Mustafa Kemal 1881 yılında Selanik’te Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın 6 çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Mustafa Kemal, öğrenim hayatına, önce annesinin de isteğiyle Hafız Mehmet Efendi Mahalle Mektebi’nde başlamış ancak daha sonra, bu okuldan memnun olmaması sebebiyle babası tarafından Şemsi Efendi Mektebi’ne verilmiştir.

1893 yılında babası Ali Rıza Efendi’nin vefat etmesi üzerine eğitim hayatına ara vermek zorunda kalan Mustafa Kemal, annesi ile birlikte dayısının Langaza’daki çitliğine gitmiş ve yaklaşık 5 ay kadar burada kalmıştır.

5 ay süren çiftlik hayatından sonra yeniden Selanik’e dönen Mustafa Kemal, ortaokul eğitimini almak üzere önce Selanik Mülkiye Rüşdiyesi’nde daha sonra da annesinden gizli olarak sınavlarına girdiği Selanik Askeri Rüşdiyesi’nde eğitimine devam etmiştir. Kendisine matematik öğretmeni tarafından Kemal adının verilmesi de bu askeri ortaokulda gerçekleşmiştir.

Ortaokul eğitiminden sonra lise eğitimini almak için Selanik’ten ayrılan Mustafa Kemal, Manastır’a gitmiş ve buradaki Manastır Askeri İdadisi’nde eğitimi tamamlamıştır. Burada özellikle Tarih ve Edebiyat derslerinden oldukça etkilenen Mustafa Kemal, aynı zamanda Fransızca olan yabancı dilini geliştirme fırsatı da yakalamıştır.

Lise eğitiminden sonra yüksek öğrenimini tamamlamak için İstanbul’a gelen Mustafa Kemal; önce İstanbul Harp Okulu’na girerek 1902 senesinde buradan teğmen olarak mezun olmuş, daha sonra ise girdiği Harp Akademisi’nden 1905 yılında kurmay yüzbaşı olarak mezun olmuştur.

Öğrenim hayatı bittikten sonra ilk olarak Şam’da bulunan 5. Ordu’da stajını tamamlayan Mustafa Kemal; buradaki görevinin tamamladıktan sonra önce Manastır’da bulunan 3. Ordu karargâhına daha sonra ise 3. Ordu Selanik 2. Redif Tümeni Kurmay Başkanlığı’na atanmıştır. Mustafa Kemal’in, 31 Mart Ayaklanmasını bastırmak için Harekât Ordusu ile birlikte İstanbul’a hareket etmesi de bu görevde iken gerçekleşmiştir. 1911senesinde gönüllü olarak Trablusgarp Savaşı’na katılan Mustafa Kemal, burada Tobruk ve Derne bölgesinde savaştıktan sonra; Balkan Savaşları’na katılmış ve 1913 yılında Edirne’yi Bulgarlardan geri almıştır. 1919 ile 1922 yılları arasında süren Kurtuluş Savaşı neticesinde Türk milletini bağımsızlığa kavuşturan Mustafa Kemal; önce 1922 yılında saltanatı kaldırmış daha sonra ise yeni Türk devletinin yönetim şeklini Cumhuriyet olarak belirlemiştir.

Bu tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olarak görev yapan Mustafa Kemal; sosyal, siyasi, ekonomik ve hukuki nitelikleri olan bir dizi inkılâpları gerçekleştirerek, bu yeni cumhuriyeti ve toplumu çağdaş bir devlet ve medeniyet haline getirmiş; Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyanın saygın devletleri arasına sokmuştur.

1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu ile birlikte TBMM tarafından kendisine Atatürk soyadı verilen Mustafa Kemal, özel hayatında ise 1923 yılında Latife Hanım ile evlenmiş ve bu evlilik 1925 yılına kadar sürmüştür. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk Afet, Sabiha, Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra isimli kızları ve Mustafa isminde bir erkek çocuğu evlat edinmiştir.

1937 yılından itibaren sağlığı bozulmaya başlayan Atatürk, son günlerini İstanbul’da doktorların gözetimi altında geçirmiş ve 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabah 9’u 5 geçe Dolmabahçe Sarayı’nda hayatını kaybetmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı

1881: Mustafa Kemal Atatürk, Selanik’te dünyaya geldi.

1888 – 1893: Eğitim öğretim hayatına başlayan Mustafa, önce Hafız Mehmed Efendi Mahalle Mektebi’ne ardından da Şemsi Efendi Mektebi’ne gitmiş ve ilkokulu burada bitirmiştir.

1893: Mustafa Kemal annesinden gizli olarak Selanik Askeri Rüşdiye’si sınavlarına girmiş ve bu sınavları kazanarak bu okulda ortaokul eğitimini almaya başlamıştır.

1896: Lise eğitimi için Manastır Askeri İdadisi’ne girmiştir.

13 Mart 1899: Selanik’ten ayrılarak İstanbul’a gelen Mustafa Kemal İstanbul Harp Okulu girmiş ve buradan teğmen rütbesi ile mezun olmuştur.

10 Şubat 1902: Harp Okulu’ndan sonra Harp Akademisi’nde öğrenim gören Mustafa Kemal, 1905 yılında buradan kurmay yüzbaşı olarak mezun olmuştur.

11 Ocak 1905: Merkezi Şam'da bulunan 5. Ordu’da göreve başladı.

1906: Mustafa Kemal arkadaşlarıyla birlikte, Şam'da "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni" kurdu.

1909: 3. Ordu’ya bağlı olan Selanik Redif Tümeni Kurmay Başkanlığı’na atandı. Aynı yıl, İstanbul'da, 31 Mart Olayı oldu. Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusunun kurmay başkanlığını yapmıştır.

13 Eylül 1911: İstanbul'da bulunan Genelkurmay Karargâhı’nda görevlendirildi.

5 Ekim 1911: Trablusgarp Savaşı’na katılarak özellikle Tobruk'ta ve Derne'de İtalyan işgalcilere karşı mücadele etti.

27 Kasım 1911: Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta bulunduğu sırada binbaşı oldu.

8 Ekim 1912: Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine Bolayır'da kurulan kolordunun harekât şubesi müdürlüğüne atandı.

1913: 2. Balkan Savaşı’nda Edirne’nin Bulgarlardan geri alınmasını sağladı.

1914: Yarbaylığa terfi etti.

1915: Çanakkale Savaşları’nın kazanılmasında oldukça etkin oldu.

1916: Tuğgeneralliğe terfi etti.

16 Mart 1616: Komutanlığına atıldığı 16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır’a gitti. Ruslara karşı Kafkas Cephesi’nde savaştı

1917: Yıldırım Ordular Grubu’nun emrinde bulunan 7. Ordu Komutanlığına atandı. 1. Dünya Savaşı Filistin Cephesi’nde İngilizlere karşı savaştı.

1918: Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının ardından İstanbul’a döndü.

1919: 9 Ordu Müfettişliğine atanan Atatürk'ün, Bandırma vapurunun Kızkulesi açıklarında aranmasını takiben düşman zırhlıları arasından geçerek İstanbul'u terk ederken, güvertede arkadaşlarına söyledikleri: "Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silâh kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz!"                                                                                                                               19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı.

28 Mayıs 1919: Havza genelgesini yayınlayarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattı.

Atatürk’ün Çok Sevdiği Gençlik Marşı’nın Etkileyici Öyküsü..

Mustafa Kemal direniş ateşini yaktığı Samsun’dan 25 Mayıs 1919 günü beraberlerindekiler ile birlikte hurda bir Mercedes marka otomobille Havza’ya gitmek üzere hareket etti..Otomobiller çok eskiydi. Mustafa Kemal’in bindiği otomobil sık sık arıza yapıyordu. Havza’ya yakın Kara geçmiş Köyü civarında araç yine arıza yaptı ve durdu. O vakitte ve orada kalmak istemeyen Mustafa Kemal ve arkadaşları yola yayan devam etme kararı aldılar. Bir süre sonra Kemal Paşa arkadaşlarına dönerek “Dağ Başını Duman Almış marşını biliyor musunuz ?” dedi. Kimseden ses çıkmayınca şu dizeleri söyleme başladı…

Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar,

Yürüyelim arkadaşlar!

Sesimizi yer, gök, su dinlesin;

Sert adımlarla her yer inlesin!

Bu gök, deniz nerede var,

Nerede bu dağlar, taşlar.

Bu ağaçlar, güzel kuşlar

Yürüyelim arkadaşlar!

Sesimizi yer, gök, su dinlesin;

Sert adımlarla her yer inlesin!

Her geceyi güneş boğar,

Ülkemizin günü doğar,

Yol uzun olsa da ne var,

Yürüyelim arkadaşlar...                

Mustafa Kemal’in sözünü ettiği marş, İsveçli besteci Felix Körling’in olup, Selim Sırrı Tarcan (1874-1956) tarafından 1909 yılında Türkiye’ye getirilmişti. Marşın asıl adı “Tre Trallande Jomtor” du (Jamtland’lı üç şarkıcı kız, şakıyan üç kız) Sözleri ormanı anlattığından, İsveç’in ormancıları ve orman fakültesi öğrencilerince tutulan bir şarkıydı…

Marşın melodisini çok beğenen Sırrı Tarcan, bunu Türk Gençlerine öğretmek istemişti. İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nun Türkçe öğretmeni olan arkadaşı Ali Ulvi Bey’e marşın güftesini ısmarlamıştı. 1915-1916 ders yılı ortalarında marş tamamlanmıştı.

1919: Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi ve Sivas Kongreleri ile Türk Kurtuluş savaşının amacını, yönetimi belirledi. Mustafa Kemal'in Samsun’a çıktıktan sonra karşılaştığı şu olay, bitmeyen savaşların halkın içinde bulunduğu çaresizliğin adeta bir belgesi niteliğindedir. Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun'dan çıkıp Havza'ya giderken yolda çift süren bir köylü görürler, işte bu çiftçi ile Mustafa Kemal Paşa’nın aralarında geçen şu konuşma, ülkemizin içinde bulunduğu durumu yansıtan çarpıcı bir örnektir.

Mustafa Kemal Paşa  

-Hemşerim! Düşman Samsun'a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahatça, toprağı sürüyorsun?

Köylü                                                                                                                      

-Paşa, Paşa! Sen ne diyorsun? Biz üç gardaştık, iki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde 8 yetim ile üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sapanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da, aha şu tarlanın ucu. Düşman oraya gelinceye dek benden hayır bekleme...   

Mustafa Kemal'in ve arkadaşlarının bu olayda tanık olduğu gibi halk çaresizdir, bitkindir ve yorgundur, halk sadece yaşam mücadelesinin derdindedir.                                                                                                                 

27 Aralık 1919: Ankara’ya geldi.

23 Nisan 1920: Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.

1921: Yunan işgal kuvvetlerine karşı 1. İnönü, 2. İnönü ve Sakarya Meydan Muharebeleri kazanıldı.

1922: 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz 30 Ağustos günü, Yunanların kesin mağlubiyetiyle sonuçlandı.

9 Eylül 1921: Türk ordusu İzmir’e girdi ve İzmir, Yunan işgalinde kurtuldu.

11 Ekim 1922: İtilaf Devletleri ile Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.

24 Temmuz 1923: Lozan Barış Antlaşması imzalandı.

29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi.

1923 – 1938: Cumhuriyetin ilan edilmesinin ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinin ardından büyük bir yenilenme dönemi başladı. Eğitim, hukuk, ekonomik ve sosyal hayat olmak üzere birden fazla alanda bir dizi inkılâplar gerçekleştirildi ve bu yeni cumhuriyetin muasır medeniyetler seviyesine çıkması için büyük çaba sarf edildi. Gerçekleşen bu devrimler ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti; dünyanın en saygın devletlerinden biri haline geldi. 

M. Kemal’in söylediği gibi; Tarih geleceği göremeyenler için acımasızdır. Bunca kurmayın içinde M. Kemal’in ön plana çıkması onun belli konularda yoğunlaşması ve olaylara çok yönlü bakabilmesi ve yüksek askeri dehasıydı. Anafartalar’da bu dehasını göstermiş İngilizleri Çanakkale de çekilmeye mecbur bırakmıştı. M. Kemal artık Anafartalar kahramanı olarak anılıyordu. Çanakkale’deki üstün başarılarından sonra kamuoyunda tanınan, halkın sevgisini kazanmış olan Mustafa Kemal adı artık  ‘’Anafartalar Kahramanı’’ olarak anılmaya başlamıştı. Çanakkale Savaşı’nın ardından Edirne ve Diyarbakır’da görev alan Gazi 1 Nisan 1916’da Tümgeneral rütbesini kazanır. O devrede ayrıca Doğu Cephesi’ndeki Rus saldırılarını durdurmasını bilen Atatürk 7 Ağustos’ta Muş’u, 8 Ağustos’ta da Bitlis’i düşman işgalinden kurtarır.

Birinci Dünya Savaşı'nın en son terfi eden, en genç generali olur.  Padişah Vahdettin Mustafa Kemal ‘in dehasını görmüş onun için de Samsun’a gönderirken M. Kemal’e; vatanı ancak sen kurtarabilirsin demişti. Padişah Vahdettin onun stratejik dehasını çok iyi anlamıştı, savaşlarda bu dehasını gösteriyordu. Büyük Taarruzda da bu üstün dehasını göstermiş tüm kurmayların savaş felaketimiz olur dediği bir sırada, taarruz kararını vermiş ülkemizin kaderini değiştirmişti. Afyon da Yunanlıların kuzeyde beklediği saldırıyı güneyde başlatmış böylece düşmanı perişan etmişti. Kırık kaburgaları ve hasta haliyle Büyük Taarruzda muhteşem bir strateji izlemiş ülkemizin kaderini değiştirmişti. (DEVAMI VAR)