Yaklaşık 6 aydır tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs insanları gerçekten tedirgin etti, hatta soğuttu diyebiliriz.
Ülkemizde ilk virüsün mart ayında başlaması ile birlikte ülkemizi yönetenler birçok tedbir aldı, yürürlüğü koydu. Dünya ülkelerinde vaka ve ölülerin sayılarına bakınca ülkemizin bu virüse karşı gösterdiği mücadelede başarılı olduğu söyleniyor.
Ülkemizde milyonlarca insan bu virüsten büyük ölçüde etkilendi. Kimisi virüsten hayatını kaybetti, kimisinin sağlığı bozuldu, kimisi işini, aşını kaybetti. Yani insanlığa olduğu gibi ekonomiye de büyük darbe vurdu gözükmeyen bir virüs…
Yaklaşık 6 aylık mücadele ve onca alınan tedbire rağmen hala kontrol altına alınamayan Kovid-19 hayatı ve ekonomileri tehdit ediyor.
Dünya, son 100 yıldaki en büyük üçüncü küresel ekonomik krizin tetikleyicisi olan koronavirüsünün etkilerini en aza indirmek için seferber olmuş durumda. Şimdi, çağın salgını Kovid-19 sonrasında neler olacağı merak konusu.
Dünyayı, gündemi ve ekonomiyi esir alan küresel koronavirüs salgını, borsaların çakılmasına, petrol fiyatlarının sert düşmesine, binlerce uçuşun iptal edilmesine, tur ve etkinliklerinin ertelenmesine yol açtı. Sosyal izolasyon nedeniyle evlere kapanan insanların bir yere gitmemesi, alışveriş yapmaması ve para harcamaması bütün piyasaları endişelendiriyor.
Hayatımızı tehdit etmenin yanı sıra insan aktivitelerinin kısıtlamasına sebep olması nedeniyle salgın, ekonomiler açısından tahrip gücü yüksek bir bomba etkisi yaratıyor. Ölümcül ve yıkıcı virüs, 10 yıl önceki küresel finansal krizin etkilerini hala atlatamamış dünya için çok daha zorlu yeni bir sürece işaret ediyor.
Korona günlerinde bu savaşın ne kadar sürdürülebileceği ve sonuçlarının nerelere varabileceği ise büyük bir muamma olarak ortada duruyor.
1 Haziran Pazartesi gününden bu yana, sokaklarda, caddelerde yoğunluk geçen haftaya kıyasla çok artmış durumda. Alışverişi büyük ölçüde gıdayla sınırlı tutan Kırşehirliler, yine eskisi gibi ihtiyaçlarını gönül rahatlığı ile yapabilecekler mi?
Ben inanmayanlardanım. Çünkü bu virüsten korkan, hala endişe eden insanlarımız var. Çünkü hayat artık eskisi gibi olmayacak.
Sağlık elbette herkesin hayatını yakından ilgilendirdiği için önemli. Ama insan haytanı devam ettirmek için mecburen çalışmak, işe gitmek, para kazanmak zorunda. İşte bütün mesele bu.
İnsanlar bu virüsün tedirginliğini üzerinden atıp normal hayata dönmesi için önce dünyanın bu virüse karşı ilaç mı, aşı mı ne gerekiyorsa onu piyasa sürmeli ve bu hastalığı bir şekilde yenmesi gerekiyor. Yoksa tüm dünyanın olduğu gibi ülkemizin ve Kırşehirimizin rahatlamasını kimse beklememeli.
Öyle ya da böyle bir şekilde hayatın devam için koronavirüsüne karşı tedbirler gevşetildi, hayat normale döndü. Ancak bu demek değil ki bu virüs bitti. Tam tersine kendi tedbirimizi kendimiz almak zorunda olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamız gerekiyor. Rehavete girmek yok.
İşte Kırşehir’deki durum da ortada.
Yaklaşık üç aydır virüse karşı Kırşehir’de her türlü tedbir alındı. Valimiz Sayın İbrahim Akın’dan Belediye Başkanımız Selahattin Ekicioğlu’na, Sağlık Müdürümüz Dr. Ali Bulut’tan hastanede görev yapan doktor, hemşire ve tüm sağlık görevlilerimize, polisimizden jandarmamıza kadar büyük özverilerde bulunuldu ve gece-gündüz her türlü çalışmalar yapıldı.
Kırşehir’de tam hastalık kontrol edildi, virüs yok denirken birkaç hemşehrimizin Antalya’dan, yurt dışından gelmeleri sonucu virüs yeniden ortaya çıktı ve bir köy ile bir apartman karantinaya alındı. Halkımız yeniden endişelenmeye başladı.
Ülkemizde insanların hükümetin sağlık politikasından memnuniyet duyduğunu dile getirirken ekonomiye dair kaygılarsa artıyor.
Evet, insanlar bu virüsten dolayı zor günler yaşadı. Bundan sonra da yaşayacağı ortada. Çünkü ekonomi herkesin bir numaralı sorunu olacak.
Öyle eski gibi kimse laylaylom edemeyecek. İnsanların can derdi ortadan kalktıktan sonra ortaya çıkacak meseleler herkesin tek gündemi olacak. Bir sürü işyeri kapanmasa da üretimler durdu. 2 ay, 3 ay iş yapamayan, para kazanamayan insanlar nasıl ayakta kalacak?
Şu anda insanlar can derdinde. İnsanlar işlerini kaybettiler. Ne kadar işten çıkartılmayacak dese bile durum ciddi.
Gerçekten zor ve sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Evde, işte kemer sıkma politikaları uygulanacak. İnsanlar gıdadan başka bir şey almayınca diğer sektördeki esnaf ve sanatkarlar nasıl ayakta kalacak? Bütün mesele de bu.
İnşallah ülke ve millet olarak bu zor ve sıkıntılı sürece hep birlikte kısa sürede aşarız. Bunun için de önce bu virüsü alacağımız ve uygulayacağımız tedbirlerle ortadan kaldırıp, hayata yeniden dört elle sarılmak zorundayız.

***

Sevdiğim bir söz

“Çok konuşmak dostluğu bozar, lüzumsuz konuşmak ayıpları açar, acı söyleyenden dostlar kaçar.”

***

ANLAYANA

Söyleyeceğine değil, duyacağına bak!..

NİĞDE’NİN bir ilçesine kaymakam atanmış. Kaymakam yanına baş çavuşu alıp, köylülerle tanışmak üzere köy köy dolaşmaya başlamış.
Köyün birinde, yolda kucağında yeni doğan eşek sıpasıyla giden bir köylüyü görmüş.
Kaymakam başçavuşa dönerek “köylüye biraz sataşayım” demiş.
Başçavuş kaymakamı uyarmış. “Bunlar lafta altta kalmazlar, dikkat edin” dese de, Kaymakam “Bir şey olmaz, ben yıllarca mektep okudum. Cahil bir köylü mü beni lafta yenecek!” demiş.
Arabayı durdurup köylüye yanaşmışlar.
- Kaymakam selam verip, “Hemşerim, kucağına yavrunu da almışsın nereye böyle?” demiş.
Köylü, bir kaymakama, bir de başçavuşa bakmış; "Sıpayı mektebe yazdırmaya gidiyorum efendim. Okursa kaymakam, okumazsa başçavuş olsun" demiş.
Hiç kimse karşısındakini küçük ve hor görmeye kalkmamalı. Hele milletin efendisi olan köylü ise hiç…
Ne demiş atalarımız, “Söyleyeceğine değil, duyacağına bak…”