Bu haftaki konum hayatını başkasının sırtından geçinerek sürdürmeye çalışan “Beleşcilerdi-Bedavacılardı” yazımda hazırdı. Ancak babasının vefatı nedeniyle kız kardeşim ve bacım dediğim, Kırşehir Belediyesi’nde bir süre mesai arkadaşlığı yaptığım Gönül Gökçınar’ın evine eşimle birlikte taziyeye gittiğimizde aldığım acı haber konumun değişmesine neden oldu.
Kırşehir Barosu’nda çalışan, Baro’nun ve Kırşehir Adliyesinin neşe kaynağı, gülen yüzü, ihtiyaç sahibi insanların iyilik meleği, tevazu sahibi, mütevazi insan Özlem Göktekin Akıntı’nın vefat haberini aldığım an dünyam karardı, içim yandı, başımdan aşağı kaynar sular döküldü ve Özlem’i yazmaya karar verdim.
Özellikle Türkiye’de olduğu gibi Kırşehir’de de insanların kirlendiği, yozlaştığı, birbirine selâm vermediği, “yanı başımda bulunan çalışma arkadaşıma bir şey olsa dahi dönüp bakmam neme lâzım” diyen insan görünümlü muhteremlerin olduğu dünyamızda Özlem yaptığı iyiliklerle, insanlara yaklaşımıyla, yardımcı olmasıyla parlayan bir yıldızdı. İnsanların sorunlarına çare bulmak, yardımcı olmak Özlem’i mutlu ediyordu. Kısaca Özlem insanların mutluluğuyla mutlu olan ender ve örnek bir insandı.
Güldüğü, kahkaha attığı zaman bulunduğu ortam adeta yıkılırdı. Moral kaynağıydı, gittiği her yere pozitif enerji götürür, hiçbir şeye olumsuz bakmazdı. Başından geçen onca badirelere rağmen umudunu yitirmedi, son ana kadar mücadele etti ama ne yazık ki Özlem Pazartesi akşam aramızdan ayrıldı.
Anadolu’da “Kör ölünce badem gözlü olur” ve her ölenin arkasından kötü de olsa “iyi biliriz, iyi insandı, hakkımızı helâl ediyoruz” derler. Ancak bu kavramlar benim için geçerli değil. Ben her zaman iyi insana iyi, kötü insana kötü dedim. Gerektiğinde hakkımı helal etmedim, hakkımı helal etmeyeceğim çok sayıda zatı muhteremler de var.
Benim yapımda bir arada çalıştığın arkadaşına her türlü haltı, yalakalığı yapıp, yalanları söyleyip, iftiraları atıp vedalaşırken de “Hakkını helal et” derler. Yok öyle yama. Her türlü pisliği yaparak, beni zor durumlara bırak, sonra da “hakkını helal et” diyerek helallik iste! Neredeymiş bu yoğurdun bolluğu?
Bu nedenle şu konuyu özellikle belirtiyorum ki Özlem sadece dil ucuyla “iyi insandı hakkımız helal olsun” denilen bir insan değildi. Gerçekten insan gibi insandı. Tevazu, mütevazi, iyilik ve yardım sever, onurlu, karakterli ve her türlü övgüyü hak edene samimiyetle, içtenlikle “hakkımız helal olsun” denilecek bir insandı. Kimsenin ardından konuşmaz, iftira atmaz, dedikodu yapmaz, makam uğruna, şirin görünmek uğruna yalakalık yapmaz, arkadaşını satmazdı. İkiyüzlü değildi.
Tam bir helal süt emmiş insandı.
İşte benimle birlikte Kırşehir her türlü övgülere mazhar olan, helal süt emmiş bu güzel insanı kaybetmenin üzüntüsünün yaşıyor.
Zaman, zaman ziyaretine gittiğimde beni görünce çok içten bir şekilde “ağabeyim gelmiş” diyen Özlem yaklaşık 3-4 yıl önce yakalandığı amansız hastalığa genç yaşta yenik düşerek arkasında genç bir eş 14 yaşında bir çocuk bırakarak aramızdan ayrıldı.
Hepimiz şoktayız, hepimiz yastayız. Ama maalesef Allah’tan gelene de bir şey yapamıyoruz. Zira acı da olsa zor da olsa hepimizin başına gelecek bir şey.
Özlem’e Allah’tan rahmet diliyor, ruhu şad, mekanı cennet olsun diyor, ailesine, yakınlarına, çalışma arkadaşlarına ve Kırşehir’e baş sağlığı diliyorum.
Rahmetin bol olsun Özlem. Işıklar içerisinde yatasın.
Ben kendi adıma ve içtenlikle sana hakkımı helal ediyorum.
İnşallah sen de hakkını bana helal etmişsindir Özlem…