10 Aralık Cumartesi İstanbul’da, 44 şehit onlarca yaralı, 17 Aralık Kayseri 14 şehit onlarca yaralı. Yedi gün arayla iki ayrı ilde iki ayrı terör olayı.

10 Aralık Cumartesi İstanbul’da, 44 şehit onlarca yaralı, 17 Aralık Kayseri 14 şehit onlarca yaralı. Yedi gün arayla iki ayrı ilde iki ayrı terör olayı.
Kırşehir’de bu olaylarda evlatlarını şehit vermiş, Kırşehir cadde ve sokaklarında şehit cenazelerinin törenleri ve terör olaylarını protesto eden mitingler yapılmıştır.
Artık canlı bomba eylemlerini, terör saldırılarını, şehit haberlerini duymak istemediğimizden açmak dahi istemiyoruz televizyonları. Açtığımız da içimizi karartan, bizleri derin üzüntülere saran onlarca şehit, onlarca yaralı haberlerine, eşlerin, evlatların, anne ve babaların haykırışlarına, gözyaşlarına, feryatlarına şahit oluyoruz.
Bu günlerde kurtuluş savaşları yıllarında yaşanan olayların tekrarını yaşıyor, ülke olarak ayakta kalmak, bağımsızlık, bölünmeme mücadelesi veriyor, çok tehlikeli günlerden geçiyoruz. Ülkemiz üzerinde oyunlar oynanıyor. O yıllarda da dini cemaatler, çeşitli örgütler, bazı etnik guruplar Türkiye’ye karşı kışkırtılıyorlardı, bu gün de kışkırtılıyorlar. İçimiz, dışımız, dört bir yanımız, her tarafımız cehennem ateşine döndü, vatan haini ve millet düşmanlarıyla çevrildi.
Gazeteci, televizyoncu, büyükelçi, ateşe, yabancı bürokrat, turist adı altında ajanların devriye gezdiği bir ülke olduk. Bu ajanlar Türkiye’yi karıştırmak için plan yapıyorlar, eylem yapıyorlar, satın aldıkları maşaları bu yollarda kullanıyorlar.
Coğrafi konum itibarıyla çok değerli topraklarda bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirmek, sömürge devlet haline getirmek, küçültmek için dost görünen düşmanlar ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya gibi batılı devletler gözlerini bir an kırpmadan Türkiye’nin üzerinden ayırmıyorlar. Türkiye’yi nasıl karıştırırız, nasıl böleriz hesabını yapıyorlar. Geçmişte sağcı, solcu kavgalarını, Alevi, Sunni, Türk, Kürt ayrımcılığını çıkartarak, kardeşi kardeşe, Müslüman’ı Müslüman’a öldürten, insanlar arasındaki kan davalarını kaşıyarak Türkiye’yi kan gölüne çevirenler bu gün gezi olaylarıyla, HES protestolarıyla, çevrecileriyle, PKK, PYD, YPG, İŞİD ve FETÖ terör örgütleriyle, darbe girişimleriyle, terör olaylarıyla canlı bombalarla her gün onlarca askerimizin, polisimizin ve insanımızın şehit olmalarına, yaralanmalarına, cadde ve sokaklarımızın yakılıp yıkılmalarına sebep olmaktadırlar. Çıkardıkları eylemler neticesinde Türk Devletinin kalkınıp gelişmemesine, Türk insanın başını kaldırmasına ve faydalı işlerle uğraşmamasına fırsat vermemektedirler.
Bu konudaki en çarpıcı örnek İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy Kastamonu Nasrullah Camii kürsüsünde milli birlik ve bütünlüğümüzün ehemmiyetine dair nasihatlarda bulunduğu bir cuma vaazında anlattığı Mısır’da ikamet ettiği yıllardaki anısıdır. Mehmet Akif Ersoy’un bu anısı bu gün içine düştüğümüz buhranların sebeplerine ışık tutması açısından oldukça düşündürücüdür.
Mehmet Akif Ersoy Mısır hatırasını şöyle anlatır.
“Mısr-ı Ulyâ’da (yukarı Mısır) dolaşıyordum. Orada aklı başında bir Müslüman’la görüştüm. Konu siyasete intikal etti, dedim ki:
“Hayret doğrusu 15 milyonluk Mısır’da çok az bir kuvvet var ( Mısır 1882 yılında İngilizler tarafından işgal edildi ve bu işgal 32 yıl boyunca hiçbir hukuki statüye dayanmaksızın devam etti.) Bu kadar az kuvvetle, koca ülke nasıl korunabiliyor ?
Cevaben o zat dedi ki:
“O yabancı devlet adamlarından birisiyle samimi görüşürüz. Söylediklerinizi ben de düşünmüş ve demiştim ki:
“Günün birinde Osmanlı Devleti 40-50 bin kişilik bir ordu hazırlayarak Mısır’a gönderseler ne yaparsınız?
“Hiçbir şey yapamayız. Savunma imkânımız olmadığı için Mısır’larını kendilerine teslim eder çıkarız. Fakat şunu iyi biliniz ki biz Osmanlılara değil 40 bin kişi 40 kişi gönderecek kadar fırsat vermeyiz. Ülkelerinde bitmez tükenmez meseleler çıkartırız. Onlar birbirleriyle uğraşmaktan vakit bulup da bir kere olsun Mısır’a bakamazlar.”
Türkiye’de neden bu kadar olaylar çıkıyor, neden birileri ortaya çıkarak hak ve özgürlük istiyorlar, ibadethane istiyorlar, neden her gün şehitlerimiz ve gazileriniz oluyor, neden ülkemizin kalkınmasında, ekonomimizin gelişmesinde kullanılacak paralar terörle mücadeleye aktarılıyor. Bu ve buna benzer soruların cevabı İstiklal Marşımızın şairi M. Akif Ersoy’un Mısır’ da yaşamış olduğu hatırasında özetleniyor.
Bundan dolayı da Müslüman Türk Milleti olarak etrafımızda oynanan oyunların farkında olup, birliğimizi, bütünlüğümüze bozmadan dikkatli, uyanık ve sakin olmalıyız. Her yüzümüze güleni, her ağzından güzel söz çıkanı dost sanmamalı öfkeyle kalkıp, zararla oturarak Kırşehir’de faaliyet gösteren esnaflara, kişilere zarar vermeden, olaylara, taşkınlığa sebep olmadan hareket edilmeli, şüpheli görülen kişileri, araçları, bildiğimiz, duyduğumuz her şeyi korkmadan, çekinmeden en yakın askeri ve emniyet makamlarına bildirmeli ve güvenlik güçlerimizle iç içe olmalıyız.
Vatanımıza, topraklarımıza sahip çıkmalıyız. Bizim gidecek, kaçacak başka vatanımız olmadığı gibi Müslüman ülkeler dahil bizleri kabul edecek ülkelerde yok.