Bugüne kadar "Kırşehir Çiğdem" Gazetesindeki köşemde Kırşehir'in, Kırşehir insanın sorunlarını hep yazdım, çizdim. Yazdıklarımı da benden başka kimse okumadı ve dost da kazandırmadı. Dost kazandırmadığı gibi düşman sahibi yaptı. Zaman geldi tehdit aldım, zamanı geldi küfür işittim. Devletin hükümeti, valisi ve kurumları varken "sana ne oluyor üzerine vazife olmayan işlere karışıyorsun, sende kendini iş mi yapıyor sanıyorsun?" diyen çok sayıda çok bilmiş, kendini beğenmiş, sorumluluk almaktan ve elini taşın altına sokmaktan korkan kişilerin alaycıl söz ve davranışlarıyla karşılaştığımız çok olmuştur.
Tabi biz bunlara sadece güldük ve Kırşehir cadde ve sokaklarında, hatta kurumlarında hayatında hiç bir yaralı parmağa işememiş bu sünepelerin haline acıdık. Çünkü biz o kişilerin kendilerine yakıştığını yaptıklarını biliyoruz. Eğer gazetemiz "Kırşehir Çiğdem" bu insanlara "hanımefendiler, beyefendiler, sizler her şeyi çok biliyorsunuz, her şeyden çok anlıyorsunuz bizim gazete olarak sizlere ihtiyacımız var buyurun ayda bir defa gazetemizde köşe yazısı yazın" teklifinde bulunsa kaçacak delik ararlar. Çünkü yazacak halleri, yetenekleri, kültürleri özellikle cesaretleri yoktur. Onlar laf olsun, torba dolsun tabiriyle konuşmak için konuşan zavallılardır. Biz bunları ciddiye dahi almıyoruz, “it ürür, kervan yürür!” diyerek suyu akışına bırakıyoruz.
Ama her şeye rağmen şahsım ve mensubu bulunduğum gazetemiz "Kırşehir Çiğdem" olarak sevdalısı olduğumuz Kırşehir'e ve bu uğurda taşı, taş üstüne koydurmak için yazmaya, haber vermeye devam edeceğiz. Ne yapalım bir kere kokusunu almışız o mürekkebin. Sanki kendimizi yazmaya mecbur hissediyoruz, hissetmeye de mecburuz çünkü bizim gidecek yerimizde, başka Kırşehir' de yok.
O nedenle ekonomik, eğitim, sağlık, sanayileşme, spor ve kültür alanında Kırşehir'in sorunlarını gündeme getirerek çözüm yolları aramaya devam edeceğiz.
Kurumlarda dört, beş kişinin kurduğu sac ayaklarının üst makamlara yaranmak için gerçekten çalışan dürüst insanları lekeleyen, karalayan yalakalarla bunlara prim tanıyan yönetici olmak vasıflarından uzak ama siyasetin cilvesiyle yönetici olarak iş başına getirilmiş boş balonları yazmaya devam edeceğiz.
İkiyüzlüleri, insanlara makam ve mevkilere göre selam verenleri, işleri bitince selamı, sabahı kesenleri yazmaya devam edeceğiz.
Boş balonlar yükseklere uçar sözünde olduğu gibi özel kurumlarda müdürlük yapamadığı için görevine son verilen Kırşehir için en küçük faydası olmayan, gününü yüzeysel işlerle geçiştiren namı diğer Ökkeş gibilerin hiç hak etmediği halde yükseğe uçan boş balon gibi Kırşehir'de yüksek makamlara getirilmesini ve acaba bu kişi göreve başındayken, “Kırşehir'in hayrına bir tane taş koydu mu?” sorusunu sormaya ve yazamaya devam edeceğiz.
Kırşehirli olmayıp, kendi memleketinde ve köyünde sevilmediği halde, “şairim, özel insanım, ayrıcalıklıyım, beni başka birileriyle karıştırmayın!” diyen KIY-ŞAD'ın dahi üyeliğini düşürdüğü, arasına almadığı zatın dürüstlüğüyle, fedakarlığıyla, insanlığıyla Kırşehir'e mal olmuş merhum “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü'nün ölüm yıldönümünde programlara katılması, mezarı başında poz vermesi ve programı kendisinin organize ettiği gibi komik söylemlerde bulunması Mustafa Karagüllü'nün kemiklerini sızlattığını, bu kişiyi bırakın Kırşehir'deki programlara katılmayı, ayak bastığı Kırşehir topraklarının sızlamaması için Kırşehir'e alınmaması gerektiğini yazmaya devam edeceğiz.
Daha öncelerden de bu zat için bir şeyler yazmış ve özellikle Kırşehir'de faaliyet gösteren bir kaç kuruma ve buranın yöneticilerine, “Bu kişi sizin kurumları mesken tuttu oralardan hiç çıkmıyor, sekiz-on yedi saatleri arasında çalışan memurunuz mu, organizasyon şemanızdaki görevi nedir?” diye seslenmiş kurumlarınıza koymamanız hem sizin hemde kurumunuzun hayrına olacaktır, illaki şair mi lazım, şiir şöleni mi düzenleyeceksiniz o zaman KIY- ŞAD' la birlikte hareket edin oradan şairler temin edersiniz şeklinde seslenmiştim, yine sesleniyorum. İlgili kurum yöneticilerine.
Evet yazıyoruz, korkmadan, çekinmeden Kırşehir'e zarar veren, faydası olamayan herkesi ve her kurumu yazıyoruz, “Kırşehir benim için bitti, benim Kaman'ım, Mucur'um var hizmetleri oraya yapacağız!” diyen iktidar partisi milletvekili Mustafa Kendirli'yi, “Sen Kırşehir'de doğdun, büyüdün, seni Kırşehir milletvekili yaptı bu şekildeki sözler sana yakışmıyor” diye defalarca yazdık.
Yazıyoruz gündüz gece demeden uzun soluklu zor bir yolda Kırşehir'e hizmet edenleri onure ediyoruz, teşekkür ediyoruz.
Yazıyoruz biz, yazmaya devam ediyoruz. İktidar partisinden olsun, muhalefetten olsun, danışman olsun, vali olsun, belediye başkanı olsun, okul müdürü olsun, Kültür, Sağlık ve Milli Eğitim Müdürü olsun doğruları ve gerçekleri yazmaya devam edeceğiz.
Uğruna dünyanın şatafatlı yaşantısını feda ettiğim yazılarım yarın bana nasıl şahitlik edecekler, bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki; yazma eyleminin o muhteşem köşesinde oturan birisi olarak kalemim, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mazlumdan yana, zalime karşı haykıracaktır.
Ne pahasına olursa olsun her zaman haklının yanında mazlumun sessiz çığlığı olmaya gayret edeceğim.
Devlet kurup, devlet yıkmasam da birilerinin hep korkulu rüyası olmaya devam edeceğim. Minnete muhtaç olmayacağım, namerde minnet duymayacağım.
Önemli olan doğup, büyüdüğümüz Kırşehir'e ve Kırşehir insanına faydamız olması ve Kırşehir caddelerinde alnımızın akıyla, şerefimizle, itibarımızla, gururumuzla gezmek, dolaşmak, selam alıp, selam vermek, eşimizle, dostumuzla sohbet edebilmektir. Eğer gazeteci olarak şahsım ve gazetem "Kırşehir Çiğdem" Kırşehir'de gezemeyecek duruma gelirsek o zaman korkmalıyız.
Biz olumsuzluklara, tehditlere, küfürlere alıştık artık, bunlar bizim önümüzde set olamaz yazmaya devam edeceğim.