KARAMANOĞLU Mehmet Bey, millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, dil birliğinin sağlanması gerektiğine inandığı, kendi dilini ve kültürünü hor gören, başka kültürlerin egemenliğine girmeyi yücelik sanan yoz anlayışa tepki gösterdiği için 738 sene önce Türkçe’den başka bir dil konuşulmasını yasaklayarak 13 Mayıs 1277 yılında "Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmayacaktır” şeklinde ferman yayınlamıştır. Atalarımız 738 yıl önce Türkçemize gereken önemi verirken bu gün bırakın büyükşehirleri maalesef ilimiz Kırşehir’de dahi Türk Dili yozlaştı, yerine entel dantel yabancı terimler aldı.

KARAMANOĞLU Mehmet Bey, millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, dil birliğinin sağlanması gerektiğine inandığı, kendi dilini ve kültürünü hor gören, başka kültürlerin egemenliğine girmeyi yücelik sanan yoz anlayışa tepki gösterdiği için 738 sene önce Türkçe’den başka bir dil konuşulmasını yasaklayarak 13 Mayıs 1277 yılında "Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmayacaktır” şeklinde ferman yayınlamıştır.
Atalarımız 738 yıl önce Türkçemize gereken önemi verirken bu gün bırakın büyükşehirleri maalesef ilimiz Kırşehir’de dahi Türk Dili yozlaştı, yerine entel dantel yabancı terimler aldı.
Bakın Kırşehir’de faaliyet gösteren dükkanlara daha içeri adım atmaz insanı rahatsız edici, yüksek sesle yabancı müziklerin çalındığını duyarsınız. Devir değişti mantığıyla, çağdaşlık, medeniyetçilik ve Avrupalılaşmak maskesi adı altında bazı dükkanların özellikle gençlerin gittiği kafelerin tabelalarına baktığınızda dilinizin dönmediği okumakta zorlandığınız yabancı yazıları görürsünüz.
İlimizde faaliyet gösteren büyük marketlerin girişlerinde ENTER, çıkışlarında EXİT yazdığı indirimlerin DAMPİNG olarak adlandırıldığı üzücü bir o kadarda acı gerçekleri görmek mümkündür. Ne yazık ki bu duruma hiçbir yetkili kurumlardan da ses çıkmamaktadır. Kısaca Türk kaşıyla yabancı haltı yenmektedir.

Oysa Kırşehir İslamiyet’in yayılmasında, Anadolu’nun Türkleşmesinde, Türk Dilinin yayılmasında önemli roller üstlenmiştir. Türkçe yazılan ilk üç eser Aşıkpaşa, Yunus Emre ve Ahmedi Gülşehri tarafından Kırşehir’de yazılmıştır. Bu nedenle araştırmacı yazarlar, tarihçiler Kırşehir için “Türk Dilinin Başkenti” ifadesini kullanmaktadırlar.
Türk diline böylesine katkıda bulunmuş Kırşehir’de yabancı dükkan tabelaları, kelimeler ve çalınan müzikler yüz yıllar önce Türkçe için mücadele eden atalarımızın, evliyalarımızın, alimlerimizin kemiklerini sızlatmaktadırlar. Bu üzücü hal Kırşehir gibi tarih ve kültür kokan, Türk Diline büyük önem veren tarihi bir vilayete yakışmamaktadır.
Kırşehir’de durum böyle ama diğer illerimiz de durum daha vahim. Gezin yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri dolaşın, dükkanların tabelalarına bakın durum içler acısıdır.
ENTERLERİ, EXİTLERİ diğer yabancı sözcükleri görür ve okursunuz.
Bunlarla da kalmaz tanıtımın demo, sunucunun spiker, gösteri adamının showman, radyo sunucusunun diskjokey, hanım ağanın, firstlady, dükkanın store, bakkalın market, torbanın poşet, mağazanın süper, hiper, gross market, ucuzluğun, damping olduğunu görür ve okursunuz.
Beldelerin girişinde welcome, çıkışında goodbye veya alış veriş merkezlerinin kapılarında girişlerin enter, çıkışarın exit olduğunu, alanın platform, merkezin center, sonun final, büyüğün mega, küçüğün mikro, özlemin hasretin, nostalji olduğunu görür ve okursunuz.
İçinizden iş hanımızın plaza, bedestenimizin galeria, sergi yerlerimizi, center room, show room, büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fast food, yemek çeşitlerimizin menü, hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
Çarpıcı önemli haberler, flash haber, yaşa, varol sevinçleri, oley oley, yıldızları, star diye seyredeniniz var mı?
Vatanımızı, toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı, kültürümüzü, benliğimizi, medeniyetimizi, milliyetimizi çaldırmayalım, kaybetmeyelim derken, dilimizin çalındığını, talan edildiğini, özün el diline özendiğine, içi yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi, ata sözlerimizi unuttuk, şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik, Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz, içi yananınız var mı?
Hayır yok, millet olarak vatan, millet, bayrak, ezan,din, iman sevgisinden, inancından tamamen uzaklaştık.
Sadece yiyip, içip, gezip, tozan millet olduk. En yüce değerlerimizden koptuk, dilimizden bi haber olarak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla havalı havlı, şişkin, şişkin yaşama gayreti içerisine girdik.
Yazımı Ulu Önder M. Kemal ATATÜRK’ün bir sözüyle bitiriyorum.
Türk milletinin dili Türkçe’dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevmeli ve onu yüceltmek için çalışmalıdır.