü iyice düşmüş bir çıkış arıyor.
Kırşehir’de önceki gün hayvancılık konusunda yatırım yapan bir hemşehrimizin intihar ederek yaşamına son verdiği duyumlarını aldık. Eğer iddialar doğruysa hayvancılık için elindekini, avucundaki yatırıma dönüştüren bu hemşehrimiz zarar etmesi ve çıkmaza girmesi ile yaşamına son veriyor. Çok üzücü bir durum. Ne diyelim Allah tahsilatını affetsin, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Demem o ki bu kriz çok kişilerin ocağına incir ağacı dikeceğe benziyor.
Yani toplum olarak travma geçiriyoruz. Bunu atlatmak zorundayız.
Ekonomik krizle birlikte insanların hayatı kâbusa dönüşüyor. Krizin neden olduğu maddi kayıplar, psikolojik problemleri tetikliyor ne yazık ki…
Bu kadar sorunla boğuşan bir insan hastaneye gidiyor tedavi olmak için, burada kuyruklara ya da doktorun olmamasına tahammül edemiyor görevlilerle münakaşa ediyor.
Zoraki temin ettiği parayla bankaya borcunu ödemeye gidiyor, ya kalabalığa kızıyor, ya personele.
Aracıyla yola çıkıyor, rastgele aracını park edenlere kızıyor. Ya da yaya olarak gittiği yoldan yeşilden geçmek isterken, sorumsuz ya da kendisi gibi kafasında bir sürü problem bulduğu için dalan sürücünün üstüne araç sürmesine tahammül edemiyor.
Yani nereye gitse bir sorunla karşılaşan vatandaş ne yapsın? Elbette psikolojisi bozulacak, travma geçirecek.
Maddi sorun yaşamayan tuzu kuru olan bir avucun zevkü sefa sürdüğü bir dünyada ne yazık ki orta direk dediğimiz büyük bir kesim her gün sorunla yatıp, sorunla kalkarsa hepimizin de tesadüfi yaşadığımız görülecektir.
Toplumumuz ne yazık ki giderek yozlaşıyor, bencillik, vurdumduymazlık, sorumsuzluk giderek artıyor.
Bu dünyada eskiden “iyiler kazanır” derlerdi, şimdi maalesef böyle olmuyor. Tam tersine hep arsızlar, çığırtkanlar, kötüler ve ikiyüzlüler kazanıyor,
Bugün arsızlar, yüzsüzler, ikiyüzlü riyakârlar kazansa da ben onursuz bir kazancın, onurlu bir kaybedişe asla ulaşamayacağını bilip “hep iyi kal” düsturu içinde olmaya gayret ettim ve bunu da kendime ilke edindim.
Eskiden dara düşenlere eş, dost, akraba, hatta köy, kasaba, oda ve dernekler hemen harekete geçer, onları bu sıkıntıdan el birliği ile çıkmazdan kurtarıverirdi.
Bizim Ahilik geleneğimizde de bu vardır. Ahilikte siftah yapan bir esnaf, ikinci müşterisini siftah yapamayan başka bir esnafa yönlendirirdi. Şimdi böyle bir durum var mı?
Yok! Yok! Olamaz da! Çünkü benden sonrası tufan mantığı benliğimizi kaplamış durumda.
Yine eskide Kırşehir’de bir işyeri yanan, ya da iflas eden bir esnaf oldu muydu hemen o çarşının, ya da sanayi sitesinin tüm esnafları onun işyerini yeniden yapar, inşa eder, borçlarını ödeme konusunda destek verir, hatta satacağı ürünleri yeniden tezgahına koyarlardı?
Şimdi böyle bir durum var mı?
Yok! Yok! Olamaz da! Çünkü bencillik, çekememezlik had safhada! Hatta onun batmasından, piyasadan çekilmesiyle rahat bir nefes almıştır kendince!!!
Yani diyeceğim o dur ki ülke olarak, millet olarak o eski gelenek ve göreneklerimizi bir bir kaybediyoruz, yitiriyoruz.
İnsanların bencilleştiği, “benden sonrası tufan” dediği, büyük-küçük sevgi ve saygısının kalmadığı bir dönemden geçerken, üzülüyor, geleceğimizden endişe ediyoruz ne yazık ki!
Daha önce de yazmıştım. Kırşehir’de bir hemşehrimiz ikindi namazı için Cacabey Camii’ne namaza gidiyor. Caminin çevresinde o zaman çimenler ve banklar vardı. Bir kız ile erkek genç burada oturuyor. Tabi boş ta durmuyorlar çekirdek işleyerek sohbet ediyorlar. Bizim bu Hacı hemşehrimiz namazını kılıyor, evine dönerken bu iki gencin aynı yerde oturup, sohbetlerine devam ettiklerini görüyor. Görüyor görmesine de işledikleri çekirdeklerin yere atıldığını görünce sinirleniyor, başını bir o yana, bir bu yana sallıyor ve beş-on metre ilerledikten sonra dayanamıyor ve dönüp gençlerin yanına geliyor ve “Ya gençler iyi, güzel burda oturmuşsunuz. Ama şu yaptığınız doğru mu? Bakın bir kalbur çekirdek kabuğu. Neden bir poşete çitleyip atmıyorsunuz?” demiş.
Ne demiş atalarımız diyeceğine değil de duyacağına bak!
“Bak amca senin yayılacağın yer şurası!!!”
Yani Hacı hemşehrimize çimenleri göstermiş bu gençler!
Şimdi ne yapsın bu Hacı Amca, sinirlenmiş, onlara cevap verse kavga çıkacak, dayak yiyip evine dönecek! O sinirle gazete olarak bize gelmişti.
Ben bu Hacı Amcamın sitemini o zaman yaptığım haber ve yorumlarla eleştirmiştim. Benim de bundan başka elimden başka bir şey gelmiyor ne yazık ki!
İşte bugün böyle bir süreçten geçiyoruz. Toplumumuz yozlaşıyor, bozuluyor, insanların sorumsuzluğu, vurdumduymazlığı, benciliği giderek artıyor.
Benden sizlere uyarı! Aman ha dikkat! Kimseyle fazla diyaloğa girmeyin, şaka maka yapmayın! Her an her şey başınıza gelebilir!

***
ANLAYANA

Zulüm asla unutulmaz!..

Harun Reşid’in oğlu Me’mun henüz çocuk iken, hocası sebepsiz yere sopayla ona vurmuştu. Me’mun:
-’Neden bana vurdun?’ diye sordu. Hocası ona sadece:
-’Sus!’ dedi.
Biraz konuştular. Me’mun tekrar sordu:
-’Neden bana vurdun?’ Hocası yine:
-’Sus!’ dedi.
20 yıl sonra Me’mun halife olunca, ilk iş olarak hocasını çağırttı ve:
-’Bana neden sebepsiz yere vurmuştun?’ diye sordu. Hocası tebessüm ederek:
-’Onu hâlâ unutmadın mı?’ dedi.
Halife Me’mun:
-’Vallahi asla unutmadım’ dedi.
Hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyledi:
-’Zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım. Sakın ha kimseye zulmetme! Çünkü zulüm, yıllar geçse de kalpte sönmeyen bir ateştir dedi..."
İşte bugün Kırşehir’de belli makam ve mevkilere gelen, altındaki insanları ezen, hatta daha başka makamlar için “bana destek vermezseniz, ayağınızı denk alın!” diyenleri hatırladım.
Hiç kimse unutmamalı ki makamlar gelip geçici, kimseye baki değildir. Eğer bugün sen makamın gücüyle birilerini haksız yere eziyor, hatta deyim yerinde ise sürüm sürüm süründürüyorsan, unutmamalısın ki, bunları kimse unutmaz. Yaptığın bu zulümler yıllar geçse de kalpten silinmez.
Kırşehir gibi küçük bir ilde makamdan ayrılıp, hala aramızda dolaşan nice müdür amir, memur ve şefler var. Bunlar başları önünde eğik geziyorlarsa belki de yaptıkları zulümden, ya da hizmet edemediği için mahcup olduklarındandır.

***

Sevdiğim bir söz
Cömertliğin üç belirtisi vardır: sözünün eri olmak, gereksiz yere övünmemek ve sorgusuz sualsiz bağışlamaktır. (Immanuel Kan)