Kurban Bayramı’na şunun şurasında dört gün kaldı.
Kırşehir’de hemşehrilerimiz, dostlarımız kurbanlık telaşına girerken, diğer yandan ülkemiz ekonomisinde yaşanan özellikle kur dalgalanmaları yüzünden bayramı unutmuş, kendi derdine düşmüş durumda.
Döviz kurlarındaki bu kadar yükseliş elbette her kesimi büyük çapta etkiliyor.
Ekonomideki dalgalanmalar nedeniyle insanların alım gücü düştü, alım-satım yapamaz duruma geldi. Bu nedenle bu Kurban Bayramı’nda kurban keseceklerin sayısının az olacağını gözlemliyorum. Çünkü kurban kesmek bu yıl vatandaşlarımızı epey zorlayacağa benziyor.
Kırşehir’de küçükbaş kurban keseceklerin bin lirayı, büyükbaş keseceklerin de en az 2 bin lirayı gözden çıkarmaları gerekiyor.
Kurbandan kurbana et gören vatandaş zorlansa da, kesesini zorlasa da mecburiyetten, çoluk ve çocuğu için kesecekler gibi geliyor bana…
Dövizdeki hızlı yükseliş de bu olumsuzluklara adeta tuz biber ekti.
ABD ve küresel güçlerin ülkemiz üzerinde oynadıkları oyunlar artık iyiden iyiye gün yüzüne çıktı.
Ülkemizde son günlerde döviz kurlarındaki artış emperyalist zihniyetlerin ülkemize karşı yürüttüğü bir senaryodur. Savaşla elde edemediklerini bu kez siyasi, askeri, politik ve ekonomi silahlarla başaracaklarını sanıyorlar.
Bugün gerek yurtiçi, gerekse yurtdışı döviz işlemleriyle ülkemizi ekonomik olarak tehdit edip, bizleri hizaya getirmeye, bedel ödetmeye zorlayan dış güçler Türk Milletinin birlik ve beraberliğini hala anlamamışlar gibi oyun ve tezgahlarına daha da hız vererek sürdürüyorlar.
İşte bugün Türk Milleti dosta, düşmana diz çökmeyeceğini bir kez daha göstermesi, bu hain küresel saldırıyı hep birlikte bertaraf etmek için, Türkiye Cumhuriyeti’nin her anlamdaki bağımsızlığının da bir kere daha perçinlemek hepimizin en temel vazifesi olsa gerek.
Döviz kurundaki hızlı yükselişe karşı ülkemizi idare edenler gerekli tedbirleri almış ve nihayet aşağıya iniş başladı. Ama daha da aşağıya inmeli ki piyasalar yeniden rayına otursun.
Döviz kurundaki artış, dedim ya herkesi yakından etkiliyor.
Kırşehir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk, dün bir açıklama yaparak dövizde yaşanan hızlı yükselişin esnafı vurduğunu, maliyetlerin arttığını ve özellikle dövizle ödenen kiraların herkesi mağdur ettiğini belirterek, kira sözleşmelerinde uygulanan dövizden vazgeçilerek TL’ye dönülmesi gerektiğine dikkat çekti.
Bugün döviz kurlarında bu kadar hızlı iniş çıkışların yaşandığı bir dönemde vatandaşlarımız da döviz almaktan ve dövizle alışveriş yapmaktan kaçınması gerektiğine vurgu yapan Başkan Öztürk, kira ödemelerinin TL ile yapılması gerektiğini, elinde dövizi olanların mutlaka bozdurarak Türk Lirasına dönmesinin ülkemiz ve milletimiz için önemli olduğunu söyledi.
Zaten Kırşehir’de aylardır doğru dürüst iş yapamadığı için kapısına kilit vurmak zorunda kalan esnafların ayakta kalması olmazsa olmazlardandır. Tabi vatandaşın alım gücü arttırılsın ki onlar da alışveriş yapabilsin, piyasalar hareketlensin.
Yalnız Kırşehir’de gördüğüm ve duyduklarım esnafların sıkıntısı da İstanbul ve Ankara’daki büyük firmaların satışları durdurup, depolardan mallarını çıkartmadıkları ve dolayısıyla ürünlerin temininde yaşadıkları sıkıntılardır.
Hükümetin bu konuda gerekli adımları atarak, karaborsacıları ve piyasalarda spekülatif artışlara girenlere gereğini yapmalıdır.
Bu zor ve sıkıntılı sürece hep birlikte, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde bertaraf etmek zorundayız.
İşte böyle sancılı günler yaşadığımız günlerde idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’nı şöyle ağız tadıyla kutlayamayacak gibiyiz.
Zaten eski güzel bayramları yaşamıyoruz, hiç olmazsa sıkıntılı bir bayram kutlamak daha iyi olurdu, ama bazen böyle bayramlar da kutluyoruz ne yazık ki…
Günümüzde değerlerimizi, kültürümüzü kaybediyoruz. Dini bayramlarımız ile milli bayramlarımızın önemini ne yazık ki günden güne yitiriyoruz.
Eskiden dini bayramlarımız için günler öncesinden hazırlanır, bayram gününü iple çekerken, şimdi bayramları tatil olarak görüyor, sahillere gidiyoruz.
Böyle günler yaşıyoruz ne yazık ki!
Kırşehir’de hatırlıyorum da çocukken bayramlar böyle miydi?
Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Eşe, dosta ikram edilmek üzere börekler, tatlılar yapılır, evlerimiz baştan sona temizlenir. Hatta boya ve badana bile yapılırdı.
Şimdi böyle bir hazırlık var mı? Varsa da bir avuç!
Tatlı ve börek yapmaya ne gerek var! Git tatlıcıya siparişini ver, misafirlerine ikramda bulun. Bir kilo şeker ya da çikolata, yanına bir de kola aldın mı bitti her şey!
Dedim ya değerlerimiz kaybettik, hızla da kaybediyoruz.
Bayramlar bu hale nasıl ve neden geldi?
Kimsenin kimseye gelip gitmediği, bayramlaşmadığı bayramlara bayram denir mi acaba?
Ben ve benim gibiler şimdi çocukluk günlerindeki o eski bayramları özlüyorlar.
Eskiden insanlar yokluk ve sıkıntı içinde olmasına rağmen bayramları bayram gibi kutlarlar, kutlamak için her şeyi yaparlardı.
Kurbanını kesenler, fakir, fukaraya dağıtır, gelecek yıl da kesmek için her ay kenara üç-beş kuruş atmak için tasarruf yaparlardı. Şimdi kurbanlar kesiliyor, doğru dürüst dağıtılmadan buzdolaplarına poşet yapılarak atılıyor. Adına da Kurban Bayramı diyoruz.
Hey gidi günler hey!
Evet, şimdilerde bayramı tatile değişenleri görüyoruz. Çoğu misafir ağırlamamak için adeta kaçıyor, tatil yörelerine… Hele bu yıl bayram tatili 10 güne çıktı ki, kaçan kaçana olacak!
Tatil tatil gibi, bayram bayram gibi yaşanmalı diye düşünüyorum. Unutmayalım ki akrabalık, komşuluk ve aile bağlarımız bayramlarla güçlenir. Ama ne yazık ki Kırşehir’de o eski bayramların tadı yok artık. Ya yaşımızın ilerleyişinden, ya da ekonomik nedenlerden dolayı olsa gerek bayramı bayram havasında yaşayamıyoruz. Bu gidişle bizim kuşaktan sonra akrabalık bağları da kalmayacak ne yazık ki!
O eski bayramların tadı tuzu yok. Sadece kabir ziyareti ve aile büyükleri ziyareti haricinden neredeyse kimse kimsenin kapısını çaldığı yok.
Evet biz bu bayramı ve tüm bayramları bayram gibi yaşamak istiyoruz. Ne bir gönülde telaş, ne gözden akan bir yaş. Bayramı bayram gibi kardeşçe, birlik ve beraberlik içinde yaşamak istiyoruz.
Bayramları bayram gibi yaşamak hepimizin hakkı.
Biz dini ve milli bayramlarımızı bayram gibi, hem de doyasıya yaşamak istiyoruz hepsi o kadar…
Şimdiden bütün hemşehrilerimin, dostlarımın, okuyucularımın bayramını kutluyor, nice mutlu bayramlar diliyorum.

***
Anlayana

Vatanseverlik…

Japonya’dan gelip Amerika’da üniversite okuyan bir gencin düğmesi ile ilgili bir hikâye.
Japon genç Japonya’dan bursla gelmiş biri. Fazla giysisi yok. Bütün sene ayni kıyafetlerle dolaşan tek derdi okumak olan bir genç.
Bir gün bu gencin gömleğinin düğmesi kopmuştur. Kopan düğmenin yerine kola kutusunun açma halkasını takan genç üniversitede alay konusu olur. Bu durum üzücü muhakkak. Ama düğme almaz yine de.
Son sınıfta mezun olduğunda bu dalga geçilen olayın nedenini açıkladığında büyük bir utanç yaşamıştı Amerika.
Yaptığı açıklama şuydu:
“Bir düğme yüzünden dalga geçtiniz. Neden bir düğme alıp yerine dikmek yerine, benimle dalga geçmenize izin verdiğimi merak ediyorsanız şunu söyleyeyim ki; Hiroşima’da halkımı katleden bir ülkeye bir düğme parası dahi vermemek içindi. Benim kazandığım paranın tek bir kuruşunu bile hak etmiyorsunuz. Bu ülkeden düğme parası dahi harcamadan gideceğim için mutluyum.”

***

Sevdiğim bir
“Vatana olan borcunu ödemeden ölen insan bedbahttır.” J. Fletcher