Çok eski yıllarda Türklerde kadınlar savaşa katılmışlar, ata binmişler, ok atıp, kılıç kullanmışlardır. Türklerde kadın akıl danedir, yol göstericidir, bilgi kaynağıdır, Han’ımdır. Türklerde kadınlar hapsedilmez, ayaklarına prangalar vurulmaz, erkeğin beş metre gerisinden yürümez,  okutulur, ülke ve dünya ekonomisiyle insanlığa, ilime, bilime katkıda bulunulması sağlanır.

Aynen Almanya’ da yaşayan ve korona salgınından insanlığı kurtaran Biontech aşısını bulan ve kanser aşısında son aşamaya gelen Türk kadını Prof. Dr. Özlem Türeci gibi. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. 

Zira yüce dinimiz ilme, okuyup öğrenmeye ve faydalı bilgileri başkalarına öğretmeye büyük önem vermiş; kendileri için gerekli olan bilgileri edinmeyi, kadın erkek bütün Müslümanlara farz kılmıştır.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Türk Kadını cephe gerisinde askeri faaliyetlerde, orduya silah ve cephane üretimi, askerler için yiyecek ve giyecek hazırlanması, yaralı askerlerin bakımı ve cephanenin taşınması gibi konularda yaptıklarıyla, önemli bir unsur olmuş ve  Nezahat Onbaşı (Nezahat Baysel), Şerife Bacı, Halide Edib Adıvar (Halide Onbaşı), Halime Çavuş, Fatma Seher Erden (Kara Fatma), Gördesli Makbule, Hafız Selman İzbeli, Tayyar Rahmiye, Çetin Emir Ayşe gibi Türk kadınları Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında büyük katkı sağlamıştır.

Cengiz Han askerleriyle bir sohbet sırasında şunu söylemiştir. “ Ben sizin liderinizim, Sultanınızım, Han’ınızım ama benim yanımda oturan eşimde benim HAN’ IM dır diyerek hem kendi eşini, hem Türk Kadınlarını onure etmiştir ve bugün ülkemizde kadınlara Han’ ım denilmesinin kaynağı Cengiz Han’ ın bu sözüdür. 

Ülkemizde kadın ve aileye bakış açısı diğer ülkelere göre çok geri planda olmakla birlikte kadının ülke ve aile ekonomisine katkısı çok ama nedense Türk olmamıza rağmen halen sözde Müslüman ülkelerin kültürlerini İslamiyet zannederek onlara uyuyor ve onların yaşam tarzlarını ve kültürlerini Müslümanlık zannediyoruz. Maalesef son yıllarda ülkemizde kadın tekrar geri plana atılmak isteniyor.

Bugün ülkemizde kadın, İç Anadolu’ da tarlalarda çalışır, ahırda inek sağar, bağ ve bahçesiyle ilgilenir. Karadeniz’ de çay ve fındık tarlalarında çalışır. Ege’de zeytin ağaçlarında, üzüm bahçelerinde çalışır, Akdeniz’ de pamuk, kavun, karpuz, patlıcan, biber, domates salatalık,  marul ve diğer ürünlerin yetiştirildiği tarlalarda çalışır, Trakya’ da üzüm, ayçiçeği, şekerpancarı tarlalarında çalışır, Doğu ve güneydoğu’ da hayvancılıkla uğraşır, tarlalarda çalışır ve sırtlarında çuvallar taşır. Yine bu bölgelerde belirttiğim işlerde erkekler fazla çalışmaz fakat “Erkeğim, aile reisiyim” diye kasılarak gezerler. Kısaca ülkemizde kadının ekonomiye ve çalışma hayatına katkısı çok ama değeri yok, Halen birileri ve halen erkekler kadınlara değer vermemektedirler.

Ülkemizde bürokraside, eğitim hayatında, sağlıkta, siyasette kadınların etkinliği ve sayıları azdır. Eğer buralarda erkeklerle kadınlar eşit şartlarda olsalar inanıyorum ki ülkemiz her alanda daha ileri gider. Çünkü kadınlar erkeklere göre daha çalışkan, titiz,  duyarlı ve sorumludur.

Öncelikle şu konuyu belirtmeliyim. Ülke olarak Müslüman bir ülke olmamıza rağmen sonuçta biz Türk’üz ve Türklerde kadın hiçbir zaman geri planda kalmaz, okutulur, ekonomiye katkı sağlar. Bunun en güzel örneğini Mustafa Kemal Atatürk “ Ey Kahraman Türk Kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözüyle vermiştir.

Peygamber efendimizde “ Cennet anaların ayakları altındadır “ sözüyle kadına gereken önemi vermiştir.

Birilerinin dediği gibi kadın ne fitnedir, ne günahkardır, ne şeytandır. Aksine bu sözleri diyenler şeytandır.

Artık gerçek konumuza gelelim. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi ile Kırşehir  Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün birlikte  gerçekleştirdiği Fatma Bacı Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin uzun soluklu eğitim programı olma özelliğini taşıyan ve  Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Üyeleri İİBF Dekanı Prof. Dr. Nur Çetin ile Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Emine Şener hocalarımızın girişimleri sonucu 8 Mart 2022 ve 31 Mayıs 2022 tarihleri arasında düzenlenen “  3. Kadın Akademisi Programına “ ailece görüştüğümüz, bizim yanımızda ayrı bir yeri ve saygınlığı olan Doç. Dr. Emine Şener hocam eşimi de davet etti bu davet Doç. Dr. Emine Hocamdan geldiğinden dolayı  eşimin  katılmamak gibi lüksü ve  mazereti olamazdı ve yerine getirilmesi gereken bir vazifeydi.

8 Mart 2022 ve 31 Mayıs 2022 tarihleri arasında Salı günleri düzenlenen programa belirtilen tarihlerde Eskişehir’ de olmamıza ve rahatsız olan eşimin annesiyle ilgilenmemize  rağmen eşim büyük fedakarlıklar yaparak Salı günleri  17. 30 ile 18.00 saatleri arasında internet  ortamında gerçekleştirilen programa  hem de benim telefona el koyarak katıldı. Ancak eşim bu programı izlerken benim neyim eksik diyerek  bir casus gibi  çaktırmadan  takip ettim. Bir ara eşim bana “Sen neden izliyorsun bu kadınları ilgilendiren bir program” deyince “ Ben de Allah’ın kulu değimliyim neden izlemeyeyim “ dedim. 

Aman Allah’ım programda kimler yoktu ki? Benim yakından tanıdığım, sohbetlerini zevkle dinlediğim,  uzun süre görüşemediğim ama en kısa zamanda ziyaret etmek istediğim Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet GÖKBEL hocam başta olmak üzere, benim yanımda ayrı ve özel yeri olan çok sevdiğim, değer verdiğim, liderlik özelliği olan ve ileride Kırşehir Milletvekili olarak görmek istediğim,  Kırşehir’ in kızı, gururu, İstanbul, Ankara ve diğer iller olmakla birlikte yurt dışında Kırşehir’ i ve Ahi Evran Üniversitesini büyük bir başarı ve gururla temsil eden Türk Kadınının aydınlık yüzü ve her ortamda bana içtenlikle kardeşim diye hitap eden, baş başa kaldığımızda veya telefonla konuştuğumuzda bacım diye hitap ettiğim,  ziyaretine gittiğimde hiçbir zaman makamında oturmayıp karşıma geçerek karşılıklı oturan değerli hocam Prof. Dr. Ayfer ŞAHİN hocam.

Eskişehir dönüşümüzden bir gün sonra zonklayıcı ve çekilmez migren ağrısına rağmen ziyaretine gidecek kadar saygı duyduğum, değer verdiğim, çalışkanlığı, hırsı, yorulmak bilmeyen, emeğini esirgemeyen mücadeleci tavrıyla güzel Türkçesi ve anlaşılır üslubuyla buram buram asalet kokan, gülen yüzünü esirgemeyen, her sorunun üzerine giderek çözüme kavuşturan İİBF Dekan Yardımcısı  Doç. Dr. Emine ŞENER hocam  adeta döktürüyorlar, dinledikçe dinliyorum, büyük keyif alıyorum, çok güzel bilgiler öğreniyorum.

 Ayrıca kendisini daha sonra yüz yüze tanıma fırsatı bulduğum Prof. Dr. Ertuğrul YAMAN hocam akıcı, sade, anlaşılabilir net üslubuyla adeta kendisine hayran bıraktı. “Püskül önde, etek belde” öyküsü mükemmeldi ve bu öyküyü evli olan olmayan herkese anlatmak gerekir diye düşünüyorum.

Program sonrası Eskişehir dönüşü ziyaretine giderek tanışma imkanı bulduğum İİBF Dekanı Prof. Dr. Nur ÇETİN hocam ayrı bir değer katıyordu programa.

 Sadece adı geçen hocalarımız mı? Hayır devamı var.

 Prof. Dr. Refik BALAY, Doç. Dr. Sultan Selen KULA,  Dr. Öğr. Üyesi Suzan YILDIRIM, Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül TURAN, Dr. Fatma Feride BİLGİLİ, Araş. Gör. Ayşegül SEKMAN hocalarımız ile Kırşehir Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Abdullah KÖMÜRCÜOĞLU  programa ayrı bir renk kattılar ve takip edenlere çok güzel konular anlattılar.

“3. Kadın Akademisi Programı”nda çok güzel konulara değinildi çok güzel bilgiler verildi kadının olması gereken alanlar söylendi ve yanlış bildiğimiz bazı konuların doğrusunu öğrendim. Tabi benimle beraber eşimde öğrendi.

Aslında bu programlar burada dar bir alanda kalmamalı, alanı genişletilmeli Kırşehir Milli Eğitim Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü  ile Ahi Evran Üniversitesi ortak hareket ederek Anaokulu öğretmenleriyle, sınıf öğretmenlerine, rehber öğretmenlerine okullar açılmadan bu programlar verilmeli ve öğretilmelidir. Yine aynı şekilde anne olan kadınlara, baba olan erkeklere ve anne ve baba adaylarına bu bilgilerin verilmesi çocuk yetiştirilmesinde daha faydalı olacaktır.

Çok büyük keyifle takip ettiğim, güzel bilgiler öğrendiğim bu programın hazırlanmasında öncülük eden, emeği olan Prof. Dr. Nur Çetin, Doç. Dr. Emine Şener hocalarıma, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü, Abdullah Kömürcüoğlu ile uzun süre önce görüşme talebinde bulanmama rağmen tarafıma olumlu veya olumsuz cevap verilmeyen Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vatan Karakaya’ya ve programa katılarak bizleri bilgilendiren hocalarımıza teşekkür ederken şu konuyu da belirtmek istiyorum.

Şahsım olarak benim bayan bir akademisyen hocaya “bacım” diye hitap etmemin ilgili hocanın akademisyen olmak için verdiği emeklere, sahip olduğu makama ve unvana saygısızlık olmadığını düşünüyorum.  Akademisyen hocalar kadar gösterişli, şatafatlı, güzel konuşamasam da, onlar gibi markalı, modalı giyinemesem de, onlar gibi bilgili kültürlü olmasam da, onlar gibi elim kalem tutamasa da onların sahip olduğu makamlara sahip olamasam da çok azda olsa “ Halıyı çırpmasını, tozunu almasını ve yol yordam” bilen birisiyim.  Bir bayan hocanın geldiği makama saygı duyan, içten ve samimi bir şekilde “bacım” diyecek kadar değer veren birisiyim.

Eğer ben bir bayan akademisyen hocaya “bacım” diyorsam bunun nedeni vardır ve bunu çocukluğunda, öğrenciliğinde, gençliğinde ezilerek, dışlanarak büyümüş, veya geldiği makamda ne oldum delisi zanneden, kasıntı, şişkin, aşağılık kompleksine sahip, kaprisli insanlar anlayamaz ve Osman İlhan kolay kolay her bayana bacım demez ve herkes Osman İlhan'ın bacısı olamaz. 

“Bir insan bulunduğu makamdan şeref almamalı, aksine şeref vermelidir. “

Yazımı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın sözleriyle bitirmek istiyorum.

“Kızlar okuyun. Okumazsanız, kolunuza takılan üç bilezik, kocanızın ömür boyu ödeyeceği salon takımıyla övünen, ÇEYİZİ DÜNYADA Kİ EN DEĞERLİ EŞYA SANAN BİREYLER OLURSUNUZ. Dışarıda nehir gibi akan bir hayat varken, siz o nehirde ki sabit kaya gibi sürekli aynı yerde kalırsınız. “

 Bir uyarım daha var.

“ Türk ulusunun en büyük yanlışı Arap kültürünü din zannetmesidir. “