Tam da seçim yarışının kızıştığı bir zaman diliminde Kırşehir dururken, Hatay da nerden çıktı diye soracağınızı biliyorum.
Biraz sabırla bu yazımı okursanız, seçimlerle hangi açıdan irtibatlı olduğunu anlayacaksınız.
Üniversite yıllarından beri birbiri ile irtibatını kaybetmeyen on Hacettepe Tıp Fakültesi 1978 mezunu arkadaş, bu seneki buluşmamızı Hatay’da yaşayan bir arkadaşın misafirperverliğinde yapmaya karar verdik.
28 Şubat’ta karlı bir Kırşehir sabahı yola revan olduk.
Nevşehir’de kar artık caddeleri iyice kaplamıştı.
Otobüsümüz ana caddede kaydı, küçük bir kaza da atlattık.
Pozantı’dan sonra “Akdeniz İklimi” kendini gösterdi. Birden her taraf yeşil oldu. Kır çiçekleri açmış, ağaçlar yeşermişti. Ekinler neredeyse bir karış, yemyeşildi. Manzara, uzak dağlardaki karlarla daha da doyumsuz görünüyordu.
Halen Adana Tıp Fakültesi’nde profesör olan bir arkadaşım, Adana terminalinde beni karşıladı. Keyifli bir yolculuk sonrası Hatay’a geldik.
Dikkatimi çeken şey, kentin zengin tarihiyle tezat teşkil eden bakımsızlığı idi.
Kaldırım taşları yerlerinden oynamış, “çukurlu çakırlı” bir bir hal almıştı. Bu kadim şehre yakışmayan kötü bir görüntü vardı.
Dünyanın ilk aydınlatılan caddesinde korkunç bir trafik vardı. Adeta adım adım ilerleniyordu. Bu cadde üzerinde bakımsız eski dükkanlar, küçük işyerleri dikkat çekiyordu. Kepenkleri bile kirden tozdan görünmüyordu neredeyse.
SİT alanı olduğu ve buralarda tadilata izin verilmediği gerekçesi de hayli geçersiz. İstanbul’da, Safranbolu’da, pek çok yerde SİT alanları aslına uygun restore edilerek, turist çeken mekanlar haline getirilmiş.
Pek çok güney illerinde olduğu gibi, Arapça yazılı levhaların çokluğu hemen göze çarpıyordu.
Diğer arkadaşların gelmesi için lobide vakit geçirirken bir yandan da yerel gazetelere göz atıyordum.
Şimdiki CHP’li belediye başkanının demecini hayretler içinde okudum. İnanamadım, başka yerel gazetelere göz gezdirdim, onlarda da benzer yazılar vardı.
Sonra merak edip, CHP’li belediye başkanının öz geçmişine bakayım dedim.
Bilmiyordum.
Şaşkınlığım bir kat daha arttı.
Bu öz geçmişi ibretle izleyelim:
Lütfi Savaş, halen Hatay CHP belediye başkanı. 2009 seçimlerinde AKP’den belediye başkanlığına adaylığını koyuyor ve seçiliyor. 2014 seçimlerinde AKP bunun yerine başka birini aday gösterince partisinden istifa ediyor. Bu da normal bir tepki diyeceksiniz. Bekleyin.
2014’de yerel seçimlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu şahsı CHP’den belediye başkanı adayı olarak gösteriyor. Ve yüzde 41 oy alarak bir önceki AKP’li belediye başkanı, bu sefer CHP’li belediye başkanı oluyor. İyi mi?
Bekleyin.
Beni şaşırtan demece sıra geldi.
Bu şahsın 28.02.2019 tarihli Hatay Atayurt Gazetesi’nde tam sayfa demeci, çok uzun. Dikkat çeken yön ise şöyle:
“…bu güne kadar hiçbir partinin rozetini takmadım……CHP’li olmaktan memnunum, ülkücü bir kökenden geliyorum.”
Ve bu başkan yaptığı yapacağı hizmetleri anlatıyor.
Yani, kazanmak için her yol mubah. Tam bir Makyavelist tutum.
Bunu anlarım da; bana göre, içinde bulunduğu parti için izahı hayli güç . Belki de ben bu “yeni siyasetin” “çorba olmuş siyasetin” çok dışında kalmışımdır…
Evet, Hatay’da, dolu dolu üç gün geçirdik.
Yerel yemekleri tattık, çok güzel mekanlar tanıdık. Müzeyi ikinci kez en ince ayrıntısına kadar gezdik. Musa dağa çıktık. Samandağ’da Titus Tünellerini dolaştık, kaya mezarlarını gördük. Biberli ekmek yedik.
Hatay bir gurme şehri.
Yemekleri, mezeleri birbirinden güzel ve çok çeşitli.
Konuştuğumuz yerel esnaflar Suriye olaylarından sonra şehrin gerilediğini bildirdiler.
Yazımı sonlandırırken, merak edersiniz diye, damak tadı bize çok yabancı olmayan yemekleri de şöyle bir sayayım: Kaz başı, Mısırlı Döneri (Eski Abdo) Hal hal zeytini, ekşi aşı, Öcce (cevizli biberle yeniyor) mumbar, kabak boranı, pazılı incik, peynirli irmik helvası, Tabule, Arap Kebabı, Lübnan cevizi, konak beğendi, Affan Kahvehanesinde gül sulu dondurmalı Hayta, olmazsa olmaz Künefe tabii ki. Bu sefer Pazar günü kapalı olduğu için Pöç Kasabında tepsi kebabı tadamadık.
Özetle böyle Hatay gezisi.
Şimdi, yeniden gündeme gelelim:
Projeler yarışıyor tamam da; bir de “Beka Sorunu” meselesi var.
Cumhur İttifakına göre Türkiye’nin beka sorunu var, CHP’ye göre yok. CHP’ye göre zaten YPG/PYD Türkiye’ye saldırmaz.(!)
Bence, çok önemli bir konu. Türkiye’nin gelecek yıllarına damga vuracak bir konu.
Bununla ilgili de bir yazım olacak.
Şiddetle öneririm:
Her görüşten yarışa katılan tüm partililere ve parti için çalışanlara. Onlara tavsiye ederim: bol bol okusunlar. Kendilerine muhalif olanların da görüşlerini okuyup irdelesinler. “Milleti İttifakı” ne diyor, ”Cumhur İttifakı” ne diyor. Bu ittifaklar ne için yapılmış? Objektif düşünsünler. Yakın tarihimizi yaşamış olanlar; bir kere daha yakın tarih hakkındaki kitapları altını çizerek okusunlar.
Okumayanlar, irdelemeyenler, objektifliğini yitirenler doğru düşünce sistemini de yitirirler.
Hiç kimse bizleri aptal yerine koymasın. Kandırmaya çalışmasın.