Hak, hukuk, adalet ve demokrasi bana hiç bir şeyi çağrıştırmıyor. Bütün dünyada zamanımıza kadar böyle bir uygulama yoktur ve olmamıştır.
İslâm dininde “Hazreti Ömer adaleti” diye sık sık bahsedilir, fakat Ömer’in adaletinde uygulanır bir örnek ben rastlamadım. Herkes bir efsaneyi söyleşiyle kendine göre uygun bir adalet arar. Kendi isteğine ve çıkarına olmayan her olguyu adaletsizlik olarak görür. Eğer her kim kendi anlayışına göre bir adalet ve demokrasi arıyorsa, okyanuslarda kimsesiz sadece kuşların yaşadığı bir ada araması gerekir. Belki arzu edilen ve aranan adaleti orada bulabilir, bu da ferdin kendi adaleti olur.
Esasında para kimde ise adalet ve güç onda taraftır. Adalet hakkında pek çok sözler vardır.
Adalet erdemlerin kraliçesidir (Latin Atasözü) Adalet devletin amacıdır (James Madison) Adalet Mülkün Temelidir. (Hz. Ömer) Her haklılık sahibine verilen haktır. Adalet olunca yiğitliğe ve silaha lüzum kalmaz. İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. (V.Hugo) Ülkeler kılıçla alınır, adaletle korunur. (Timurlenk).Bu sözler binlerce yıl önce söylenmiş sözler, yani söylem ve arzu edilen o görünmez gizemli şey bir türlü vücut bulmamış ve de bulmayacak. Dengeli gelir dağılımı, dengeli vergi adaleti yaşamı belki kolaylaştırabilir, fakat dengeli adaleti sağlamak pek de mümkün değildir.
Bunları neden yazmayı lüzumlu gördüm. Sahsımı tanıyanlar benim siyasi görüşümü çözemezler. Çünkü ben haksızlığın ve hukuksuzluğun hep karşısında olmuşumdur. Yaşam boyunca rüşvet, iltimas ve haksızlık benim kültürümde yoktur.
Bu çizgiye nasıl sürüklendim bilemiyorum, fakat sert mizacım ve yaradılışımla beraber yetiştiğim toplumda da aile terbiyemde herhalde böyle yetişmeme vesile olmuş olabilir. İnsanların doğumunda, yaşamında ve ölümünde de hak eşitlik adalet yoktur.
Müslüman toplumlar arasında hak, hukuk ve adalet vardır demek kolay değil. Bütün İslâm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu terimlerden bahsetmek mümkün değildir.
Hristiyan toplumlarda da var denilemez. Buyurun yasaya ve uygulamaya nasılmış. Türkiye’de sigortalı olan kimselerin vefatında cenaze yardımı yapılırmış, kaç kişi biliyor ve kimler faydalanıyor. Bu da bir yasaya bağlanmış ve insanların durumuna ve sınıfına göre işlermiş.
Hani insanlar Tanrı katında eşittir deniyordu? Mesela Bağ-Kurluya ve SSK’lıya en alt kademede ödenirmiş bu cenaze yardım parası. Memur, müdür ve üst düzey kimselere daha fazla yardım verilmesi ön görülmüş ve bu yasayla pekiştirilmiş. Ne güzel değil mi?
Mezarda da daha Tanrı’nın huzuruna varmadan sınıflandırma başlıyor. En yüksek yardımı da çok sayın milletvekillerimize reva görülmüş! Eh adamlar maddi sıkıntı içerisindeki yardımla ancak ayakta durabiliyorlar!
Demek ki asli en az, vekili en fazla yardıma muhtaç sınıfa dahilmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının.
Kırşehir’de son zamanlarda cenazeden sonra bir kıymalı şöleni başlıyor ki, görmeye değer! Hele varlıklı biriyse hafızlar, imamlar, ayet çığırtkanlarının telaş ve kıskançlıkla törene nasıl icabet ettikleri, eşitliğin tam bir örneği. Mezarlıklarda iki oda bir salon büyüklüğünde yapılan mezarlarda, zaten eşitsizliğin oralarda başladığı görülmüyor mu?