12 Eylül 2010 tarihinde referanduma gidilmeden bir yıl önce hazırlıkların başladığına tanıklık etmiştik. Terör örgütü PKK ile açılım görüşmelerinin Oslo’da başlatıldığını, Ergenekon ve Balyoz gibi safsatalar ile dağda terörle mücadele eden komutanların cezaevine atıldığını, Habur’dan ülkemize getirilen PKK’lı terör örgütü üyelerinin kahramanlar gibi karşılandığını, sonrasında da çadırlarda seyyar mahkemeler kurulup, pişman olmadıkları halde salıverildiklerini yaşadık gördük.

12 Eylül 2010 tarihinde referanduma gidilmeden bir yıl önce hazırlıkların başladığına tanıklık etmiştik.
Terör örgütü PKK ile açılım görüşmelerinin Oslo’da başlatıldığını,
Ergenekon ve Balyoz gibi safsatalar ile dağda terörle mücadele eden komutanların cezaevine atıldığını,
Habur’dan ülkemize getirilen PKK’lı terör örgütü üyelerinin kahramanlar gibi karşılandığını, sonrasında da çadırlarda seyyar mahkemeler kurulup, pişman olmadıkları halde salıverildiklerini yaşadık gördük.
Baş döndüren bu tür olayların gölgesinde Eylül 2010 referandumuna gidilirken de yetmez ama evet diyebiliyorlardı.
O anayasa kabul edildi, ancak milletin yaşamsal sorunlarına çözüm sunan hiçbir maddesi bile yoktu. O anayasa değişikliği bir hata idi. Kabul edilmemesi gerekiyordu ama öyle olmadı, sonuçta memleket darbe ile yüzleşti ve acılar çekti.
Bu gün itibarıyla tamı tamına yedi yıl geçti, bu süreçte;
İmranlı ve Kandil’in memleketi yönetenleri kandırdıklarını öğrendik,
Çözüm süreci bitti,
Kent merkezlerinin silah ve patlayıcı depolarına çevrildiğini gördük,
Cezaevlerine atılan Ergenekoncu ve Balyozcu komutanların darbeci olmadıklarını zira onların birer vatansever olduklarını öğrendik,
Yöneticilerin öve öve yere göğe sığdıramadıkları Fethullah Gülen’in terör örgütünün elebaşı olduğunu öğrendik,
FETÖ terör örgütü üyesi sözde komutanların ordu içinde hızla terfi ettirildiklerini öğrendik,
Birçok bürokratın Pensilvanya’ya gidip boy boy resim çekme yarışına girdiklerini öğrendik.
Bu gün yine bir referanduma gidiyoruz ama bunun da 2010’dan farkı yok, zira bu gün neden evet diyeceklerini de zaten bir türlü anlatamıyorlar bile.
Şimdi sormak istiyorum…
Referandumda evet çıkması halinde ülkenin bütün sorunları çözülecek mi?
Dolar düşecek mi?
Terör bitecek mi?
Yoksulluk bitecek mi?
Eğitim sistemimiz düzelecek mi?
İşsizlik bitecek mi?
Kırşehir’in sokaklarında insanlar eğer bunlar olacaksa tüm yetkileri ellerinde bulunduranlar neden bu sorunları çözüme kavuşturmuyorlar diye birbirlerine soruyorlar.
Bu arada, dünya da Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen tek ülkenin adı sanı duyulmamış Zimbabve olduğunu ve kırk senedir tek adam tarafından yönetilmekte olduğunu hatırlatmak istiyorum.