Dünyanın pek çok sefer, salgın hastalıklarla karşılaştığı tarihlerde belirtiliyor. Milattan öncede bazı salgın hastalıklar geçirildiği semavi din ve gezginlerin kitaplarında geçer.
Herodot ve Evliya Çelebi’nin eserinde de bahseder. En son salgın hastalığı 1975 yılında resmi rakamlarla kaç kişinin telef olduğu kayıtlara geçmiş olsa da kesin olarak belli olmamasına rağmen 58-60 kişinin olduğu belirtilmiş.
Daha çok tehlikeli olarak vebanın ilk olarak 1347 olarak belirtilse de milattan önce büyük salgınların olduğu doğrudur. Fakat o zamanlar hastalığın tanımı veya adı bilinmediği için ne salgını olduğunu bilmiyoruz.
Çok tehlikeli olarak bilinen kuduz ve veba hastalıkların üstünde gelen ve başarılı olan insan, korona virüsünün ilacını bulacağı inancındayım. Nitekim Çin başta olmak üzere bazı ülkelerin bilim adamları ve laboratuvarları yoğun çaba içerisinde ve bir kaç ay içerisinde ilacı bulacaklarını söylüyorlar.
Son salgında en çok zayiatı veren İtalya tedbir konusunda biraz ihmal davranarak, virüsün daha da kuvvetlenerek, daha fazla saldırmasıyla ölü sayısı Çin’i geçmiştir.
Alman bilim adamlarının, Alman nüfusunun yüzde 80’ninin koronavirüsüyle tanışacağını söylüyorlar. Son İspanyol virüsünde 50 milyon insanın öldüğünü söylüyor bilim adamları.
Esas bu salgının sonunda dünya düzeninin nasıl bir rotaya gireceği. Uzakdoğu ülkeler salgın hastalıklarla mücadelede daha başarılı olarak öne çıkıyor.
Çin bu sınavda başarıyla sıyrılmışa benziyor. Sıkı kominizim disiplini mi acaba başarıda tepeyi yakaladı? Kamu kurumların ve kamu kurumlaşmanın önemi daha fazla.
Yalnız başarıyı daha çabuk yakalayan Çin, Singapur, Japonya, Güney Kore ve Kuzey Kore’de daha önceki salgınlarda alınan ders arşivinde yararlandıkları için ve hazırlıklı olduklarını gösteriyor.
Türkiye’nin şeffaf ve her gün toplumu bilgilendirmesiyle birlikte alınan tedbirleri takdir etmemek mümkün değil. Sağlık Bakanını tebrik etmek gerekir.
Avrupa ülkelerinde ve bilhassa AB sınırlarında yardımlaşma ve dayanışmaya pek rastlayamadık. Yalnız bu kaostan en erken çıkan ülkeler, ekonomide daha yukarıya çıkma şansını yakalayacak.
Her şeyi bilen bir toplum olarak ve kendilerini uzman olarak gören kimselerin beyanatları ve açıklamaları toplumu epey gerdi. Bilhassa yaşlı insanları tecritte zorlayarak psikolojik olarak yıpranan toplumun tedavisi çok önemli.
Kırşehir’de 65 yaşındakilerin sokağa çıkma yasağına uydukları gözlemleniyor. Özellikle Cacabey Meydanı ile diğer cadde ve sokaklarımızda, cami avlularında, parklarda saatlerde vakit geçiren Kırşehirli yaşlı hemşehrilerimiz yok artık. Evlerine çekilmiş bu virüsün biran önce bitmesini bekliyor.
Vali Sayın İbrahim Akın’ın başkanlığında sık sık bir araya gelen Kırşehir İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun aldığı ve kamuoyuna açıklanan kararlara, ya da hükümetin ülke genelinde aldığı kararlara hepimiz uyalım ki bu lanet virüs salgınını kısa sürede en az hasarlı aşalım.
Piyasayı denetlemek ve her kargaşada fiyatların bilhassa gıda maddelerinin kontrolüyle ilgili yasaları derhal çıkarmalı ve var olanlarda gözden geçirilmeli. Kontrolsüz piyasanın enflasyonu tetikleyeceği de bilinmeli. İyi beslenmenin ve bağışıklık sistemin kuvvetlendirilmesi, mücadelenin en önemli unsuru.
Toplumu bilinçlendirmek ve bunu ilk okul çağlarında başlamak, başarının başka bir gerçeği. Evvela şunun bilinmesi gerekir. Bu bir dönüm noktası olacağı gerçek. Yeni Dünya düzeninin nasıl olacağı, paylaşımcı bir toplum olarak mı, yoksa ulus devletlerin yeni bir oluşuma mı geçeceği, ticari ilişkilerin sınırları güçlülerin çizdiği ve önerdiği kurallarla mı devam edecek?
Dünya gelirlerinin adil olarak paylaşımlı bir düzen mi kurulacak, bekleyip göreceğiz.