Bir memleket düşünün, her şey serbest yalnız hesap vermek yasak veya pazarlığa tabi. Çalıp soy kandır fakat hesap verme yok.

Bir memleket düşünün, her şey serbest yalnız hesap vermek yasak veya pazarlığa tabi. Çalıp soy kandır fakat hesap verme yok.
Nerde, neye el atsan sonunda bir yolsuzluk ve vurgun çıkıyor. Yazık bu memlekete iyi niyetli saf insanlara. Türkiye’nin yıllardır bir enerji sorunu var ve bir türlü halledilemiyor. Atom santrali çözüm deniyor, teknik bilgi sorunu var.
Kendimiz yapalım desen yakıt sorunu var. Birde bu işi iyi bilen ve yılardır kullananların korku baskısı var, bir türlü başlangıç yapamıyoruz. Her başa gecen ise hızlı başlıyor fakat bir müddet sonra yorgun ve bitkin vaziyette sahayı terk ediyor.
Bir zamanlar ithal edilen doğalgazdan enerji üretimi furyası vardı ve bu furyada köşe olan kimseler parayı götürdü. Soruna ne kadar çözüm getirdi pek bilinmiyor. İthal edilen gazla ne kadar ucuz enerji üretilir, oda belli değil. Gazla su ısıtacaksın, buharla basınç yaratacaksın ve onun önüne tribün koyup elektrik üreteceksin.
Bu biraz rahmetli mizah hocamızın hikâyesine benziyor. Hoca beş paraya buğday alır, öğütür unu eve getirirmiş. Hocanın hanımı beş paraya alınan buğdayın ununu üç paraya satarmış. Hocanın haylaz ve zeki çocuğunun aklı bir türlü bu alışverişe ermezmiş. Bir gün babasına sormuş, “baba bu işi neden yapıyorsun?” demiş, hoca efendi de “oğlum ticaret olsun” deyince, “baba sen annemden alıp satsana daha fazla kar edersin” demiş. Bizim pahalıya alınan doğalgazdan üretilen elektrik ticaretine tam uyar bir hikâye. Yalnız bu ticarette karlı çıkan tribüncü.
Türkiye’de yeterli akarsu kaynağı olmasa da, şu anda ihtiyacın büyük bir bölümünü karşılayacak yeterlilikte. Ama bu sektörde hızla gelişen yeni buluşlar var ve hammaddesi güneş.
Son zamanlarda bir güneş enerjisi üretimi furyası başladı. Bu teknolojinin bütün parçaları olmasa bile esas ana malzemelerinin temini Türkiye’yi dışarıya bağımlı kılıyor.
İkincisi “günü kurtarayım” diyenler bu sektörü ömür boyu başkasının boyunduruğuna koşuyor. Bu işten de öyle pis kokular yayılıyor ki, mantığın kabullenemeyeceği cinlikler söyleniyor halk arasında. Bu işle uğraşanlardan sordum, doğruluyorlar fakat korkudan tüyo veren yok.
Bu işin ruhsatını almak fermana mahsusmuş ve belli kimseler kuruluş müsaadesini alıp başkalarına satıyormuş. Velhasılıkelam avantasız işler yürümüyormuş. Vebali garametçinin boynuna. Yani rahmetli Özal’ın dediği gibi, devletin memuru işini biliyor hem de iyi biliyor.
Enerji Bakanlığı’nda emekli olup ruhsat çıkarıp tesis kuran kaç bürokrat var, gerçekten merak konusu. İlgili bakanlık sık sık konuşuyor ve İhtiyacın çözümü içinde bayağı bir mesafe gösteriyor, on beş yirmi sene içerisinde hallolacak.
Eh her şeye kandık ya buna da kanalım, inanmamak olur mu devlet yalan söylemez, devlet vatandaşını kandırmaz. Ülkeler değil günlük, saatlik atılım yapıyor, sen yirmi seneden bahsediyorsun diyen yok. Dünyada en pahalı enerji kullanan ülkeler arasındayız. Bunu da bilelim. İşin kaymağını yeyip milletin anasını belleyenin beline kuvvet, yemeyince bu kadar milletin anasını nasıl halledecek.