Kırşehir’in kişi pek haşin olur. Adeta bir kalyon içerisinde uzanan coğrafi konumu dolaysıyla sazak ve ayazı ok gibi çarpar göğüslere. Kışın şartları ağırlaştıkça, gaz ve elektrik fiyatları da bir o kadar ağırlaşıyor. Gelen faturaların üzerinde, kimsenin pekte anlayamadığı yazılarla faturalar kabarırken, verilen maaş zamları saha kalkan gıda fiyatlarının hızına bir türlü ayak uyduramamaktadır.

Emekli ve memurların ücretlerine verilen artışların haberi gelmeden önce, rüzgârı keselerin tozunu talaza kattı. Temel gıda maddelerinin uçan fiyatlarına yetişmek mümkün değil. Tarımı ikinci planda tutan hükümet politikalarının neticesi, tarım ülkesi olarak tanıtılan Türkiye’nin bakliyat ve hububat ithal etmesi, söylenenin gerçek olmadığını gösteriyor.

Üçten aşağı çocuk istemeyen zihniyet, artan nüfusu neyle besleyeceğini de tarif etmesi gerekir.

Bir milyon ton buğday ithal edilecekmiş, 80 milyonluk bir topluma, hele ki bir de ekmek ağırlıklı besleniyorsa bu buğdayın ne kadar faydası olur. Soğan ithali ne demek, üretemediğin gıdayı yeme. İthal etmek başkasının çiftçisini desteklemektir. Üretici köylüyü kentlere taşıyarak, tüketici duruma getirirsen, tarım alanlarını betonla kapatırsan daha pek çok ürün eklersin ithal listesine.

Türkiye lafla, hamasetle, merhametle idare edilecek bir ülke değil. Ürettiğinden çok tüketen bir ülkenin uluslar arası arenada sözü de geçmez, fazla gale alıp dinleyende olmaz.

Eşkıya vurguncu ne olduğu belli olmayan kovboy çıkar seni tehdit eder. Cari açığın her yıl bir öncesine göre daha da büyüyorsa ve toplanan vergilerin büyük çoğunluğu, faiz olarak dışarıya gidiyorsa, uygulamada ve idarede bir dengesizlik ve yanlışlık var demektir.

Her seçimden önce ihtiyacı olan veya olmayana, maliyenin kasasında seçim ulufesi dağıtılıyorsa, istihdam yaratmayan fuzuli ve gereksiz yerlere paralar gömülüyorsa, Türkiye Cumhuriyetinin cari açığını kapatması mümkün değildir.

Hangi hesaplar uğruna milletvekilinin sayısını yüzde 50 arttılıyorsa ki (meclisin görev yapamadığı bir mecliste bu kadar vekile ihtiyaç bile yok) ve 650 vekilin sekreteriydi, danışmanıydı, aile, sağlık giderleriydi derken zaten bütçenin yarısı bitti demektir.

Son haberlere göre sayın ve saygı değer vekillerin aylıkları 7 bin 500 TL zamla 22 bin  TL sınırını asmış durumda.

Akli biraz erenler alin kalemi kâğıdı hesaplayın bakalım, hiç bir görev yapmayan vekillere ödenen paralar ne kadar. Milletine 190 Tl, vekiline 7500 TL zam!

Hakkın adaleti önünde ne kadar kabul görür bilmiyorum. Özelleştirme adi altında elde ne var ne yok hacet mezat elden çıkarıldı, elde kalanların da gizli saklı pazarlıkları devam ediyor.    

Yapılan özelleştirmeden gelen parayla yeni yatırım yapılmayıp seçim yatırımına harcanırsa, bunun sıkıntısını yüksek maaş alanlar değil asgari ücretle yaşamaya çalışan gariban sınıfın omuzuna yüklenecek.

Yazılı ve görsel basında hükümeti eleştirmek yasak. Değişik gazete almaya gerek yok. Biri ne yazıyorsa diğerleri de ayni. Haber kanallarında zaptik yapmaya gerek yok. Biri ne söylüyorsa diğerleri de aynısını söylüyor. Bütün kanalların her saatinde ya Resi Cumhur, veya sıra kimde ise o konuşuyor. Aynı odanın içinde günlerdir ayni şahıslar artık bıkkınlık ve kına getirdi. Acaba doğru da, ben mi yanlış düşünüyorum?

Dışa bağlı hain bir darbe girişiminden sonra, darbeci avı başladı, Arada üç sene geçti, bir türlü bitmedi, tutuklanan sayısına bakarsanız bu hain örgüte katılmayan kalmamış. Yalnız işin garip tarafı siyasi ayağında bir türlü kimse çıkmadı. Eski bir vekil ki, en üst düzeyde görev yapmış kimsenin ifadesinde anlamıştık. Ondan başka herkes Fotocuymuş ve hatta her hangi bir telefon markasını kullananlarda hain gurubundaymış. Demek ki siyasi partiler, askeri kurumlardan daha emniyetli ve daha iyi korunuyormuş.

Şimdi de itirafçı ifadeleriyle tutuklamanın sonu bir türlü gelmiyor, bu gidişle geleceğe de hiç benzemiyor. Örgütün başı kışkırtıcının kanadı altında olduğu müddetçe bitmez.