23 Ağustos 2015 Pazar günü Eskişehir’de olmam münasebetiyle eşim ve oğlum Alperen’le birlikte Bilecik ve Söğüt’e geçerek Şeyh Edebali ve Dursun Fakın gibi Kırşehirli Alperenler ‘in türbelerini ziyaret ettik. Kırşehir’in İnaç köyünde doğan büyük İslam Alimleri ve bir Ahi olan Şeyh Edebali 1208 yılında Kırşehir’in Mucur İlçesi İnaç köyünde doğmuş, ilk tahsilini Karaman´da yapmıştır.

23 Ağustos 2015 Pazar günü Eskişehir’de olmam münasebetiyle eşim ve oğlum Alperen’le birlikte Bilecik ve Söğüt’e geçerek Şeyh Edebali ve Dursun Fakın gibi Kırşehirli Alperenler ‘in türbelerini ziyaret ettik.
Kırşehir’in İnaç köyünde doğan büyük İslam Alimleri ve bir Ahi olan Şeyh Edebali 1208 yılında Kırşehir’in Mucur İlçesi İnaç köyünde doğmuş, ilk tahsilini Karaman´da yapmıştır. Daha sonra Şam’a giderek dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etmiştir. Şam´dan sonra Anadolu’ya dönünce Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü´nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebali´nin gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğu söylerler.
Osmanlı İmparatorluğunun kurucularından, ilk padişahı ve Şeyh Edebali’nin damadı olan Osman Gazi Şeyh Edebali’nin zaviyesine sık, sık giderek dini ilim alırdı. Bir gün Osman Gazi Şeyh Edebali’nin zaviyesinde misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi:
“Şey Edebali´nin koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti.
Osman Bey rüyasını Şeyh Edebali´ye anlatır. Edebali rüyayı şöyle yorumlar: "Oğul Osman, Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Malhun Hatun senin helâlin olsun" der.
Edebali´nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir.
Şeyh Edebali Ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebali´den sonra kime geçtiği bilinmemektedir. Osman Gazi´nin vefatından sonra kızı ve torunu Alâaddin Bey ile Bilecik´te Edebali´ye Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Şeyh Edebali uzun bir hayat sürdükten sonra 125 yaşında 1326 yılında Bilecik´te vefat etmiş ve zaviyesinin mescit olarak kullanılan odasına defnedilmiştir.
Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi Şeyh Edebali için oğlu Osman Gazi’ye
“Bak oğul!
“Beni kır, Şeyh Edebali’yi kırma. O bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel, ama ona karşı gelme. Bana karşı gelirsen üzülür incinirim. Ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur. Sözümüz Edebali için değil, senceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say nasihatında bulunarak Şeyh Edebali’ye duyduğu hürmeti göstermiştir.
Ayrıca hem kendi araştırmalarım neticesinde, hem de birlikte çalıştığım, elinde yetiştiğim ve üzerimde epey emeği olan ve şu an Şeyh Edebali hakkında büyük bir çalışma içerisinde olduğunu yakından bildiğim TC.’nin 48’ci Hükümetinin Kültür Bakanı Gökhan Maraş ağabeyimden aldığım bilgiler neticesinde yine Kırşehir’in İnaç köyünde doğmuş, Şeyh Edebali’nin büyük amcasının torunu ve damadı, Osman Gazi’nin bacanağı olan Dursun Fakıh, Osman Gazi zamanında, gaza ve fetihlere iştirak eder, gazilere imamlık yapar vaaz ve nasihatlerde bulunurdu.
Anadolu Selçuklu Sultanı’nın, İlhanlı Gazan Han tarafından İran’a götürülmesi üzerine devlet parçalandı. Her önüne gelen bey, herkes, sığınacak yer arar oldu. Haber Osman Bey’in meclisine de ulaştı. Mecliste hazır bulunan Osman Bey’e, hatip ve vaizi Dursun Fakıh şu teklifi yaptı:
“Beyim! Cenab-ı Hak size, sığınacak yer arayan Müslümanları bir araya toplayıp idare etmek basiretini ve gücünü ihsan etmiştir. Allahü tealanın inayeti, dua ordusunun himmet ve bereketi, gaza ordusunun kuvvet ve kudretleriyle çevrenizdeki tekfurları dize getirip, birçoklarının topraklarını mülkünüze dahil ettiniz. Şimdi sıra Anadolu topraklarını ehil olmayanların elinden kurtarıp, ahalisini huzura kavuşturmaya gelmiştir. Müsaade buyurun da, adınıza hutbe okuyup, sizi sultan ilan edelim!”
Bunun üzerine Osman Bey düşünüp, istişare etti. Dursun Fakıh’a hak verdi. O gün Dursun Fakıh, Osman Gazi adına Cuma hutbesi okuyup, Osman Gazi’nin sultanlığını ilan etti.
Dursun Fakıh okuduğu hutbelerde, vaaz ve nasihatlerinde gazilerin gaza şevkini arttırıcı sözler söylerdi. Osman Gazi’nin seçme yiğitleri, Allahü tealanın dinini yaymaya, insanlara merhametli davranıp zarar vermemeye çok gayret ettiler. Herkese iyilik edip, hayırlı amel işlediler.
Dursun Fakıh, Osman Gazi’den sonra, oğlu Orhan Bey’in de en yakın müşaviri oldu. Her işinde onunla istişare edip, devletin devamlı ilerlemesini, altı yüz yıllık Osmanlı Devleti’nin temellerinin sağlam olarak atılmasını temin etti.
1330’da İznik, Orhan Gazi tarafından alındıktan sonra Bilecik Kadısı olan Çandar’lı Kara Halil, İznik Kadılığına getirildi. Bu tarihten itibaren Dursun Fakıh’a da Bilecik Kadılığı vazifesi verildi. Dursun Fakıh’ın bu görevde iken vefat ettiği tahmin olunmaktadır. Kabri Bilecik’teki hocası ve kayınbabası Şeyh Edebali hazretlerinin türbesi içindedir. Bu çok sevilen derviş gazinin bir “makam türbe”si de, Söğüt’ün Küre köyü civarında bir tepe üzerindedir.
İşte Kırşehir topraklarında doğup, Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasında, İslamiyet’in yayılmasında, Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük emekleri olan Kırşehirli Alperenler’in türbeleri içeri girer girmez huzur kokuyor, buram, buram maneviyat kokuyor, tarih kokuyor, kültür kokuyor. Tabi bu türbeleri bir Kırşehirli olarak ziyaret etmekte bizlere ne mutlu ki bu yüce insanlarla aynı topraklarda doğmuşum dedirmenin gururunu yaşatıyor.
Bilecik ve Söğüt’e yolu düşen Kırşehirlileri hemşerimiz olan iki yüce değerimiz olan Alperenlerimizin türbelerini ziyaret etmelerini tavsiye ederken, söz konusu olduğu zaman Kırşehir için ayyaş sarhoş yatağı, çamur deryası, delisi meşhur gibi sözler ederek Kırşehir’den, Kırşehir’in tarihinden bi haber olan zavallıları da Kırşehir için konuşurken düşünerek konuşmalarını tavsiye ediyorum.
Ayrıca Kırşehir Milli Eğitim Müdürlüğünün de tatil beldelerine tur düzenlemek yerine Bilecik ve Söğüt’e öğrenci turu düzenleyerek Şeyh Edebali ve Dursun Fakıh gibi Alperenlerimizi ziyaret etmeleri ve Kırşehir’in çocuklarına ecdatlarını öğretmeleri sağlanmalıdır.
Gezimizi Şeyh Edebali Türbesi girişinde Türkmen çadırında gözleme yedikten sonra Söğüt’te bulunan ve restorasyon çalışması devam eden Ertuğrul Gazi’nin türbesini ziyaret ederek tamamladık.