Günler, aylar, yıllar öyle hızlı geçiyor ki anlatmaya kelimeler kifayet etmiyor.
Daha dün çocuktuk, okullu olduk, bir baktık askere gitmişiz. Sonra evlenip yuva kurmuşuz. Bizim çocuklarımız büyümüş, okullu olmuş, onlar evlenip, yuva kuracak, saçımıza aklar düşmüş, çoluk çocuğa karışacak, dede olacağız.
Yani doğan her çocuk büyüyor, yaşlanıyor ve ölüyor. Hayat böyle kısa işte…
Bu hayatta bazen üzüldüğün, bazen sevinip mutlu olduğun günler yaşıyorsun.
Tabi gönül ister ki herkesin yüzü gülsün, mutlu olsun. Ama öyle olmuyor işte. Hayat bazen acımasız, hem de çok acımışız oluyor. Mutlu olamıyor, ahlarla, vahlarla geçiyor ömür.
Şöyle Kırşehir’e bakıyorum mutlu olan, yüzü gülen, gününü gün eden insanların sayısı giderek düşüyor.
Her geçen yılı özlüyor insan, “Nerede o eski yıllar?” diye hayıflanıyor.
Nasıl özlemez, nasıl hayıflanmazsın ki?
Günümüzde o eski gelenek ve göreneklerimiz bir bir kayboluyor, insanlar birbirinden kopuyor, akrabalık ve dostluk bağları kopuyor, menfaatler öne çıkıyor.
“Benden sonrası tufan!” mantığı giderek benliğimizi kaplıyor. Varsa menfaat, yoksa menfaat… Ah bu menfaatin gözü kör olsun!
Evet, çocuklar büyüyor, büyükler yaşlanıyor. Bu duruma kimi sevinirken kimi de üzülüyor tabi… Kimi iş bulduğu için, kimisi emekli olduğu için, kimi maaşına gelen zamma, aldığı yeni arabaya, eve, çocuğunun doğmasına, ya de evladının mezuniyetine seviniyor.
Bazıları ülkemizin içinde bulunduğu duruma üzülürken, bazıları ülkenin daha kötü günler yaşayacağına üzülüyor. Bir kısmı artık dünyada yaşayacak zevk ve heyecan kalmadı deyip yaşamına son verirken, bir kısmı da bu kadar bolluk arasında açlık ve sefaletten hayatını kaybediyor.
Bazıları haline şükretmeden aç gözlülük yapıyor, haram kazançla köşe dönmenin, lüks yaşamanın hayali içinde nice ayak oyunlarını sahneye koyuyor, çirkefleşiyor, yüzsüzlük yapıyor. Bunların aklında evine, çocuklarına bir kuru ekmeği götüremeyen garibanlar var mı?
Yiyeceği, giyeceği kısıtlı olan, odunu, kömürü, doğalgazı olmadığı için üşüyenleri düşünen kaç kişi var ki?
Acaba kendimize bu hayatın sonunda ölüm de var deyip bu nedenle bu dünyadan güzel ayrılmalıyım, hak yememeliyim, fitne-fesat çıkarmamalıyım, ikiyüzlü olmamalıyım, ahlâksızlık, namussuzluk yapamamalıyım diyebiliyor muyuz?
Oysa ömür çok hızla ilerliyor, bak bir yılı daha bitirdik.
Dün biz çocuktuk, bugün sizler, dün birileri yaşlıydı, bugün sizler…
İşte böyle… Ömrümüz daldan düşen yaprak misali bir yıl daha gitmek üzere.
Hayat yolculuğunda ilerlerken amaçsız geçen bomboş bir yıla sevinmek mi, yoksa yeni yıla ışık tutması için üzerinde düşünmek mi gerek, iyi hesap etmeliyiz.
Evet, acısıyla, tatlısıyla bir yılı daha uğurlayıp, 2019 yılına “merhaba” dedik.
Şöyle geriye dönüp bakıp, 2018 yılının ülkemiz, Kırşehirimiz ve bizler için bir muhasebesini yapmak gerekirse, zor bir yıl oldu dediğinizi duyar gibiyim.
Koca bir yılda neler yaşanmadı ki?
Sahi, 2018 yılında hatırladığınız ne var acı ve gözyaşından başka?
Şöyle bir bakıyorum da; hep kötü anılar biriktirmişiz 2018 yılında.
Payımıza düşen yine acı ve gözyaşı oldu…
Acı içinde acı yaşadık. Birinin yarasını sarmadan, bir başka yaramız kanadı!
Milletçe üzüldük, kahrolduk! Yüreğimiz yandı!
Oysa 2018 yılına ne güzel umutlarla girmiştik.
Sevdikleriyle mutlu bir yıl geçirenler için güzel bir yıl olmuştur. Ama sevdiklerin yanında olmadan, istediğin, aradığın tam tadında olmadan, koca bir yıl daha geçip, gitti farkında olmadan…
Öyle ya da böyle geçip giden yıllarla birlikte yaşlanıyor, ölüme bir adım daha yaklaşıyor insan farkında olmadan…
Geçen günler, geçen yıl ömürden…
Ülkemiz ve Kırşehirimiz için 2018 yılı gerçekten zor ve sıkıntılı geçti. Ekonomik sıkıntılar, sosyal sıkıntılar derken bir yıl daha kocadık gitti maalesef…
Şimdi merak edilen nasıl bir 2019 olacak? Bizi neler bekliyor? Ülkemizi neler bekliyor?
Ülkemizin ve ilimizin her şeyin en güzeline kavuşmasını diliyoruz, dua ediyoruz.
Yeni bir yıla artık sen-ben kavgasını bir kenara bırakıp, ülkemiz için, milletimiz için, Kırşehirimiz için kenetlenme zamanı olsun istiyoruz.
Hiç kimsenin ötekileştirilmediği, siyasi görüş ve düşüncelerin bir kenara bırakılıp birlikte olma zamanı olsun 2019…
Siyasi partilerimiz arasındaki hakaret, aşağılama, ötekileştirme ülkemiz yararına olmayan, barış ve sevgiyi yok edici siyasi kutuplaşma ve ayrışma bizleri derinden üzüyor, ama maalesef elimizden hiçbir şey de gelmiyor ne yazık ki!..
Ülkemizin varlığı ve birliğine yönelik ayrıştırma ve bölme anlayışı toplumumuzun gelecekte birarada yaşama arzu ve ülküsünü yok edeceği gibi, ülke sevgisiyle bağdaşmadığı gibi, vatanseverlik de değildir.
Ülkemize ve demokrasimize yönelik her türlü saldırıyı, ekonomik, sosyal ve kültürel kazanımlarımıza karşı yapılmış saymak hepimizin aslı görevi olmalıdır.
Nereden gelirse gelsin, halkımızın canına ve malına yönelik eylem ve saldırıların bir daha geri dönülmemek üzere son bulmasını istemek te hepimizin tek dileğidir.
Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, hepimizin ortak istek ve dileği demokrasidir. Barış, sevgi, birlik, beraberlik ve kardeşlik dili hepimizin ortak talebidir.
Ülkemizi yönetenlerden, muhalefetten tek isteğimiz ve beklentimiz de milletimizin kaynaşmasını, güvenliğini ve bekasını yok edici her türlü davranıştan kaçınmalarıdır. Hepimiz için demokrasi ve herkese yetecek demokrasiyi yerleştirmek tek ana amaç olmalıdır.
Ne yazık ki, bölgemiz ve yaşadığımız coğrafya kan gölüne dönmüş durumda. Bu noktada, önce sınırlarımızın hemen ötesine bakıp, başta mezhepçiliği reddeden, özgürlükçü laiklik ve eşit yurttaşlık olmak üzere sahip olduğumuz Cumhuriyet değerlerinin kıymetini bilmeliyiz.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün altını çizdiği “yurtta sulh, cihanda sulh” görüşünün hakim kılınması en büyük dileğimizdir.
15 Temmuz hain darbe girişimini hep birlikte yaşadık. 2,5 yıldır bu hain örgütün ayrık otu gibi devletin tüm kademelerine nasıl sızıp yerleştiğini, ülkeyi ne hale götürdüğü görüyor ve yaşıyoruz.
FETÖ denen bu hain örgütün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temellerinin zayıflatılması ve liyakat ekseninden sapılmasının ürünü olduğu unutulmamalıdır.
Bir daha böyle sorunların yaşanmaması için liyakat sistemine sahip çıkılması zorunluluğuna inanıyoruz.
Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu ve bizlere emanet ettiği bu güzel ülkemizde hep birlikte mutlu ve huzurlu yaşamak varken, ötekileştirmek, birbirini yerden yere vurmak niye ki?
Dış güçlerin ülkemizi bölüp parçalamak için pusuda beklediği bir süreçten geçerken, ille de milli birlik ve beraberlik diyoruz.
Bölgesinde güçlü, dünyada güçlü bir ülke olmak hepimizin tek hedefi olmalıdır. Bunun için de her görüşteki insanların kenetlenmesiyle olacağı görüşündeyim.
İşte 2019 yılının böyle bir yıl olarak geçmesini istiyoruz hepimiz.
Daha güçlü, daha huzurlu ve mutlu bir Türkiye ve Kırşehir en büyük dileğimizdir.
Ekonominin rayına oturduğu, insanların gelir ve refah düzeyinin daha da arttığı bir 2019 yılını bekliyoruz.
Kırşehir olarak 2019 yılının sorunlarımızın çözümlendiği, yıllardır beklenen yatırımların gerçekleştiği, işsizliğin azaldığı, nüfusunun arttığı parlak bir yıl olarak geçmesini istiyoruz.
İşte bugünlerde insanlar bir şeyleri kutlamak için, biraz eğlenmek gülmek için dünden razı yeni yıl coşkusuna. Hepimizin buna ihtiyacı var.
Ben de heyecanlıyım, çünkü yeni yılda kendim için, yaşantım için, ailem için ben de birtakım dilekler diliyorum ve 2019’un daha güzel ve mutlu geçmesini diliyorum.
Her yıl olduğu gibi yeni yılda da umut ve beklentilerimiz var. Ülkemiz için, Kırşehirimiz için…
Yeni yıl bir umut. Umut insanı sabah yataktan kaldırabilen tek şey. Umutsuz yaşam olmuyor. Umudumuz olmazsa, yeni yıl “yeni” değil, “yine bir yıl” olur!
Hayatı tutabilmek, sevgiyi kaçırmamak, “keşke” dememek dileğiyle…

***

Biraz da gülelim!

“İçinizde Müslüman olan var mı?”

Adam elinde bir bıçakla camiye girer:
“Ey cemaat içinizde Müslüman olan var mı?” diye bağırır.
Herkes susar. Ancak yaşlı bir amca kalkar “Ben varım” der.
Bıçaklı adam amcaya, bir dakika dışarı gelir misin diyerek koluna girer camiden çıkarlar.
Biraz ötede ağaca bağlı bir koyunun yanına gidip, “Amca; bu kurbanı kesmeme yardımcı olur musun, İslami, kurallara uygun keselim” der.
Amca koyunu kesmeye başlar.
Yaşlılık bu ya, her tarafı kan olur.
Bu ara camiye giren adamında üstü başı kan olmuştur.
Amca; “Oğlum yoruldum camiye git başka birini daha bul” der.
Adam elinde kanlı bıçağı ile camiye girerek bağırır.
“İçinizde başka bir Müslüman var mı?”
Yaşlı amcayı götürüp kestiğini zanneden cemaat ses çıkarmaz, ama topluca dönüp imama bakarlar.
İmam cemaate bağırarak, “Ne bakıyorsunuz ulan, iki rekat namaz kıldırmakla Müslüman mı olduk!” der…

***

Sevdiğim bir söz

“Hayat öyle lanet bir şey ki; Sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, konuştuğunda ise susmadığın için kahreder.”- Charles Bukowski