2016’nın son günlerine geldik. Bu hafta sonu 2016’yı uğurlayıp 2017’ye “merhaba!” diyeceğiz.

2016’nın son günlerine geldik. Bu hafta sonu 2016’yı uğurlayıp 2017’ye “merhaba!” diyeceğiz.
Aslında ben Kırşehir genelini ekonomik, sosyal ve kültürel alanda diğer illere göre bir kıyaslama yapıp, 2017 yılından Kırşehir’in beklentilerini, hedeflerini ve yapılması gerekenler konusunda acizane görüş ve düşüncelerimi paylaşacaktım. Ancak Türkiye’de öyle olaylar cereyan ediyor ki, akıl ve mantık gelişen olayları çözmede ve analiz etmede aciz kalıyor.
Yapılan yanlışların veya hataların failini korumak maksadıyla değiştirilmek istenen yasalar, araya hatırlı kimseler konarak işlenen suçtan kurtulma çabaları gerçekten insan olarak utanılması gereken ve kamuoyunun duymadığı pek çok olaylar yaşanıyor.
Yetiştirme Yurtlarında yaşananlar, halka yansıyan sadece buz dağının görünen kısmının yüzde 10’u bile değil.
Ahlaksızlığın perdesini çekme gayreti içerisinde olan şahıslara dayanak olmak isteyen bazı masalar, kendi bilgi ve arzularını anlatan ve düşüncelerine yatkın kitaplar yazarak ve bu kitapları bazı belediyelerin veya her hangi bir devlet kuruluşunun adı altında dağıtıyor.
Kütahya Belediyesi’nin yardımıyla dağıtılan kitabı okuyanlar dehşet içerisine düşer. Kadını dövdükçe kocasını daha çok severmiş, mantığa bakar mısınız!!!
Bu ne biçim anlayış? Pek çok mantık dışı ifadeler ve bu gibi kitapların dağıtımında belediye yardım ediyor!
Başkanın açıklamasına bakar mısınız, “Şimdiye kadar her hangi bir şikâyet gelmedi!” diyor.
Kitabı alan ya okumadı veya okuduğunu anlamadı ki her hangi bir eleştiri yapsınlar.
Kendisine emanet edilen, çocuk değil bebeleri haremine katmak isteyen ahlâksızlar, aramızda utanmadan gezebiliyorlar.
Nereye gidiyoruz Allah aşkına?
Biz neden bu kadar dejenerede olduk?
Nerelerde yanlış yapılıyor?
Türkiye’nin zor bir imtihanda sınavdan geçerken bu gibi mantık dışı yayınlara kimler müsaade ediyor ve böyle çarpık düşünceleri içeren kitapları kimler finanse ediyor ve bedava dağıtıyor?
Hükümet olarak eğitim ve asayişi sağlama görevi tartışmasız kendisinde olması gerekirken, cereyan eden terör saldırıları karşısında yabancı devletleri mesul gösterme gayretine girerek karşı önlemler alma yerine, gündem değiştirmekte herkes birbiriyle yarışıyor.
Arka arkaya bombalı saldırı oluyor ve yüzlerce vatandaş hayatını kaybediyor. Yetkililerin açıklamasına alıştık artık, “kanı yerde kalmayacak” ve hemen şehidin evine bir kaç tane bayrak asılır ve olay savuşturulur ve unutulur bir sonraki şehide kadar.
Kayseri olayının faili, patlatılan araba doğuda bir kentte çalınmış ve çalınalı iki gün olmuş ve kırsal kesimde bomba yüklenmiş bütün kontrol noktalarını geçmiş ve köy yollarını kullanarak Kayseri’ye gelmiş. Yetkili böyle söylüyor!
Peki bu kadar detayı biliyordun da “neden önleyemedin?’ diye sormazlar mı adama.
Kim soracak?
Herhalde benim gibi zekâ özürlüler sorar.
Rus elçisi Başkentin göbeğinde, hem de salonda herkesin gözü önünde vuruluyor, güvenlik zafiyeti, diğer olaylarında bir güvenlik zafiyeti yok.
Eh yetkili öyle söylüyorsa öyledir. Katilin polis olduğu ve daha önce açığa alındığı ve tekrar göreve çağrıldığı, olaydan sonra açıklanıyor.
Katilin kullandığı silahtan çıkan mermi sayısı belli iken silahının boşaldığı bilinmesi gerekmez mi ve adam sağ olarak yakalanması mümkünken neden öldürüldüğü herhalde sorulur.
İç piyasada nerdeyse fırıncılar dolarla ekmek satma derecesine gelirken, sayın yetkililer halkın yastık altında olmayan birikimlerine bağlıyor enflasyonu.
Eski Rus Federasyonu içerisinde ayrılarak kendi başına devlet olan küçük ülkelerde, binlerce ton domuz eti alma anlaşmaları imzalayan ilgili bakan, sadece bakıyor ama bir türlü baktığı yeri göremiyor! Çünkü baktığı yeri görecek eğitimden yoksun!
Mademki domuz eti lazım, domuz avını serbest bırakmayı düşünemiyor.
“Et fiyatları şu kadar olacak!” diyor sayın Bakan, hiç te dediği gibi olmuyor, kasap arkadaş gülmekten masadın üstüne düşüyor.
“Tasarruf yapalım, ayağımızı yorgana göre uzatalım!” diyen yetkili, halkın yorganını kendi üzerine çekiyor.
Yakıta doymayan benzin vampirleri olan arabalar kullanıyor ve milyonlarca dolar vererek uçak alıyor!
Hani tasarruflu hareket edecektik?
“Emekli ve memurun aylıklarına zam yapıyoruz” derken arkadan makas atıp kendi aylıklarını bir kademe yukarı çekiyor, fakirin omuzuna biraz daha basıyor!
Bankalarla pazarlık yapan Bakan promosyon olayını ortaya attıktan sonra arada iki yıl geçti, hala bir netice yok ve de olmayacak bu uygulamayla ilgilenen bakan, “bu iş olamayacak!” diyemiyor.
300 milyonluk ABD´nin 450 milletvekili varken 80 milyonluk Türkiye milletvekili sayısını 650´ye çıkararak, bütçenin oluğuna bir çuval daha takmaya hazırlanan hükümet, var olan bütçe açığını nasıl kapatacağını dahi bilemiyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı zorluklarda çıkmaya çalışan Sayın Devlet Başkanının yalnız kaldığı ve tek başına mücadele ettiği hepimizi üzüyor olmalı.
Devlet adamlığı kolay ve sıradan kimselerin bu işe soyunacağı bir meslek değildir. Devlet adamlığı önce cesaret ister, bilgi ister, tecrübe ister, özel yaşamda feragat ister. Çok daha önemlisi sabır ve doğruluk örneği olma profili ister. Bunlara sahip olan devlet adamlarının varlığı sizlerin tespitine bağlı.
Fazlada karamsar olmayalım diyoruz, fakat durum ortada. Allah Türk halkına sabır ve kolaylık versin.