Büyük ekonomik sıkıntılar içinde yaşayan, halkın her geçen gün fakirleştiği, işsizliğin arttığı zor bir süreçten geçen ülkemiz ne yazık ki bir türlü seçim ortamından kurtulamıyor.
Daha geçen yıl Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimini yaptık. Ardından hemen yerel seçim sürecine girdik. Yani 2018 yılını seçimle geçirdik.
Ülkemizi yönetenler de, muhalefet te seçim sözcüklerini dillerinden düşürmezken, Ağustos ayında büyük bir ekonomik kriz ülkemizi derinden sarstı.
Dövizin hızlı yükselişiyle birlikte iğneden ipliğe bütün ürünlerde zamlar yağdı, halkımızın alım gücü biran da yüzde 50 oranında düştü.
Bu sıkıntıları nasıl aşacağımız üzerinde kafa yormamız gerekirken, bu kez de mahalli idareler seçimleri atmosferine girdi ülkemiz ne yazık ki…
Yine aylarca ülkemizi idare eden Cumhurbaşkanı’ndan, bakanlara, muhalefetten bürokratlara kadar herkes seçime odaklandı.
Konuşmalar, ötekileştirmeler, sert dille yapılan eleştiriler, suçlamalar, kutuplaştırmalar…
Ülkemizin sorunları her geçen gün artarken, bizler de dedik ki, “Ya şu seçimler bitse de gerçek gündemimize dönsek!”…
Türkiye’de yerel seçimler bitti, ama tartışmaları bitmedi. İstanbul’da günlerce oylar sayıldı, iktidarı da, muhalefeti te İstanbul seçiminin ne olacağı üzerinde tartışmalara girdi. 13 bin civarında oyla seçimi kazandığı YSK tarafından teyid edilen CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu mazbatası verildi.
Tartışmalar bitti mi, yine bitmedi ve sonunda mazbata iptal edildi, seçimlerin 23 Haziran’da yenilenmesi kararı verildi.
Yani 1 Nisan sabahı Türkiye’de seçimlerin gündemden kalkması gerekirken, üç aydır ne yazık ki herkes İstanbul seçimini konuşuyor.
İktidarı da, muhalefeti de, bakanı da, bürokratı da, valisi de, belediye başkanı da, çaycısı da, berberi de, bürokratı da İstanbul seçimlerine kilitlendi.
Herkes seçimle endekslenmiş durumda.
Kırşehir’in sorunları mı, ülkenin sorunları mı, geçiniz. Önce şu seçimi halletmek önemli!
Aylardır yatıyoruz İstanbul seçimi, kalkıyoruz İstanbul seçimi…
Konuşuyoruz Binali Yıldırım, tartışıyoruz Ekrem İmamoğlu…
Yani artık gına geldi hepimize.
Herkesin dilinde “şu seçim de bitse gerçek gündemine dönsek!” serzenişleri dilden diye dolaşmaya başladı.
Türkiye olarak 2018 yılını seçimle geçirdik, 2019 yılının yarısını da seçimle geçirdik. Yani 1,5 yıldır seçim konuşuyoruz, her şey ikinci plana itildi.
Yorulduk, bıktık dersek abartmamış olmam her halde…
Elbette seçimler demokrasinin gereği. Halk gider sandığa oyunu verir, kazanan göreve gelir, kaybeden köşesine çekilir, bir dahaki seçimlere hazırlanır.
İş başına gelen hükümet te, belediye başkanları da halkın beklentileri doğrultusunda yaşanan her türlü sorunu çözmek için çalışır.
Ama ne yazık ki Türkiye’de bu olmuyor. Kazansalar bir türlü, kaybetseler bir türlü, tartışmalar ve çekişmeler, sen-ben kavgaları daha da artarak gidiyor. Bu da insanları gerçekten siyasetten ve siyasetçilerden her geçen soğutuyor.
Türkiye’nin tek derdi İstanbul seçimiymiş gibi, ülkeyi idaren Cumhurbaşkanı’ndan bakanlara, bürokratlara, belediye başkanlarına, parti genel başkanlarından il başkanlarına kadar herkes İstanbul’da seçim çalışması yapıyor. Bu olacak şey değil.
Ben ülkemin ve Kırşehirimin içinde bulunduğu sorunların çözümlenmesini, insanların ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümlenmesini, işsizliğin daha aşağılara çekilmesini, hiçbir işyerinin, fabrikanın kapanmamasını, işinden aşından olmamasını, hayatın ucuzlamasını, mutlu ve müreffeh bir ülkede ve ilde yaşamak istiyorum.
Ben bu sorunları çözmekle görevli olanların İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğu için harcadıkları zamanı halkın yaşadıkları sorunları çözmeye ayırmalarını bekleyenlerdenim.
Ama öyle olmuyor maalesef…
Böyle olunca da ne yazık ki insanlar her geçen siyasilerden umutlarını kesiyor. Huzursuzluklar kavgaları, cinayetleri, hatta intiharlara artırıyor.
Yeter artık diyorlar, ama kimse bunların sesini duymuyor, duysa da duymamazlıktan gelmeye devam ediyorlar.
İşte geçen hafta AK Parti’nin Kırşehir Milletvekili Mustafa Kendirli başta olmak üzere seçilen yeni belediye başkanları İstanbul’da karargâh kurdu, Kırşehirli hemşehri dernekleri ile toplantılar yaparak adayları Binali Yıldırım’a oy vermelerini istiyor.
CHP Milletvekili Metin İlhan, Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu ve kurmaylar da yine İstanbul’da toplantılar ziyaretler yaparak CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na oy toplamaya çalışıyorlar.
Yani demem o ki Kırşehir’i yönetenlerin de, ülkemizi yönetenlerin de birinci gündemi İstanbul Büyükşehir Belediye Bakanlığı seçimleri…
Her gün televizyon ekranlarında tartışmalar, AK Parti mi, CHP adayı mı kazanacak? Hangi aday ne yaptı, ne dedi? Cumhurbaşkanımız ne dedi, bakanlar ne dedi, liderler ne dedi? Tartışmaları…
17 yıl sonra ilk kez bir tartışma programında bir araya gelen iki adayın performansında kim öne çıktı? Modiratör İsmail Küçükkaya ne dedi, nasıl sorular sordu, hangi adayla buluştu, hangi adayı destekledi? Tartışmaları…
Ya inanın artık televizyonları izleyemez olduk. Herkes kendine göre yorumluyor. İki partinin yandaş gazetecileri, taraflı yorumcular konuşuyor da konuşuyor…
Kimi siyasetçilere güven her geçen azalırken, son yıllarda güveni ve inandırıcılığı kalmayan basının itibarı da ne yazık ki yerlerde sürünüyor.
Maalesef gerçek gündeme dönen yok!
Ülkemizin çevresinde dış güçlerin yaptığı hainlikler, savaşlar, terör olayları her geçen gün artıyor, fidan gibi gençlerimizi şehit olarak toprağa verilirken, yazılı ve görsel medya bunları bir cümleyle geçiştiriyor, tekrar asıl gündem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri üzerindeki tartışmaları başlatıyor!
Yeter artık!
Bıktık artık!
Seçim biter, tartışmalar bitmezse ülkemiz inanın kan kaybetmeye devam eder.
Yazık olur ülkemize…
Yazık olur Kırşehirimize…
İnsanlar yaşanan ekonomik kriz altında inim inim inlerken, nedir bu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine bu kadar önem vermek, asılmak niye?
Kırşehir’i yönetenler, siyasiler İstanbul’da seçim çalışmalarına katılıp, partilerinin adaylarına destek ararken, keşke şöyle çarşıyı, pazarı, sanayiyi gezip de buradaki esnafın, halkın sorunlarını dinleyip, bir çözüm yolu bulsalar olmaz mı?
Yok, yok!
Emir yukarıdan geldiği için İstanbul’dalar…
Ne diyelim kolay gelsin. İnşallah Pazar günü İstanbul seçimleri sonuçlanır da gerçek gündemimize döneriz diye umut ediyoruz.
Haydi hayırlısı!..

***

Biraz da gülelim!

O araba kullanırken herkes dua ediyordu
Peder ve Bahadır ölmüşler. Cennetin kapısında onları bir melek beklemekteymiş. Melek sormuş:
– “Yaşadığınız sürece ne günah işlediniz?”
Peder hemen atlamış:
– “Ben sürekli Tanrı için dua ettim. Hayatım boyunca onun yolundan hiç çıkmadım” demiş.
Bahadır se:
– “Valla benim tek kötü huyum vardı oda çok hızlı araba kullanırdım” demiş.
Peki demiş melek:
– “Peder sana cennetin gümüş anahtarını, Bahadır sana da cennetin altın anahtarını veriyorum.”
Peder bu duruma çok sinirlenmiş ve meleğe sormuş:
– “Ben hayatımı Tanrı’ya adadım, sürekli onun için dua ettim, şimdi bu çocuk niye benden üstün tutuluyor?”
Melek cevap vermiş:
– “Peder sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama Bahadır araba kullanırken herkes dua ediyordu!..”
***

Sevdiğim bir söz

“İkiyüzlü insan pazar tezgâhı gibidir? Öne iyilerini koyar, arkası hep