Bu gün yolum adını Türkmen oymağı anlamına gelen SOFU’DAN alan Kırşehir’irin Kaman ilçesine bağlı SOFULAR köyüne düştü.
Kısaca Kırşehir’ de hak etmediği halde siyasetin cilvesiyle bir yerlere gelmiş, iş yapmaktan korkan, elini suya sabuna dokunmayan, bir teklif sunduğunuzda senin üzerine vazife mi diyen bilgisiz, kapasitesiz, iş yapma ve bitirme cesaretinden uzak, mızmız ve uyuz zatların dediği gibi üzerime vazife olmayan bir konuyu gündeme getirerek küçük bir yanlışlığı düzeltmek için Sayın Kırşehir Valimiz İbrahim Akın’ a seslenmek istiyorum.
Tabi yazılarımı benden başka kimsenin okumadığı iddiasında olduğum için inşallah içerisine girdiğimiz 2020 yılıyla birlikte birkaç kişi okumaya başlar, yazımdan Sayın Valimiz İbrahim Akın’ ı haberdar ederler, Sayın Valimizde bu konu için gerekli girişimlerde bulunur ümidini taşıyorum.
Yolumun düştüğü Kırşehir’in bu şirin ve güzel Sofular köyü Kaman ilçesine bağlı olup, Kırşehir’e 30 km., Kaman’a 20 km. uzaklıktadır.
Sofular köyü diyorum ama bu güzelim köyümüzün adı 1960 ihtilalinden sonra bu günün Türkiye’sinde Sofulara yer yoktur diyen çok bilmişler tarafından maalesef Aydınlar köyü olarak değiştirilmiştir.
Halbuki eski adı Sofular, yeni adıyla Aydınlar olan köyde ne sofu, ne şeyh, ne şıh, yaşamamış ve yaşamamaktadır.
Bu köy Türkmenler tarafından kurulduğu için SOFULAR adı verilmiştir. Bu isim değişikliğini yapan çok bilmişler, Sufi ve Sofular isminin manalarını birbirine karıştırmıştır.
Köyde, Ankara yolunun ikiye böldüğü kuzey kısmında eskiden beri tüm köylünün bildiği iki ulu kişi yattığı için herkesin oradan geçerken dikkatli olduğu bir yerdir.
Bu köyde yatan iki ulu kişi hakkında benim çok sevdiğim, saygı duyduğum, aile dostumuz, büyüğümüz ismi bende saklı olan bir ablam bana şunları anlattı.
Yıllar önce bu köyde yaşayan ama şu an hayatta olup, olmadığını bilemediğim eşi altmışlı yıllarda Almanya’ya gittiği için iki küçük çocuğuyla köyde yaşamaya devam eden Allah dostu saygı değer bir kadın burada yatan iki ulu kişi için bizlere insanları etkileyen, tüylerini ürperten hayat hikayesiyle birlikte şunları anlattı.
Köy, güneyden bir tepeye yaslanmış, kuzeyi ova olan bir yerdir. Kırşehir-Kaman-Ankara yolu, köyü ortadan ikiye böler. O tarihte köyü ikiye bölen yol asfalt değil, şosedir. Köyde elektrik yoktur. Kapalı şebeke suyu dediğimiz musluk suyu da yoktur. Köyde birkaç yerde çeşme olup, bütün köylü su ihtiyacını bu çeşmelerden giderirler, hayvanlarını bu çeşmelerden sularlar. Çoğu zaman evdeki sular gecenin bir vaktinde bittiğinden, bakraç ve testilerle çeşmelerden yeniden su alınırmış.
Bize hikâyeyi anlatan Allah dostu kadında, beş vakit namaz kılar, ayrıca gece namazına kalkarmış. Evde su olduğu zaman abdestini evinde alır, mevsim müsaitse evinin hemen yakının da bulunan çeşmeden abdestini alır, namaz için evine dönermiş. Gece namazından sonra uyuduğu zaman rüyasında nur yüzlü, bakanlara güven telkin eden iki er kişiyi görmeye başlamış. Kıyafetleri alışılmış kıyafetlere benzemiyormuş. Belinde kuşakları, bacaklarında çizmenin içine konmuş geniş sayılabilecek pantolonu, ayağında keçe çizmeleri, başında keçe külahı ve sırtında içlik ve yeleği olan kişilermiş. Rüyasında Allah dostu kadına kendilerinden korkmaması gerektiğini, dost olduklarını, köydeki yatır olduğu söylenen o yerdeki kişiler olduklarını söylemişler. Bu rüyayı defalarca görmüş.
Bize bilgiler veren Allah dostu kadın yine bir yaz günü gece vakti çeşmeden abdestini alıp eve dönerken, bu iki kişi karşısına çıkmış. Üzerlerinde rüyasında gördüğü elbiseler varmış. Bir çeşit asker elbisesi. Kadının korktuğunu görünce, bu kişiler ona korkma kızım bizden sana zarar gelmez. Biz seni her gece abdest alırken, gece namazı kılarken görüyoruz. O arada yanında aynı kıyafetler olan bir kişi daha olduğunu fark ediyor. O da korkma kızım bizden zarar gelmez diyor. Allah dostu kadının ifadesine göre aydınlık ve ferahlatıcı bir yüzleri varmış. Bu kadın bazı geceler çeşme başında bu iki ulu kişiyi görmeye devam ediyor. Ama artık onlardan korkmuyor. Onlara bazen sorular soruyormuş, onlarda bazen cevap veriyor bazen vermiyorlarmış. Verdikleri cevaba göre kendilerinin iki asker olduklarını bundan 750 sene önce ülkeye saldıran istilacılar tarafından bulundukları yerde vahşice öldürüldüklerini söylemişler. O gündür bu gündür orada yatıyorlarmış. Allah dostu kadının gece namazı ve beş vakit namaz kıldığını bilen bu kişiler, kadına kuran okumayı öğretmeyi teklif etmişler ama bu ulu kişilerin kendisinden başka birilerinin göremeyeceğini bilmediği için birileri görürse dedi kodu olur düşüncesiyle kadın kabul etmemiş ama onların öğretmenlik yapma teklifini ret ettiği için çok üzülmüş.
Kadın artık bu kişilerle çekinmeden konuşmaya başlamış.
Tüm köylerde olduğu gibi Sofular köyünde yaşayanlar, pazar ihtiyaçlarını Kaman’ da haftada bir gün Çarşamba günleri kurulan pazara giderek ihtiyaçlarını giderirler. Günümüzde köylüler halen pazara köy minibüsü ile giderler ve ihtiyaçlarını aldıktan sonra köy minibüsü ile dönerler. Allah dostu bu kadında Çarşamba günü pazar alış verişi için Kaman’a gitmiş. alacaklarını almış, ana yolun kenarında bulunan dolmuşa binmek için dalgın, dalgın giderken farkına varmadan bir kamyonla yüz yüze gelmiş ve donup kalmış.
Çok kısa bir anda kamyonu yolun kenarında durmuş olarak görüyor. Sonra çeşme başında abdest aldıktan sonra konuştukları o ulu kişileri kamyonun önünde gördüğünü ve kendisini kamyona aldıklarını anlatmış.
Allah dostu kadının bu kişilere olan güveni daha çok arttığı için artık o da onlara sorular sormaya ve onları can kulağıyla dinlemeye başlıyor. Zaten onların yattığı yer, köylüler tarafından burada ulu kişiler yatıyor diye kabul edildiği için oradan hayvanlar bile geçirilmezmiş.
Köyde bulunan bir kişi, inşaat yapmak için bu ulu kişilerin yattığı yerdeki mezarları başka bir yere taşımak istiyor. Bu durumdan rahatsız olan iki ulu şehit çeşmede abdest alırken kadının yanına gelerek, birilerin kendilerini rahatız ettiğini, onlara engel olmasını istiyorlar. Kadın bunca zaman yıllardır sakladığı bu hikâyeyi birilerine anlatmak zorunda kalıyor. İnşaatı yapan kişi ile köy muhtarını çağırarak, bu ulu kişilerin rahatsız edilmek istemediklerini onlara anlatıyor. Muhtar olayı vali ve milletvekillerine aktarıyor. Bu ulu kişileri rüyasında gören kadını dinleyen yetkililer ve mezarı kaldırmak isteyen kişi derhal harekete geçerek, orada bir türbe yapıyorlar. Mezarları korumaya alıyorlar. Bu ulu kişiler, vatan için şehit olmuş bu iki asker huzur içerisinde yatıyorlar.
İşte eski adıyla Sofular, yeni adıyla Aydınlar olan köyde yaşayan Allah dostu kadının çok sevdiğim, saygı duyduğum bir ablama anlattıkları.
Bu türbenin bulunduğu yer ile türbeyi gösteren yola da bir tabela asılıyor. İşte düzeltilmesi gereken yanlışlık burada başlıyor. Tabelada” Sofu Baba Türbesi” yazıyor. Halbuki köyün adı Sofular bir Türkmen oymağının adı. Köyde yaşayan Sofu Baba diye bir kişi yok. Bu köyün Sufi kelimesiyle bir alakası da yok. Türbede yatanlarda verilen tarihe göre iki Selçuklu askeridir.
Yukarıda Sofuların bir Türkmen oymağının olduğunu söylemiştik. Bu oymağa mensup kişiler, İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a bu oymağın bir kısım mensupları iskân edilmiştir. O semte de sofular adı verilir.

Eski adı Sofular, yeni adı Aydınlar olan bu köyde yatan bu iki şehidin bulunduğu türbeye her ne hikmetse “SOFU BABA“ ismi verilerek büyük bir yanlış yapılmıştır. Bu yanlışlığın giderilmesi ve türbeye “İKİ ŞEHİT TÜRBESİ” adının verilerek tabelalarının değiştirilmesi için Sayın Kırşehir Valisi İbrahim Akın’a durumu bildiriyor eğer yaşıyorsa bu konuyu aile dostum olan ablama anlatan kadına köy muhtarı kanalıyla ulaşılarak görüşülmesini arz ediyorum.