Yerel seçimler bir nevi hizmet sektörü seçimi sayılır. Fakat sanki genel seçimmiş gibi partilerin genel başkanları, mahalli belediye başkanı ve muhtar adaylarına hiç söz hakkı tanımadan meydanlarda, mahalli adayların yerine pek çok vaatlerde bulunarak sanki halka kesesinde hibe aktarıyor havasında canhıraşla bağırıyorlar.

Daha önce seçilenler yaptıkları ve yapılması gereken hizmetleri başa kakar havasıyla projelerini anlatırken, yeni seçilecek adaylarda aynı hızla vaatlerini halka anlatmaya çalışıyorlar. Geçim derdine düşen halka 31 Mart’a kadar ne yapacağını sandıkta gösterecek.

Mahallelere tanzim satışı çadırları kurarak, market zincirlerine bir nevi ders vermeye çalışan hükümet, henüz bir çözüm programı üretemediler. Esas çözümün tabana inerek üreticinin sorunlarını çözmek yerine, günü kurtarmak yolunu seçmek sorunun çözülemeyeceğini akıl eden yok.

Bazı sorunları seçim sonrasına aktarılacağını düşünen üreticiler şimdilik beklemede. Geniş bir araziye sahip olan Türkiye, yanlış politikalarla içinde bulunduğu duruma düşürenlerden şimdilik bir ses yok. Somali macerası hayli kabarık bir zarar bilançosuyla kapatan hükümet, “zararın neresinde dönersen kâr” mantığı ile hareket eder de Anadolu’nun geniş arazilerini bırakıp başka maceralara başvurmaz. Secim sonrası halkın beklentisi, yüksek zamların olacağına inanarak her gün yükselen hayat pahalığı toplumu ve bilhassa işçi, Bağkur emeklilerini nasıl açlık ve yoksullukta kurtaracak. Bekleyip görelim.

İnşallah hayırlısıyla Nisan ayı iyi gelir de düşmanın dediği olmaz. Fakat bu kadro ile bu işler pek de kıvırılmaya benzemiyor. Tasarrufta kimi örnek alacağımızı da bir söyleyen olsa.

Milletin vekili ile aslının aldığı ücret aralığı nasıl kapanacak, yoksa daha da mı açılacak onu hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

YÜZSÜZE BAK HELE

Dünyada olmaz olmaz diye bir şeyin olmayacağını gördük. Dünyanın süper gücü, yani kendisini dünyanın cendermesi olarak gören eşkıya babası aminin komik ve kibirli başkanı tongaya düştü, düştüğüyle de kalmadı fazlada ciddiye alınmayarak gerisin geriye agsaraya döndü.

Milyonlarca Vietnamlı insanların katili bir ülkeyi temsil eden kovboy bozuntusu, adamlara birde silah ve uçak satmaya kalktı. Yüzsüzlüğün bu kadarına da ne denirse o olsun. Uzakdoğu’nun küçük saygılı ve kibar insanları, düşünürüz diye bakalıma bıraktılar işi.

Kuzey Kore’nin sevimli ve çocuk çehreli şefi, ders niteliğinde deneme sınavından sonra cendermeyi uğurladı. Pazarlık neydi, fazla basına sızmadı ama coni kendince cambazlık oynadı ama pek de becerdi sayılmaz. Kore Başkanı Kime, “Sen kim oluyorsun da bana kafa tutuyorsun?” diyecekti ki fakat aniden toplantı toparlanıp herkes evine revan oldu.

İşi aceleye getirmek isteği ile, sen nükleer silah üretme, hemi pahalı, hemi de dünyayı tehlikeye itiyoruz gibi bazı söylemlerde bulunmuş!

Hele uyanağa bak kendisi üretecek ve ise yaramayanı yani demode olanları da başkasına satacak, pazar ararken, rakiplerine de iyi polis görüntüsü vererek onların önünü kesmeye çalışıyor. Türkiye müttefiki, parasıyla istenilen malzemeyi vermiyor. Türkiye’yi yıkmaya ve parçalamaya yönelik terör faaliyeti gösteren örgütlere tırlar dolusu silah hibe ediyor!

Damadını da eline bazı isteklerinin yazılı olduğu bir listeyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına gönderiyor. Pişkinliğe bak hele. Cici damat utangaç tavırlarıyla Beştepe’nin soğuk havasında etkilenmiş ki, “bırakın da ben gideyim!” tavırlarıyla basın toplantısı yapar gibi göründü ama, neşesinin yerinde olmadığı tavırlarında belli idi.

Şüphesiz kayınbabasının istekleri arasında “S-400’leri almayın bizimkini alın diyeceğim ama şimdilik diyemiyorum, hele siz bir vazgeçin sonrasına bakarız!”

Gerçekten bu adamlar ya yüzsüz, ya da bizi geri zekâlı zannediyorlar. Allah’tan ki güçlü bir orduya sahibiz de fazla müdahaleye cesaret edemiyor. Biz de onu kırpa kırpa bir kuşa benzettik ya. Mehmetçik ne badireler gördü, kendisini nasıl toplayacağını gösterdi.