Son yerel seçimlerde yaşadığımız kaosla el âlemi kendimize güldürdük, ne kadar ayıp ve kötü bir örnek, köklü bir devletin bu tür olaylara sahne olmaması gerekirdi.
Evet, İstanbul büyük ve önemli bir şehir, her iktidar partisinin geleceği ve devamı için rota belirleyen ve maddi kaynak pınarı.
Yenilenmesi gerekliliği duyulan seçim arifesinde iki büyük parti adaylarının el ense çekimi, adeta bütün Türkiye’yi ekran başına kilitledi.
Birinin kendinden gayet emin serbest tavırlarıyla beğeni kazanırken, diğer adayın, “beni kim getirdi, adeta bırakında gideyim” havası gayet normaldi. Sayın eski Meclis Başkanı ve iktidar partisi ile beraber MHP’nin adayı, yorgun ve artık jokey oynanmaktan bıktığını belli edişi, ürkek tavırlarında gözden kaçmadı.
Hele Fetö’yü hiç mi hiç tanımadığı ve görmediğini söylemesi bayağı gülünç bir ifade idi. Devletin bayağı önemli makamlarında bulunan bir kimsenin geçmişini inkâr etme davranışlarına girmesi ve tedirgin olması nasıl yorumlanır, takdir oturumu izleyenlerindir.
İttifak ortağı Sayın Devlet Bahçeli’nin İstanbul’a lüks araçlarla uzun konvoy halinde gelişi benim midemi bulandırdı. Pazar günü oy vermeye gidenleri nasıl etkiler göreceğiz. Milliyetçi söylevlerle ve ülkücü olduğunu söyleyen bir liderin hayli pahalı ve lüks araçlarla seçim propaganda için oto yollarda gövde gösterisi yapması, milliyetçilik hamasiliğine soyunan bir parti liderine yakışıp yakışmadığını seçmen değerlendirir.
AKP’nin iktidara geldiği yıllarda, bütün komşularımızla Ooo problemsiz yaşayacağız derken nerdeyse didişmediğimiz ülke kalmadı. En büyük hataysa komşu ülke Suriye ile ilişkilerimizin bir gecede bozulması. Bu her şeyi alt üst etti ve bütün ilişkilerimizi tersine çevirdi. Suriye karmaşasında sınırlarımıza akın eden insanların ne olduğu ve ne niyetle geldiği, kimlerin projeleriyle ülkemize geldiği belli olmayan bu toplulukların Türkiye’de varlığı sorun olmaya başladı. Aynı zamanda adeta çocuk fabrikası gibi, şimdiye kadar ne kadar doğum yapıldığı belli olmayan ve devletin açıkladığında kat be kat fazla olan Arap kökenli insanların zamanla nasıl beka sorunu yaratacağı, küçük sayılan polisiye olaylarında belli olmaya başlaması bayağı ürkütücü.
Adam öldürmeler, soygunlar ve disipline alışık olmayan insanların topluma saldığı korku, halk arasında yüksek perdede seslendirilmeye başladı. Suriye’de sayısı belli olmamakla beraber 70’den fazla yasadışı örgütlerin varlığından bahsediliyor, bu korkunç bir rakam.
Türkiye’ye gelen insanların içerisinde ne kadarı Suriye’deki örgütlerle irtibatlı oda belli değil. Sahil kenarlarını adeta istila eden, sözüm ona ilticacı din kardeşlerimizin nasıl bir lüks içerisinde yaşadıkları o yerlerin sakinleri tarafında hayretle izleniyor.
Okul yüzü görmeyen ve okula gitmesi gereken çocukların, küçük el sanatlarına (mesela berber çıraklığı ve araba tamirciliği gibi) mesleklere yerleşmeleri, Türk gençleri için tehlike arz ettiğini bir türlü anlayan yok.
Türkiye’de doğan çocukların ileride Türkiye’ye karşı kin duygularıyla yetiştirilip ve intikam almaya kalkarsa bunun sorumlusu kim olacak?
Çünkü daha şimdiden Suriye’de çıkan iç savaşın sorumlusu olarak Türkiye’yi gösteriyorlar. Parklarda vakit geçiren gençlere yaklaşın ve dinleyin neler anlatılıyor. Felaket ve ürkütücü, ben burada duyduklarımı yazmayacağım merak edenler dostluk kurup öğrensinler, misafir gençler neler konuşuyor.
Bu sorunun çözümünde çok geç kalınmıştır ve daha fazla geç kalmanın Türkiye için pek te iyi olacağını düşünmüyorum. Yanılmayı çok istiyorum inşallah yanılırım.