Öncelikle, Kırşehirli şehitlerimizin ve tüm şehitlerimizin ailelerine ve ülkemize baş salığı, şehitlerimize Allah’tan Rahmet diliyorum. Önü alınmaz onlarca şehit haberleri.

Öncelikle, Kırşehirli şehitlerimizin ve tüm şehitlerimizin ailelerine ve ülkemize baş salığı, şehitlerimize Allah’tan Rahmet diliyorum.
Önü alınmaz onlarca şehit haberleri. Bu haberlere karşı şehit aileleri ve toplum ‘‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’’ milliyetçiliğinin duygularını hassasiyetle taşımakta, ancak bu hassasiyet o bildiğimiz samimi eski toplum duyularının hassasiyeti değil. Acımasız bir yabancılaşma ve aklımızı üşüten soru işaretleri düşürüyor.
‘’Kim, niçin, neden ve kimin için ölüyor.’’ Her geçen gün halkın omuzlarında şehit tabutları bu tedirginlikle taşınıyor. Soruların o beklenen karşılığını cevaplasak suç, sussak, her annenin yüreği, evlat yerine bir cehennemi sallıyor, tıpkı bir beşik gibi. Sonra, hep birlikte çıkışı olmayan bir sokakta toplanıyoruz ve o sokakta birbirimize sarılıyoruz. Renkli ekranların başsağlığı dileyen, oysa ki bu başımızı ve sağlığımızın sebebi olanların seslerini duymamak için ağlaşıyoruz. Teselli bu ya, sonra bizi biz eden vatanımıza sığınıyoruz. Vatanımız da yalnızlaşmasın diye.
Küstah aydınların yıllardır şımarttığı uygarlık, barışı, kardeşliği ve huzuru sunmalıyken bizlere; ateş altında hudutlar, yüreği ağzındaki metropoller, cinayet diyebileceğimiz kadar azgın savaşlar sundu bize. Bu küstahlar, uygarlığın toprağına ırkçılık ektiler, mezhep ayrılıkları ektiler, yayılmacıların modacılığını ektiler, düşmanlık ektiler. Kurtuluş mücadelesinin bizlere bıraktığı kutlu tarihe hiç hissettirmeden, yıllardır yalan tohumları serptiler.
Haydi, inkâr edin! Gelin aldığınız Kürt kızını, Alevi bir aileye damat ettiğiniz Sünni oğlunuzu.
Haydi, inkâr edin! Hatay’lı Arap Fatma’nın, Düzce’de yaşayan Çerkez Mehmet’le evliliğini. Birbirimize kız alıp verdiğimizi. Farklı kültürlerden sofralarımıza konulan yemekleri birlikte yediğimizi.
Haydi, inkâr edin! İzmir’i, Ankara’yı, Hakkâri’yi, Edirne’yi, Mardin’i, Türkiye’yi.
Ve haydi inkâr edin! Bir ulusun aynı örgüsü olduğumuzu. O yıllarda ulus olmak için Çanakkale’de, Afyon’da, Ardahan’da, Hatay’da şehit olduğumuzu. Sonra, Maraş, Antep ve hep birlikte bir ulus, hep birlikte Türkiye olduğumuzu.
Ya şimdi? Niçin şehit olduğumuzun sorusunu haydi, inkâr edin! Bir tabut gibi soğuk insan yüreğini üşüten bu sorunun tedirginliğini.
Haydi, inkâr edin! Şehitlerimizin bu hayattan onur ve şerefleriyle gittiklerini.
Ağıtlarıyla, yürek yangınlarıyla, isyanlarıyla; şehit ailelerinin karşılarında kalakaldığınız ciğersizliğiniz ve şerefsizliğinizle her gün öleceğinizi haydi, inkâr edin!
Ne söylesek yararı yok biliyorum. Oysa zalim, bir halkın ağıdını anlayamayacak kadar yabancıdır kendine.