2024 yılına girerken insanların daha refah bir seviyede yaşamlarını devam ettirmeleri, pahalılığın son bulması ve her bir şeyin geçmişe göre daha iyi olacağı vaadi verilmişti. Mesajlar öyleydi, ama olmadı.

Henüz yılın ikinci ayındayız, sene başında asgari ücrete beklenildiği gibi zam yapıldı, çalışanların maaşlarında yeterli sayılabilecek artış sağlandı, emekli aylıkları yükseltildi, ama gelinen noktada yine hüsran, yine açlık, yine sefalet var. Zira henüz zamlı ücretler cebe girmeden misliyle geri alındı. Hemen her ürüne zam üstüne zam geliyor. Çoğu tüketim ürünlerine hemen her gün zam zamzam geliyor ve tüketici şaşkın bir şekilde ne yapacağını bilemez durumda.

Türk Lirası yabancı para birimleri karşısında değerini her gün kaybediyor, insanlarımız cebinde milli paramızı bulundurmak bile istemiyor zira haklı olarak değer kaybetmeyi göze alamıyor. Hal böyle olunca da memleketin dört bir yanında olduğu gibi, Kırşehir’de de yüz lirası olanda, yüz bin lirası olan da yabancı para almak için döviz bürosunda sıra bekliyor.

Petrol ürünlerinin de dövizden farkı yok. Her gün artışlar yaşanmakta ve sürücüler aracına aldığı yakıtın artık litre fiyatının kaç lira olduğunu bilemez haldeler. Dolayısıyla nakliyeden kaynaklı tüketim ürünlerinin maliyeti artıyor ve buda doğrudan tüketiciye yansıyor ki, zamlı ürün satın alırken gelirine dayalı alım gücü de azalıyor. Yani fakir biraz daha fakirleşiyor, yoksul biraz daha yoksullaşıyor, ama zenginin keyfi yerinde.

Bu gidişat böyle devam etmeli mi?

Tabi ki hayır!..

Memleketi yönetmek üzere milletten yetki alan hükümet, laf yerine icraat yapmalı. Tüm alanlarda ve en önemlisi de ekonomide kontrolü sağlamalı. Kötü gidişata “dur” demeli, gelir ve gider dengelerini acilen sağlamalıdır.

Örneğin, çalışan bir insan elli bin lira alırken emekli olduktan sonra yirmi bin lira aldığı bozulmuş bir düzende ekonominin iyiliğinden söz edilemez elbette.

Gelir gider dengesi sağlanmalı, tasarrufa önem verilmeli, gelirler artırılırken giderler azaltılmalı ekonomi düzlüğe çıkartılmalıdır. Bunun için çözüm odaklı çalışma devleti idare edenler tarafından esas alınmalı ve ekonominin kötü gidişine “dur” denilmelidir. Yoksa yarın çok geç kalınmış olabilir…