Bir ilin gelişmesi için o ilin bürokrasisi, siyasileri, sivil toplum kuruluşları, belediyesi, resmi kurumları sürekli ileriyi görmeli ve büyük düşünerek birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmelidir. Çevremizde gelişen, büyüyen illere baktığımızda icraatlarıyla, demir yollarıyla, hava alanlarıyla, organize sanayi bölgeleriyle, tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkarak turizme kazandırmalarıyla bahsettiğim ileriyi görmek ve büyük düşünmek gibi özellikleri görmek mümkündür.

Bir ilin gelişmesi için o ilin bürokrasisi, siyasileri, sivil toplum kuruluşları, belediyesi, resmi kurumları sürekli ileriyi görmeli ve büyük düşünerek birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmelidir.
Çevremizde gelişen, büyüyen illere baktığımızda icraatlarıyla, demir yollarıyla, hava alanlarıyla, organize sanayi bölgeleriyle, tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkarak turizme kazandırmalarıyla bahsettiğim ileriyi görmek ve büyük düşünmek gibi özellikleri görmek mümkündür.
En güzel örnekleri de bölgemizde bulunan Kayseri ve Konya’da görebiliriz. Bu iki ilimizde bencilliği bir tarafa bırakarak yaşadıkları illeri düşünmüşler, Kayseri’nin, Konya’nın gelişmesi için sadece ileriyi görmüşler, büyük düşünmüşler, mazeret üretmemişler, dedikodu yapmamışlar, sahip oldukları değerlerden en verimli şekilde faydalanmaya çalışmışlardır. Bu nedenle Kayseri ve Konya İç Anadolu’nun her alanda gelişmiş büyükşehirleri arasına girmiş, herkesin gıpta ile baktığı şehirler haline gelmiştir. Bu anlayış serbest bölgesiyle, organize sanayi bölgeleriyle, ticaretiyle, üniversiteleriyle, sağlık sektörüyle Kayseri’yi Kayseri, Konya’yı da Konya yapmıştır.
Ayrıca Konya’nın Mevlana Türbesini sadece taş yığınlarından ibaret bina olmaktan çıkararak, binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret edip, etrafında bulunan Konya’ya ait hediyelik satış mağazalarından alış veriş yaparak, lokantalarda yemek yiyerek Konya esnafına ve ekonomisine katkı sağlar hale getirmesi de ayrı bir örnektir.
Kırşehir’de Konya gibi Selçuklu Devletinin önemli vilayetlerinden olup, çok sayıda ilim, irfan, sevgi, hoşgörü, gönül ve İslam Alimlerini bünyesinde bulundurmaktadır. Ancak Kırşehir bünyesinde bulundurduğu ondan fazla tarihi ve kültürel değerlerini Konya’nın Mevlana Türbesinde yaptığı sahiplenmeyi, ekonomiye kazandırmayı bir türlü gerçekleştirememiş, Ahi Evran’ı Mevlana gibi tanıtamamış, türbesi on binlerin ziyaret ettiği türbe haline getirememiş, çevresine Kırşehir’in yöresel yiyeceklerinin, oniks taşından yapılan hediyelik eşyaların satıldığı, değişik alanlarda lokantaların olduğu onlarca iş yerinin yüzlerce kişinin çalıştığı tesisler düşünülmemiştir.
Aslında günümüzde yaşadığımız bu acı tablo yeni olmayıp geriye döndüğümüzde yıllar önce Kırşehir’in imarını çizenlerin her yer meydan, boş arsa iken, müsaitken günü kurtarmak adına “ aman canım Kırşehir’den ne olacak bu kadarı da yeter” anlayışıyla hareket edip Kırşehir’i dar bir alana sıkıştırdıkları, Kırşehir’in yüz yıllar sonrasını, gelişmesini, esnafını, ekonomisini düşünmedikleri çıkıyor karşımıza. Eğer Kırşehir’in ilerisi düşünülerek Ahi Evran ve Cacabey camileriyle, Ahmed-i Gülşehri türbesini geniş bir kompleks içerisine almayı, etrafını otellerle, lokantalarla, satış mağazalarıyla, turizm acenteleriyle Kırşehir ekonominse katkı sağlamayı, termal tesisler kurmayı düşünselerdi bu gün Kırşehir göç veren değil göç alan şehir olurdu. Konya Mevlana Türbesinden daha fazla getirisi ve ziyaretçisi olurdu.
Konya ve Kayseri gibi her alanda gelişirdi. İşte geçmişte yapılan hatalar, sorumsuz ve duyarsız davranışlar Kırşehir’in geri kalmışlığında en büyük etken olmaktadır. Yine Ankara-Kayseri karayolu üzerinde bulunan Aşıkpaşa türbesini daracık yapmış ve önüne çam ağaçlarını dikerek görünümünü engellemişiz. Oysa arka tarafta bulunan eşi ile oğlunun mezarları da kapalı alan içerisine alınıp, Aşıkpaşa türbesinin duvarının açılarak genişletilmesi eşi ve çocuğuyla birliktelik sağlanması ve türbenin yan tarafına Kırşehir’in yöresel yemekleri ile hediyelik eşyaların satıldığı alan kurulması Aşıkpaşanın tanıtılmasına katkı sağlayacağı gibi Kırşehir ekonomisine katkısı olacaktır. Ama bırakın bunlar biz ömründe hiç ağaç dikmemiş fakat çevreci geçinenlerden korktuğumuz için Aşıkpaşa Türbesini kapatan ağaçları keserek önünü açamıyoruz.
Ayrıca medrese mahallesinde bulunan etrafı binalarla kapatılan Süleyman Türkmani Türbesi de aynı şekilde yıllar önce yapılan hatalar nedeniyle arka taraflarda daracık alana sıkıştırılıp kaldı. Süleyman Türkmani Türbesi de yıllar önce iyi imar yapılarak etrafı kapatılmasaydı, Kayseri istikameti üzerine yapılan okullar başka alana yapılarak oradan giriş kapısı verilecek açık alanda bulunsaydı oraya ek tesisle yapılsaydı Kırşehir neler kazanmazdı ki.
İşte geçmişte her yer boş iken ileriye dönük yapılmayan plan ve projelerin cezasını bugün sanayileşemeyerek, gelişemeyerek, göç vererek çekiyoruz ve çekmeye de devam edeceğiz.
Herkes trafik ve alt yapı çalışmalarından dolayı Belediyeye Başkanı Yaşar Bahçeci’ye ver yansın ediyor ama geçmişte yapılan hataları da kimse hesap etmiyor. Trafik ile alt yapı hizmetlerini dahi çok önceleri düşünememişiz. İlk defa 1984 yılında Belediye Başkanı Hakkı Göçen el atana kadar kimse akıl edememiş alt yapı işini.
Bugün trafikte çektiğimiz sıkıntılarda geçmişin hatasıdır. Şimdi ise Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci kendi çabası ve gayretleriyle bir şeyler yapmak istiyor ama arazi, konum müsait olmadığından yapmak istese de yapamıyor, yapsa da istenildiği gibi olmuyor. Bir işi sıfırdan yapmak ne kadar kolaysa, eski üzerinde tadilat yapmakta ta o kadar zordur.
Hani Anadolu insanı bir düğüm evinde yapılan yemeklerden çorba bozuk olursa köfte, fasulye, bamya, pilav, tatlı, salata, yoğurt, ayran dahil hepsi bozuk olur demesiyle bir işi temelinden sağlam yapılmadığı zaman o işin yıllarca bozuk kalacağını anlattıkları gibi geçmişte yapılan hatalar zincirinin sancısını bu gün Kırşehir’de yaşayanlar çekmektedir.