Evet-Hayır referandumu, Cumhurbaşkanlığı sistemi derken günler geçti, köprülerin altından sular aktı, her şey oldu, bitti ve Kırşehir derdi ile, sorunları ile baş başa kaldı. Bu sorunların çözüme kavuşturulması için yaprak dahi kımıldamıyor.

Evet-Hayır referandumu, Cumhurbaşkanlığı sistemi derken günler geçti, köprülerin altından sular aktı, her şey oldu, bitti ve Kırşehir derdi ile, sorunları ile baş başa kaldı.
Bu sorunların çözüme kavuşturulması için yaprak dahi kımıldamıyor.
Hani Anadolu’da neresinden tutsam elimi attığım yer dökülüyor derler Kırşehir’in sorunları da sorundan ötesi bir şey, elimi attığım yer dökülüyor da diyemeyeceğim. Çünkü elimi atacak yer yok.
Kırşehir’ in üzerinde rehavet var, Kırşehir gaflet uykusunda. Bu rehaveti nasıl kaldırabiliriz bilemiyorum. Yıllardır Kırşehir’den bir şey olmaz, Kırşehir’in en büyük şansızlığı Ankara ile Kayseri arasında sıkışıp kalması gibi kalıplaşmış sözlerden ileriye gidemiyor, Petlas gibi bir değil de onlarca fabrikalar kurulsa Kırşehir’in nerelere geldiğini hesap edemiyoruz.
Bir zamanlar reklamlarda “ağzı olan konuşuyor” derlerdi. Kırşehir’de de ağzı olan konuşuyor ve Kırşehir’in sahip olduğu tarihi, turistik ve doğal özelliklerinden, termal potansiyelinden haberimiz olmadığı ve bilgisiz olduğumuz gerçeğini gün yüzüne çıkarıyoruz.
Halbuki gerçekleştireceğimiz projelerle üzerine ölü toprağı serpilmiş Kırşehir’in üzerindeki bu rehaveti nasıl atacağımızı, hedeflerimizi nasıl gerçekleştireceğimizi, örneğin organize sanayi bölgesine özendirici düzenlemeler yapmayı, iş adamlarının önünü açmayı, diğer illerden sanayicileri getirmeyi, alt yapı sorunlarını çözüme kavuşturmayı, Kırşehir’in üreten, satan, ihraç eden, göç alan, yaşabilir iller arasında ilk yirmi de yer alan bir şehir olması için çalışmalar yapsak ve bunları gerçekleştirsek Kırşehir neler kazanmaz ki?
Ahi Evran, Aşıkpaşa, Şeyh Edebali, Cacabey gibi değerlerimize anma günleri dışında sahip çıkabilsek, Yunus Emre, Kaya Şeyhi, Süleyman Türkmani, Ahmed-i Gülşehri gibi değerlerimizin reklamlarını, tanıtımlarını yapabilsek, binlerce hatta on binlerce yerli ve yabancı turist getirerek Kırşehir ekonomisine katkı sağlayabilsek Kırşehir neler kazanmaz ki?
Eski ilçelerimizden olan Kozaklı termal su alanında potansiyel ve kalite olarak Kırşehir’den düşük değerlere sahip olmasına rağmen tanıtım, otel ve yatak kapasitesi Kırşehir’den çok daha iyi durumlarda. Otellerde sekiz bine yaklaşan yatak kapasitesinden bahsediliyor.
Türkiye’de içerisine normal soğuk su ilave edilmeden tamamen doğal olan Kırşehir’in termal suyundan tam anlamıyla yararlanabilsek Kırşehir neler kazanmaz ki?
Yıllardır Tepesidelik köyünde çıkarılan doğal tuzdan istediğimiz gibi faydalanamıyoruz. Tepesidelik tuzunun teknolojik alanda gelişmesini Türkiye’nin diğer illerine satılmasını ve dış ülkelere ihraç edilmesi konusunda çalışmalar yapabilsek Kırşehir neler kazanmaz ki?
Ama acı gerçek Tepesidelik tuzundan haberimiz yok. Oysa Bor madeni, Kütahya kömürü, Karabük demir çeliği, Çorum leblebisi kadar kıymetli ise, Tepesidelik tuzu onlardan çok daha kıymetli hazinedir. Biz bu hazineden faydalanmak yerine Çin’den tuz getiriyoruz. Bu duruma ağlamamız gerekiyor.
Kırşehir’in sahip olduğu değerlere sahip çıkmadığımız, haberimiz olmadığı gibi hizmet getirme adına da kılımızı kıpırdatmıyoruz. Eski hizmet binalarının, okulların yıkılarak yenilerinin yapılması yıllarca hizmet olarak gösterildi. Basın da çıkan haberlere bakarsanız Kırşehir için çalışanları, gecesine gündüzüne katanları, proje üretenleri okursunuz ama görünür de bir şeyler yok.
Ne zaman hedefimiz her alanda kaliteli ve güçlü bir Kırşehir olacak, ne zaman değerleri ve ona katkı sağlayacak çalışmaların etrafında birleşeceğiz, Kırşehir’e sahip çıkarak rehaveti üzerinden atacağız, ne zaman Kırşehir’in ve Kırşehirlilerin önceliklerini, taleplerini göz önünde bulunduracağız, ne zaman kaliteli ve güçlü bir Kırşehir oluşturacağız? Bunların hepsi merak konusudur. Eğer gerçek manada modern, kaliteli ve yaşabilir Kırşehir istiyorsak, birilerine şirin görünmek için, oğlumuzun işi, kızımızın tayini için yalakalık yaparak, el etek öpmek yerine söylenen, anlatılan projelerin akıbeti sorulmalı ve yaptığı maliyetli, yorucu, eziyetli ve uzun süreli çalışmalarından dolayı haksız yere Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’yi eleştireceğimiz yere siyasileri, sivil toplum kuruluşlarını da Yaşar Bahçeci gibi çalışmaya, ciddi mana da eserler kazandırmaya, ellerini taşın altına koymaya, lafla değil icraatla iş yapmaya, Kırşehir’in çehresini değiştirmeye, kabuğunu kırmaya davet etmeliyiz.
Aksine emme basma tulumba gibi gelene ağam, gidene paşam demeye devam edersek, hesap sormazsak Kırşehir’in bu halinden şikayetçi olmaya hakkımız yoktur.
Benim çok sevdiğim, yetişmemde epeyce emeği olan merhum Belediye Başkanımız Hakkı Göçen hayattayken bana bir anısını şu şekilde anlatmıştı.
1960’lı yılların sonlarına doğru Kırşehir Kapalı Spor Salonu’nda Ahilik kutlamalarını yapıyorduk. Konuşmak için kürsüye gelen Isparta Ticaret Odası Başkanı şunları söyledi:
“Kırşehirliler gördüğüm kadarıyla Ahiliğe sahip çıkmıyor, Ahilik kutlamalarına katılmıyorsunuz. Siz saha önce de bu hataları yaparak Kırşehir halısına ve gülüne sahip çıkmadınız. Isparta olarak biz de halınızı aldık, Isparta halısı yaptık, gülünüzü aldık, Isparta gülü yaptık, böyle giderse Ahiliği de elinizden alır, Isparta’yı Ahiliğin merkezi yaparız aklınızı başınıza alın.”
İşte sahiplenme adına, Kırşehir’in üzerindeki rehaveti atmak adına Isparta Ticaret Odası Başkanı’nın anlattıkları tüm Kırşehirlilerin ders alması bakımından önemli, anlamlı ve manidardır.