Bilindiği üzere dünya devletleri içerisinde çok genç bir nüfusa sahiptik bununla da övünürdük.
    Şu andaki verilere göre nüfusumuzun yaşlandığını ve genç nüfusun azaldığını görüyoruz.
    Genç nüfus neden azalıyor? 
    Önceki yıllarda okuma yazma hevesimiz azdı. Genellikle nüfus köylerde ve kırsal kesimlerde idi. Vatandaşın tek düşüncesi boyu biraz kabaran çocukları hemen evlendirip, çocuk ve torun sahibi yapmaktı. Gelecek diye bir şey düşünülmüyordu.
    Her evde 7-8 çocuk. Herkes tarlaya hayvanların peşinde ve diğer yerlerde çalışır evde çocuk bulunmazdı. Yaşı evlenme çağına gelsin veya gelmesin çoğu nikâhsız ve yaşı gelince nikâh yapılarak yaşamlarını sürdürürlerdi. Kavga yok...  Geçimsizlik yok... Büyüklere saygı, eşe saygı vardı.
    Önceleri çocuklarınıza, gelin ve damatlarınıza hesap sorabiliyordunuz. Şimdi hatırlarını bile soramıyorsunuz. Çünkü herkes az veya çok tahsil yapmış, eskileri geri plana atmıştır.
    Neden çoğalmadığımıza ve yaşlandığımıza diğer bir örneği şöyle özetleyebiliriz.
    Önceleri erkek veya kız bütün çocuklarımıza sözüm geçiyordu. Yaşları küçüktü. Şimdi tahsilini tamamlayıncaya kadar 25 yaşın üzerine çıkıyorlar. Bir kaç yılda iş arama derdi çıkınca otuzlu yaşlara geliyor. Hem erkek, hem kız çocuklarının hayatlarını birleştirme hevesleri azalıyor ve geçim derdine düşüyorlar.
    Hiç bir çocuk evlenmek istemiyor. Evlenirlerse neler oluyor. Ükela dümbeleği gibi her şeyi bilen bir genç, her şeyi büyüklerinden daha iyi bildiğini bile bir kız, söz dinlemeyen ve halen kendi dediklerinin yapılmasını isteyen bir kayınvalide haydi geçinsinler bakalım.
    Masraflar gırla gider. Kaynata dalında bir heybe ile un toplar duruma düşerek gençlerin düğününü yapar. Ziynet eşyaları, çeyiz eşyaları, düğün salonu, düğün masrafları derken evini satar, ya da bankadan gücünü aşacak bir kredi çeker.
    O kadar masraftan sonra gelin getirilir. Geçinmek için aile yakınlarından uzak bir ev tutulur. Tutulur tutulmasına amma gençler arasında sürtüşmeler başlar. Cicim ayları çok kısa sürer. Evliliğin ilk beş yılının tehlikeli ve kargaşa içerisinde geçtiği söylense de, henüz yıl olmadan başlar itişip kakışmalar. Anne babalar delidir. Adları deliye çıkarılır. Herkes onları deli görür.
    “Deliler mi yatmalı akıl hastanesinde,
    Yoksa onları deli edenler mi?”
    Kimsenin gücü yetmez gençlere. Herkes her şeyi çok iyi bilir. Daha evliliğin senesi dolmadan ayrılma sinyalleri verilir ve iş Aile mahkemesine düşer.
    Anne baba ve sebep olanlar çoktan yorulmuştur. Hiç bir şey yapamazlar. Hiç bir şey yapmadan da yorulabiliyor insan, düşündükleri ağır geliyor mesela.
    Açılır bir boşanma davası Aile Mahkemesine, aylar geçer duruşma günü bir türlü gelmez. Mahkeme uzar da uzar. Bir kaç yıl süren dava sonuçlanır. Ancak herkes kendini haklı göstererek İstinaf Mahkemesine başvurur. Bir kaç yıl orada bekler. İstinaf Mahkemesi bozarsa tekrar ilk mahkemesine dava geri döner. Dava tekrar görülür. Eksikler giderilir tekrar İstinaf Mahkemesine. İstinaf Mahkemesinin verdiği karar Yargıtay’a gider. Yargıtay’da sıra bekler günü gelince bozulursa tekrar istinaf mahkemesine, oradan da ilk mahkemesine geri gelir.
    İlk mahkeme Yargıtay’ın verdiği kararı uygular veya tekrar direnir Yargıtay’a tekrar gider. Dosya sıraya girer bu yıllar sürer. Sekiz yıl on yıl gibi bir zaman. Ayrılan kişiler kırk yaşın üzerine çıkarlar. Bir de çocukları olmuşsa eş ve çocuklara nafaka öder durur haksız gösterilen taraf. Nafaka ta ki çocuk yüksek okul bitirinceye kadar devam eder.
    Her iki aile ve evlenen çocuklar birbirlerine öfkelidirler. Öfkenizi birbirinizden çıkarmayın. Yaş hızla geçiyor. Anne, baba ve evlenen kişiler mahkeme ve yargı giderlerinden bir türlü kurtulamıyorlar.
    Şimdi akıl verenlere değil, huzur verenlere ihtiyaç vardır. Ayrılığa sebep olanlar ellerinde çalpara zillerle göbek oyunu oynayarak keyif yapıyorlar.
İşte böyle!
    “Ne ömrün kıymetini bildik, ne de gönlün. Geriye kalan sadece hüzün.”
    İşte böyle sevgili dostlarım. Neden nüfusumuzun yaşlandığını ben böyle görüyorum. Gençler evliliklerini sürdürmezlerse. Bir hata sonucu işleri yargıya intikal eder yıllarca davaları sürerse ne tekrar yuva kurabilirler, ne de çocuk sahibi olabilirler.
    Arada bir de katılma alacağı vardır. Evlilik sadece boşanmakla olmuyor. Her iki tarafta birbirinden katılma alacağı istiyor. Bu mahkeme de ayrı bir dava olduğu için o da yıllarca sürüyor ve her iki tarafın elinde bir şey kalmıyor. Şimdi ne ile evlendirilecekler bu çocuklar. Yaşları ilerlemiş nasıl çocuk sahibi olacaklar?
    Herkes şimdi evlenmekten korkuyor. Evlilik olmayınca da çocuk olmaz ve yeni bir nesil yetişmez. O zaman nüfus yaşlanır ve yapacağımız bir şey kalmaz.
    Belki de yazdıklarımdan kusur işlemiş olabilirim. Ancak damdan düşenleri getirin ve onlarla görüşün. O zaman nüfusumuzun neden yaşlandığını ve çocuklarımızın neden evlenmek istemediklerini anlarsınız.
    Her gününüz mutlu, sofranız bereketli, vücudunuz sağlıklı olsun sevgili dost ve arkadaşlarım.