15 Temmuz 2016 cuma akşamı büyük bir badire atlattık, kelimenin tam anlamıyla uçurumdan döndük. Kendilerini devletten büyük görüp, devletin içine sızmış, dış güçlerin beslediği şer çetesi, ihanet şebekesi paralelci hainler kendi emellerine ulaşmak için Türkiye’deki anayasal düzeni değiştirmeye, T.

15 Temmuz 2016 cuma akşamı büyük bir badire atlattık, kelimenin tam anlamıyla uçurumdan döndük.
Kendilerini devletten büyük görüp, devletin içine sızmış, dış güçlerin beslediği şer çetesi, ihanet şebekesi paralelci hainler kendi emellerine ulaşmak için Türkiye’deki anayasal düzeni değiştirmeye, T.C. Devletine ve Türk Milletine darbe yapmaya vatanın bölünmez bütünlüğüne kast etme teşebbüsünde bulunmuşlardır.
Başarılı olamayan bu darbe girişimini Türkiye genelinde olduğu gibi Kırşehir’de de halk meydanlara inerek protesto etmiş, devletine, vatanına sahip çıkmıştır.
Aslında 15 Temmuz akşamı ülkemizin yaşadığı ihanet yeni bir şey değildi, bu günlere hemen gelinmedi. Bu hainliğin, bu ihanetin kökü istiklal ve kurtuluş savaşları yıllarına dayanmaktadır. Bu ihanet şebekeleri istiklal ve kurtuluş savaşları yıllarında Türkiye’nin, Türk İnsanının var olma mücadelesinde Kuvayi Milliye’yi şer ocağı ilan eden, İslam’ın kurtuluşunun tek yolunun Yunanlıların, İngilizlerin, Fransızların ve diğer düşman ülkelerinin himayesinde olacağını söyleyerek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasına karşı çıkan, Kuvayi Milliye’ye karşı insanları kışkırtan, kanının akıtılmasının caiz olduğu yönünde fetvalar vererek isyan başlatan hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; Ülkenin kurtulması için başlatılan milli hareketi yok etmekten başka bir şey değildi. İstiklal ve kurtuluş savaşları yıllarında çok zor şartlarda düşmanla savaşan Kuvayi Milliye bir taraftan da içerideki bu şer odakları ve ihanet şebekeleriyle mücadele etmiştir.
İşte o günlerde tohumları atılan bu ihanet ve şer odakları bu gün köklenmiş, dallanmış, budaklanmış, önemli mevkilerde yer tutmuş, güçlenmiş ve devletin içine sızmışlardır. Devlete sızan ihanet ve şer odakları bu gün T.C. Devletinin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Hükümetine, TBMM’ ne askeri ve polis tesislerine, devletin diğer tesislerine saldıracak, suikast yapacak, bomba atacak, kardeşi kardeşe öldürtecek kadar canileşmiş ve gözlerini kan bürümüştür. Ne yazık ki bu hainliği yapanlar suyu üfleyerek içenler, Allah deyince ağlayanlardır.
Ne tuhaftır ki! Allah deyince ağlayan sinsi zihniyet zerinde doğup, büyüdüğü topraklara, bir elin yağda, bir elin balda özgürce yaşadığı vatanına, devletine darbe girişiminde bulunuyor, devletin personeliyle, silahıyla, uçağıyla, helikopteriyle, mühimmatıyla, bombasıyla devletini bombalıyor, askeri polise, polisi askere, kardeşi kardeşe öldürtüyor,
vatani görevini yapmak için anne ve babaları tarafından sacları kınalanarak, davulla, zurnayla peygamber ocağı olan asker ocağına gönderilen temiz, şerefli vatan evlaları tatbikat yapacağız diyerek aldatıyor, kullanılıyor.
Söyler misiniz bana bu nasıl Allah deyince ağlamak?
Eşini kaybeden kadınların, öksüz yetim kalan çocukların, yıkılan ocakların, sönen ışıkların, evlatlarını kaybeden anne ve babaların akıttığı göz yaşlarını, çektikleri acılarını, şehit olan askerimizin, polisimizin, hayatını kaybeden vatandaşımızın hesabını kim verecek.
Bu şerefsizlik, vicdansızlık değil midir? Allah yolunda gittiklerini, yeryüzüne indirilmiş en mükemmel, en akılcı, en bilimseli en çağdaş kitap olan Kuran-ı Kerim ile yeryüzüne gelmiş en mükemmel insan olan Peygamber Efendimizi rehber edinerek yaşadıklarını söyleyenlerin yaptıkları nankörlük değil mi?
yemek yediğin tabağa pislemek değil mi ?
Bu nasıl suyu üfleyerek içmek, bu basıl Allah deyince ağlamak?
Demek ki bu göz yaşları Timsah gözyaşlarıymış başka açıklaması yok.
Gerçekten 15 Temmuz cuma akşamı uçurumun kenarından döndük. Vatanımızı, milletimizi ve devletimizi Allah esirgedi.
Tabi olaylar sadece paralelin tek başına planladığı girişim değildir. Bunun arkasında Amerika, Almanya, İngiltere gibi dış güçler de var. O da başka bir yazı konusu. Sadece şunu belirtmek istiyorum bakmayın dış güçlerin darbe girişimi kınadıklarına onlar sürekli kazanandan yana tavır alırlar. ABD paralelci başını boşuna yıllardır besliyor.
Son olarak su konuya da değinmek istiyorum. Kırşehir’de darbe girişimine tepki gösteren gençlerimizden bazıları ne yaptıkları bilmiyorlar, kepçelerin bıçaklarının üzerlerine, kamyonların üst bölümlerine çıkarak tehlikeli işler yapıyorlar, taksilerde dolaşanlar, camdan sarkıyorlar. Bir düşseler ne olur halleri. Gençlere bu ülkenin, bu vatanın, bu insanların, anne ve babaların çektiği acılar yeter, başka acıları kaldıracak halimiz kalmadı, lütfen dikkatli olun, tehlikeli işlere maceraya kalkışmayın, yüreklerimiz yakmayın diyerek seslenmek istiyorum.