1989 yılında Kırşehir Belediye Başkanlığı seçimini ANAP kaybetmiş, SHP’den Belediye Başkanı kazanmıştı. O yıllarda ANAP iktidarı politikaları ile kan kaybediyor ve oyu da sürekli düşüyordu.

1989 yılında Kırşehir Belediye Başkanlığı seçimini ANAP kaybetmiş, SHP’den Belediye Başkanı kazanmıştı.
O yıllarda ANAP iktidarı politikaları ile kan kaybediyor ve oyu da sürekli düşüyordu.
İşte 1991 yılında Belediye Başkanı Mehmet Ali Yapıcı’nın elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi ile boşalan Kırşehir Belediye Başkanlığı için yeniden seçime gidiliyordu.
ANAP iktidarı devletin tüm imkanlarını kullanarak Kırşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmak istiyordu. Bunun için devletin bütün imkanlarını seferber ederek Kırşehir’de karargah kuruyordu. Hatta öyle oluyordu ki Kırşehir’e her gün bir bakan geliyor, neredeyse Bakanlar Kurulu Kırşehir’de toplanıyordu.
İşte böyle bir süreçte dönemin Başbakanı Erzincanlı Yıldırım Akbulut, Kırşehir Şeker Fabrikası’nın temelini atmak için ilimize gelmişti. Kırşehir’e Şeker Fabrikası’nın temelini atıyor, temele inanmayanları bilgilendirmek amacıyla da Kapıcı Cami önündeki alanda Şeker Fabrikası’nın projeleri yağmurun güneşin altında aylarca Kırşehirlilere göstermişti.
Şeker Fabrikası’nın temelini atan ANAP bu seçimi yine kaybetmiş, Kırşehir iktidarın bütün vaadlerini elinin tersiyle iterek yine SHP’ye ve adayı Dr. Cahit Gürses’e oy vermişti.
Bunun üzerine Şeker Fabrikası’nın inşaatı ağır aksak devam etmiş, neredeyse çürümeye terk edilmişti.
Ta ki 18 Nisan 1999 seçimlerine kadar. Bu seçimde MHP'den Kırşehir Milletvekili seçilen ve 57'nci Hükümette Devlet Bakanı olarak görev alan Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu’nun büyük gayret ve çabaları sonucu Kırşehir Şeker Fabrikası son teknoloji ile yapılmış ve 2000 yılında üretime açılmıştı.
İşte 18 yıldır Kırşehir’de bacası tüten, Kırşehir’in köylüsüne, nakliyecisine ve çalışına, ülke ve Kırşehir ekonomisine büyük katkı sağlayan, kârlı bir kuruluş olan Kırşehir Şeker Fabrikası bugün Ak Parti iktidarı döneminde özelleştirilerek elden çıkarılmak isteniyor.
Şu rastlantıya bakın ki ANAP hükümetinin Başbakanı Erzincanlı Yıldırım Akbulut’tu, bugün özelleştirilmesini isteyen de yine Erzincanlı Başbakan Binali Yıldırım…
Özelleştirme kararından geri adım atılmayacağını, çalışanların özlük haklarının korunacağını söyleyen Başbakan Yıldırım, şeker fabrikalarının bulundukları şehrin dinamikleriyle ayakta kalması gerektiğinin altını çizdi ve özelleştirme kararından geri adım atılmayacağını söyledi.
Her ne kadar Başbakan Yıldırım, Şeker Fabrikalarının kapatılmasının söz konusu olmadığını, üretimin devam edeceğini, yapılanın özelleştirme olduğunu söylese de 14 Şeker Fabrikası’nın bulunduğu illeri, çiftçileri, çalışanları endişeye sürüklediği ortada.
Elbette bir kurum zarar ediyor ve devletin sırtına kambur oluyorsa, kârlı hale getirilmesi için çalışmalar yapılmalı, olmuyorsa elden çıkarılabilir. Ama Kırşehir Şeker Fabrikası’nın böyle bir durumu yok. Kâr ediyor, ülke ekonomisine ve bütçesine katkı sağlıyor.
En son verilere göre Kırşehir’de; 5 bölgede, 111 köyde, 3 bin 456 üreticiyle, 128 bin dekara pancar ekimi yapılarak, yılda 670 bin ton pancar üretiliyor. Yılda ortalama 500 bin ton pancar işlenerek, 72 bin ton kristal toz şeker, 21 bin ton melas ve 130 bin ton yaş pancar posası elde ediyor. Çalışan 800 işçinin ve yaklaşık 3 bin 500 pancar üreticisinin ekmek kapısı. Ayrıca, kamyonculara, taşıyıcılara iş, çiftçiye hayvan yemi sağlıyor. Hayvancılığın gelişmesine, köylünün ve esnafın kalkınmasına büyük katkı sağlıyor.
Gerçekten Şeker Fabrikalarının üretimlerine devam ederek ülke ve illerin ekonomisine katkı sunmaya devam edecek olacağına inansak kimse özelleştirmeye karşı olmaz. Ama öyle olmuyor ne yazık ki…
Türkiye’de yapılan özelleştirmelerle, güzelim fabrikalar, üstelik stratejik kuruluşlar kapatılıp hem ülkemiz dışa bağımlı hale getiriliyor, hem de o tesislerin bulunduğu illere büyük zarar veriliyor. Birileri bedava denilecek bir rakamla aldıkları devletin fabrikalarının sadece kıymetli arsalarını satarak köşe dönüyorlar.
Yoksa şehrimizde bulunan ve özelleştirilen Petlas Lastik Fabrikası gibi sürekli büyüyerek, gelişerek ülkemiz ve ilimiz ekonomisine katkı sunsa ve 3 bin kişiye iş ve aş verse özelleştirmeye kabul. Yok formalite 5 yıl üretim yapıyormuş gibi, gösterilip beş yıl sonra kapısına kilit vurulacak, birileri rant elde edecek, hem ülkemize, hem ilimize, hem de üreticilere ve çalışanlara darbe vuracaksa elbette ki hayır. Hem de sonuna kadar hayır…
Şimdi ben yaptım oldu, mantığıyla hükümet özelleştirip, elden çıkarmayı istiyor. 5 yıl üretim şartı ile çalışanların özlük haklarının korunacağını gerekçe gösterip, halkın tepkilerini almaya çalışıyor.
Peki 5 yıl sonra ne olacak?
Peki, Kırşehir’in geleceği, Kırşehir’in köylüsü, çiftçisi, nakliyecisi ve burada çalışanlar ne olacak?
İşte bütün mesele bu…
5 yıl sonra Kırşehir kaybedecek, çalışan, üreten, çiftçi, köylü, nakliyeci, ülke kaybedecek.
1991’de temeli atılan ve 9 yıllık büyük mücadele ve gayretler sonucu üretime açılan, Kırşehir ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan Kırşehir Şeker Fabrikası’nı zor hizmete açtık, bu gidişle de “özelleştirme” kılıfıyla kolay kapatacak gibi görünüyor.
Peki Anayasa’nın 2. Maddesinde Türkiye Cumhuriyet devleti “sosyal bir hukuk” devleti olarak tanımlanırken, “sosyal devlet” olma görevini kamu kuruluşlarıyla yerine getirmesi, eğitimde, sağlıkta, sosyal güvenlikte, yeni iş alanlarının açılmasında, özel sektörün kârlı bulmadığı için yatırım yapmadığı alanlarda sosyal devlete ihtiyaç yok mudur?
Vardır, öyleyse Şeker Fabrikaları neden özelleştirilir ki?
Bu işi hiç kimse anlamıyor, anlamakta zorluk çekiyor insan.
Hükümet bu konuda geri adım atmazsa yazık olacak Kırşehir’e ve Kırşehirlilere…
Yazık olacak çiftçilerimize, nakliyecilerimize…
Yazık olacak ülkemize…
Son olarak haydi hükümet özelleştirdi Şeker Fabrikalarını. Peki bu millet şeker ihtiyacını sağlıklı olan pancar yerine nişanşa şekerine mi mahkûm edilecek?
ABD’nin CARGİLL denen bir firma DNA’sı değiştirilmiş mısırla, başka kimyasalları ve cıvayı karıştırarak tatlandırıcı dediğimiz şurubu üretiyor. Bu şurup hem çok ucuza mal ediliyor, hem tadı şekerden kat kat daha tatlı olduğu için büyük paralar kazanıyor.
Sırf bu firmanın isteği ile Türk tarımının bitirildiği, tüm şeker fabrikalarının kapatılarak şeker sektöründe çalışan veya dolaylı yoldan geçinen insanların çaresizliğe itildiği öne sürülüyor.
Lanet olası lifi alınmış nişasta, yani şekerin insanın sindirim sistemini darmadağın eden kimyasallardan oluştuğu, bu nedenle kanser, şeker hastalığı, kolesterol, kısırlık başta olmak üzere her türlü hastalığı yapmaya müsait maddeler içerdiği dillendiriliyor.
Ülkemizde satılan şekerli içecekler başta olmak üzere, tüm meyve sularında, hemen hemen tüm bisküvi, gofret, çikolata, pastaneler ve marketlerde satılan hazır pasta çeşitlerinde ve de bir çok ekmekte bu lanet olası mısır şurubu denilen zehiri bizlere yediriyorlar, üç kuruş etmeyen bu dünyayı, beş kuruş kazanmak için bize zindan ediyorlar. Yani emperyalist ülkeler; silâh ile yapamadıkları soykırımı genetiğini bozdukları gıda ile yapıyorlar.
Sağlıklı gıda ve mutlu bir Türkiye için, çocuklarımızın ve torunlarımızın sağlıklı geleceği için, tarım ve hayvancılığımızı dışa bağımlılıktan kurtarmak için hükümetin geri adım atarak Şeker Fabrikaları’nın özelleştirilmesinden vazgeçmelerini diliyorum.

***

Sevdiğim bir söz

“En büyük suçlar, zaruri olanı değil; fazla olanı elde etmek için işlenir.” Aristo
***

Her şey para için

Adamın biri gurbetten dönmüş. Tam köyüne geldiği esnada, fıkra bu ya biriktirdiği tüm parayı bir anda yere düşürmüş.
Para yere düşer düşmez çoban köpeği parayı ağzına attığı gibi mideye indirmiş.
Adam köpeği yakalamasına yakalamış, ama para mideye girmiş bir kere.
Ne yapacağı hakkında kara kara düşünürken yoldan geçen biri köpeği iyice içirmesini ve midesini bulandırmasını, bundan sonrada poposuna hafifçe vurarak kusturarak parasını geri almasını önermiş.
Adam denileni aynen yapmış. Hayvanın poposuna her vuruşunda paranın kısmı kusarak çıkıyormuş.
Bunu o sırada gören başka bir adam köpeği ona vermesi için 100.000 TL önermiş. Adam da tüm parası dışarı çıkınca köpeği adama söylediği fiyata vermiş.
Ertesi gün şehrin yerel gazetesindeki haber de şunlar yazıyormuş:
“Cani adam zavallı köpeği poposuna vura vura öldürdü!”