Kırşehir garip mi garip, sesi çıkan yok!
Herkes sanki kaderine razıymış gibi, ya da merginofa yemiş balık gibi sersemlemiş, olup bitenleri sadece seyretmekle yetiniyor.
Ama bu sessizlik hiç te iyiye alamet değil, 
Koronavirüs nedeniyle yaşanan sıkıntılara bir de ekonomik etkenler eklenince her an patlayabilecek bir durumda insanlar.
İşsizlik her geçen gün artıyor, insanlar umudunu kaybediyor, çare merciinde olanlar siyasetin dışında bir şey yapmıyorsa, halkın sesini gündeme getirmekle görevli olanlar “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyorsa… 
Ben bunların hangisini burada, nasıl dile getirsem ki!
Ama şurası bir gerçek ki bunları çözmek bizim işimiz değil, sadece gündeme getirip yetkililere iletmek görevimiz olduğu bilinciyle hareket ediyoruz.
Tabi gündeme getirirken de biz kimseye iftira atamayız!
Biz kimseyi haksız yere yerden yere vuramayız!
Biz tehdit ve şantaj yapamayız!
Eeee böyle olunca ne oluyor?
Başkaları bunu başka yönlere çekip, tehdit ve şantajla köşe dönmenin hesabını yapıyor! 
Kırşehir’de maalesef sözde benim mesleğimi yapanlara bakınca “Ben gazeteci değilim!” diyor ve onlarla aynı ortamda bulunmamaya özen gösteriyorum. Ama bunu da çoğu zaman çeşitli nedenle başaramıyorum!..
Neyse bunlar derin konu.
Ama gördüğüm o kadar çarpıklık ve yanlışlıklar var ki, burada bunları yazmaya değmez buluyorum.
Hani bir şarkı var çok sevilen…
Çemberimde gül oya,
Gülmedim doya doya.
Dertleri karıyorum,
Günleri saya saya.
Al beni kıyamam seni.

Pembe gül idim soldum,
Ak güle ibret oldum.
Karşı karşı dururken,
Yüzüne hasret kaldım.
Al beni kıyamam seni.

Avlu dibi beklerim,
Vay! Benim emeklerim.
Dümbeleği çala çala,
Yoruldu bileklerim.
Al beni kıyamam seni.

İşte ne güzel bir şarkı. Sözleri ne kadar doğru.
Biz de bu şarkı gibi yıllardır dilimizden tüy bitti, yaza yaza bitiremedik. Yorulduk artık.
Kırşehir’in içine düştüğü duruma bakıyor, üzülüyor, kahroluyoruz. Ama birileri öyle ya da böyle olmamış şeyleri olmuş gibi göstermeye, ona buna yağ çekerek günlerini gün etmeye devam ediyor!
Doğruları söyleyen yok!
Doğruları dile getiren hiç yok!
Varsa yağ, yoksa yağ çekerek kuyruk sallayan çok!
İyi biliyorlar Kırşehir’de meydanın boş olduğunu, yağdanlık olarak vaziyeti idare ediyorlar. 
Tabi ki tebrik etmek lâzım bunları…
Kimsenin yapamadığını yapmak, öyle her babayiğidin harcı değildir hani!
Neyse pazarları bol olsun!
Hani Mevlana’nın bir veciz sözü var.
“Suskunluğum asaletimdendir
Her lafa verilecek bir cevabım var.
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye.
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?”
Mevlana, bu ünlü sözlerini suskunluğun asalet olduğunu ve nefsinin hırslarına kapılıp her söze yanıt vermediğini ifade etmek için söylemiş…
“Lafa bakarım laf mı diye?” demesi bunu anlatıyor.
Ancak bu sözleri birilerini aşağılamak için söylemiyor.
Mevlana hiç kimseyi incitmez ve kendisi nedeniyle kimsenin incinmesini de kuşkusuz istemezdi.
Mevlana boş laf edenlere cevap vermiyor, onları adam yerine de koymuyor, kimseye somut olarak “sen boş laflar konuşuyorsun, sen adam değilsin” de demiyor…
Boş laf edenleri öyle algılıyor ama onlara cevap vermiyor. Susarak asaletini koruyor ve yanıt vermiyor.
Susma yoluyla asaletini koruyabilmek, cevap vermekten kaçınabilmek… İşte asıl sorun burada…
Kırşehir’i yönetenlerin bir kısmı ne yazık ki susarak, sesini çıkarmayarak, bunlara gerektiğinden fazla değer vererek onları büyüttüklerinin farkına geç varıyorlar ne yazık ki!
Dün besledikleri beslemelerin yarın bacağına sarılacağını düşünemeyen benim ey saf il yöneticilerim, susmaya devam ediyorlar.
Kırşehir’de bunun örneklerini burada saymakla bitiremem.
Dün bir yerlerden nemalanmak için kılıktan kılığa giren, onurunu, haysiyetini satan, yalakalık yaparak partisini bile değiştirerek bu ilin yöneticilerine yalakalık yapanlar ilk fırsatta mayasının gereğini yapmaya devam edeceklerini de unutmamalılar!  
Bunların yılan, çıyan olduğunu herkes biliyor, ama nedense işlerine gelmiyor birbirlerini ne de güzel kullanıp gidiyorlar!
Olan benim memleketim Kırşehir’e ve bu memlekette yaşayanlara oluyor.
Çok yazdım, artık yazmak istemiyorum ama vicdanen rahatsız olduğum için yine duramıyorum. Bu ili yönetenler, siyasiler Kırşehir’in hiç boş laflarla, kısır çekişmelerle kaybedecek zamanı yok. Sütre gerisinde durup, “küçük olsun, benim olsun” mantığı ile hareket edip Kırşehir’e zarar vermek isteyenlere fırsat vermeyelim. Lütfen artık daha fazla zarar vermeden ileriye bakıp, bulunduğumuz makamların hakkını verip, geride hoş bir seda bırakmanın yolunu arayayım. 
Çünkü Kırşehir küçük bir il. Kimin ne olduğunu, ne yaptığını görüyor ve biliyor. 
Bulanık suda balık avlamak isteyenlere fırsat verilmemesi dileğiyle…

***

Sevdiğim bir söz
Hayat, ya cesaretle yaşadığınız bir macera ya da hiçbir şeydir.
Hellen Keller


Biraz da gülelim!

“Büyük ikramiye çıkana kadar canımı alma!”
Adamın biri bir kahveye girer ve “Millet bana bakin!.. Size söylüyorum!.Tam 30 s…ene sonra ben bu kahveye gene geleciğim” der ve çıkar.
Kahvedekiler “Adam deli herhalde” diye fazla önemsemezler.
Ve aradan 30 sene geçer. Aynı adam kahveye gene gelir ve der ki: 
-“Hatırladınız mı beni millet. Size demiştim 30 sene önce, ben yine geleceğim diye. İşte geldim” der.
Kahvedekiler tabi ki şaşırır.
Adam devam eder. “30 sene sonra gene geleceğim bu kahveye” der. Ve gider.
Aradan bi 30 sene daha geçer. Nesil değişmiştir, 30 sene önceki insanların çocukları kahvede oturmaktadır artık. Adam kahveden içeri girer, “Bana bakın millet ben sizin babalarınıza söyledim. Size de söylüyorum 30 sene sonra ben bu kahveye gene gelicem” der ve çıkar.
Kahve milleti gene bunu takmaz.
Aradan 30 sene geçer ve adam gene gelir. “Beni hatırladınız mı millet 30 sene önce tekrar gelicem demiştim, işte geldim ve 30 sene sonra gelip sizin çocuklarınıza da aynı şeyi söylicem” der ve gider.
Aradan bi 30 sene daha geçmiştir. Ve adam gene kahveye gelir, “Bana bakın millet. Ben sizin dedelerinize söyledim. Babalarınıza söyledim, şimdi size söylüyorum tam 30 sene sonra ben bu kahveye gene gelicem” der ve gider.
İçlerinden birisi “Arkadaşlar bana bu olayı dedem anlatmıştı. Gelin hocaya gidelim, bu adam niye ölmüyor, nedir bunun hikmeti? diye soralım” der.
Ve bir hocaya giderler. Hocaya durumu anlatırlar.
Hoca “Ben bu gece rüyaya yatayım. Azrail ile konuşayım. Bakayım niye canını almıyor bu adamın, size yarın haber veririm” der.
Ve gece olunca hoca rüyaya yatar. Rüyasında Azrail ile konuşur. “Ya Azrail!. Sen bu şahısın canını niye almıyorsun?”
Azrail “Zamanında bu adam bir dilek diledi. Ve bu dileği kabul oldu. Onun için” der.
Hoca, “Ne diledi ya Azrail?” diye sorar.
Azrail, “Allah’ım bana Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkana kadar canımı alma diye diledi” der.
Hoca “E Allah istese buna büyük ikramiyeyi çıkartamaz mı?’
Azrail “Çıkartmasına çıkarır da!…….. ŞEREFSİZ BİLET ALMIYOR Kİ…….