Türkçe ve Türk Dili için çok önemli şair ve yazar olan Kırşehir’de doğmuş, Kırşehir’de yaşamış, Kırşehir’ de ölmüş ve türbesi Kırşehir’in merkezinde bulunan Türkçe’nin, Türk Dilinin öncülerinden, 1317 yılında Kırşehir’de yazdığı “ Mantıku’t-Tayr’ı gibi sanat değeri çok yüksek bir eseri Türk Dili ve Edebiyatına kazandıran Ahmedi Gülşehri’ Kırşehir’in yetiştirdiği önemli alimlerdendir. 1250 yılında Kırşehir’de doğan Ahmedi Gülşehri edebiyat ve tasavvufu gençliğinde öğrenmiştir.

Türkçe ve Türk Dili için çok önemli şair ve yazar olan Kırşehir’de doğmuş, Kırşehir’de yaşamış, Kırşehir’ de ölmüş ve türbesi Kırşehir’in merkezinde bulunan Türkçe’nin, Türk Dilinin öncülerinden, 1317 yılında Kırşehir’de yazdığı “ Mantıku’t-Tayr’ı gibi sanat değeri çok yüksek bir eseri Türk Dili ve Edebiyatına kazandıran Ahmedi Gülşehri’ Kırşehir’in yetiştirdiği önemli alimlerdendir. 1250 yılında Kırşehir’de doğan Ahmedi Gülşehri edebiyat ve tasavvufu gençliğinde öğrenmiştir.
Ahi Evran Veli ile elli yıl beraber yaşadığı ve Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak eserlerini her zaman Türkçe olarak yazmış, Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik Postuna oturmuştur. 1335 yılında Kırşehir’ de ölmüştür.
Ahmedi Gülşehri Anadolu'da Türk edebiyatı başladığı zaman eser veren üç büyük şairden biridir. On dördüncü yüzyıla gelindiği zaman, bu asrın ilk otuz yılı içinde Türk edebiyatında bilinen üç mesneviden söz etmek gerekir. On üçüncü ve on dördüncü yüzyıla edebi faaliyetler açısından baktığımız zaman Kırşehir'in önemli bir yerinin olduğu, Anadolu'da başlayan Türk edebiyatının öncülerinin Kırşehir'den çıktığı görülmektedir. Kısaca belirtmek gerekirse; 1307 yılında Yunus Emre tarafından yazılan Risaletü'n-nushiye'si, 1317 yılında Ahmedi Gülşehri tarafından yazılan Mantku't-tayr mesnevisi ile 1330 yılında Aşık Paşa tarafından yazılan Garib-name’nin Kırşehir’de yazılmasından dolayı Kırşehir Türk yazı dilinin merkezi durumunda olup, araştırmacı tarihçilerinin Türk Dilinin Başkenti dediği şehirdir.
Ahmedi Gülşehri'nin hayatı hakkında bilinenler çok fazla olmayıp azdır. Felekname ve Mantıku't-tayr adlı eserlerinde bazı bilgiler var ise de bunlar açık ve belirgin değildir. Ömrünü Kırşehir'de geçirdiği ve tekke sahibi bir şeyh olduğu bilinmektedir. Hayatını kendi eserinden takip edersek, şairimiz bütün ilimleri tahsil ederek iyi bir eğitim görmüştür. İslami ve edebi bilgiler yanında fen bilimlerine de sahiptir. Ayrıca hafız olduğunu Felekname adlı eserinde zikir etmiştir. Ahmedi Gülşehri Mantıku't-Tayr'ında her bir ilmi ayrı, ayrı sayıp döker ve bu arada kendisini de anlatır.
Ahmedi Gülşehri’nin türbesi Kırşehir’in merkezinde olup, ulaşılması çok kolaydır. Ancak Türbenin bakımsızlığı çevre düzenlenmesinin çok iyi olmadığı göze çarpmaktadır.
Geçtiğimiz hafta çok sayıda üniversite öğrencisiyle ziyaret ettiğimiz Ahmedi Gülşehri’nin türbesine tamamen demirlerle kapatıldığı ve kapısı kilitli olduğu için su dökemememiz bizleri haliyle üzdü. Türbe’de türbenin kime ait olduğuna dair en ufak bilgilendirici yazı ve kitabenin olmaması, türbeye giden bağlantı yollarında Ahmedi Gülşehri’ türbesine giden istikameti gösteren ok şeklinde levhanın olmaması büyük eksikli olarak gözümüze çarpmıştır. Bu eksikliklerin bir önce giderilmesi gerektiği gibi şimdi olmasa da ilerleyen yıllarda merkezden görünümünü engelleyen ön tarafta bulunan binaların istimlak edilerek önünün açılması yerinde bir hamle olacağı gibi Ahi Evrandan sonra ahilik postuna oturmuş bir şahsiyetle ile Ahi Evran’ı kavuşturmakla çok önemli bir hizmeti yapmış oluruz.
Türk Dili dedik, Ahmedi Gülşehrinden bahsettik ama gelin birde Türk Dilinin doğduğu Kırşehir’de Türk Diline ne hale gelmiş bir bakalım.
Medeniyetin getirdiği örselenmeden nasibini alan Kırşehir’de Türk Dili tahribata uğramaya başlamıştır. Dükkanların tabelalarına baktığınızda yabancı isimleri, görürsünüz, alışveriş marketlerine ve konfeksiyonlara gittiğinizde yüksek sesle çalınan yabancı müziklere şahit olursunuz. Alışveriş merkezlerinde, marketlerde, kafelerde; Hoş geldiniz yerine Welcome, İndirim yerine Damping, Yenilemenin yerine Restorasyon, Merkez yerine Center, Bölüm yerine Departman, Tam gün yerine Full Time gibi yazıları görür ve yabancı bir devlette mi yoksa Anadolu’nun ortasında bir şehir demi olduğunuzu bilemezsiniz. Bırakın Türkiye’de metropol şehir olarak adlandırdığımız şehirleri Kırşehir’de Türk Dili eriyor, bitiyor ama kimse müdahale etmiyor, yabancı isimli tabelalar kaldırılmıyor, yüksek sesle çalınan yabancı müziklere göz yumuluyor.
Kırşehir’in Türkçe’nin doğduğu Türk Dilinin Başkenti olan şehir olduğundan habersiz vurdumduymaz bir tavır içerisindeyiz. Ne üst düzey kurumlar, ne yetkililer, ne ilgililer kimsenin umurunda değil. Maalesef Türkçemiz elden gidiyor ne dizini döven var, ne içi yanan var. Herkes kendi sevdasında, kendi aleminde gününü gün ediyor. Cinselliğin, paranın, menfaatin ön plana çıktığı günümüz de neylesinler Türkçe’yi ve Türk Dilini Ama şunu da iyi bilmemiz gerekir ki Ahmedi Gülşehri, Aşıkpaşa, Yunus Emre gibi Türkçe düşünmüş, Türkçe yazmış şairlerimiz ile 739 yıl önce “Bu günden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, barigâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil konuşmayacaktır” diyerek ferman yayınlayan ecdadımıza ihanet ediyoruz ama farkında değiliz.