Günlük yaşamımızda karşılaştığımız olaylara alışarak her şeyi normalmiş gibi görmek mi, ahlaki değerlerimizi kaybettiğimizi her zaman fark ettirmiyor?
Toplumsal olarak, yollarda çarsıda her hangi bir kurumun kapısında sinirler her zaman gergin, sanki işimiz olan gittiğimiz her yerde kavgaya hazır hale gelir bir toplum olduk. Kendimizden başka kimseye şans tanımadığımız gibi, hep kendimizin önceliği olduğunu düşünür duruma gelmemizin sebebi ne?
Aldığımız arabanın vasıflarını ve trafik kurallarını bilmediğimiz gibi yollarda maganda davranışlarıyla ve en çok problem yaratan aynı zamanda en çok kaza yapan ülkeler arasında üst sıraları devamlı işgal ediyoruz.
Dedemizden kalan ve şahsi malımız olarak gördüğümüz yollarda, diğer sürücülere şans tanımıyoruz. Üç şeritli kavşaklarda sola veya direk gitmemiz gerekirken sağa dönüş yaparak bir kaç saniye kazanacağımızı zannederek başkalarının hayatını tehlikeye sokmaya tereddüt etmiyor ve düşünemiyoruz.
Karşı gelen veya itiraz edeni de, koltuk altında yatan haydarla (Anadolu’da lobut veya köstekleme deniyor, büyük şehirlerde ismi haydar) karşı tarafı kurallara uymaya davet ediyoruz. Tabi sağ kalır da yaşarsa, çünkü haydarın yetersiz kaldığı yerde makina devreye giriyor (Ateşli silah).
Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk “Savaş, ülkeler için bir cinayet” diyor. Fakat biz savaşta kaybettiğimiz insandan daha fazlasını trafik kazalarında kaybediyoruz. Bir de sakat kalıp başkalarının yardımıyla yaşamaya devam edeni düşününce çok vahim bir tablo çıkıyor ortaya.
İkinci Dünya Savaşından sonra Fransa başkanının çok önemli bir sözü vardır, “Bir ülkenin ekonomisi bozuk olabilir, halk yoksul düşebilir, aç kalabilir ve sistem bozulabilir, her şey düzeltilir, fakat toplumun ahlakı bozulursa bunu düzeltmek uzun zaman alır ve zor düzelir” demiş.
Biz de halkın anasını ağlatanları baş tacı ediyoruz. Devletin parasını cebellezi edenleri baş köşeye oturtuyoruz. Bazen de bakan yapıyoruz.
Ukrayna meclisinde yeni seçilen başkan, eski bir sabıkalı adamı meclisten kovdu. En doğrusunu yaptı. Biz de de bu tip insanlar var ve her zaman devlet erkânının fotoğraf karelerinde yer almayı çok isterler ve de çok başarılı da olurlar.
Başımıza bir Fetö olayı bulaştı, her kesime ve bütün kurumlara sızmış, fakat bir siyasi kurumlara yani partilere ve iktidar partisinin belediyelerine sızamamış. Ne garip şey demek ki!
En sağlam ve en iyi korunur kurumlarımız arasında siyasi partilerimiz varmış!
Bir yerel seçim yaptık dünyaya rezil olduk ne ayıp şey. Hiç gereği yokken iki sefer masraf yaptık ve İstanbullular ne demek istediğini yine söyledi, tabi anlayana.
Toplum olarak yaşamımıza bakarsak, ahlaki açıdan her yönden bir açığımızı bulmak mümkün. Çevre temizliğinde, günlük alışverişlerde yani yaşamımızın her safhasında bir eksiğimiz var. Eğitim sistemindeki yanlış ve çarpıklık elbette göz ardı edilemeyecek bir faktör. On iki senede on sefer eğitimin başındaki bakan değişir ve her gelen kendi ideolojisine ve kendi kafa yapısına göre eğitimi şekillendirmeye kalkar ve bir de yanlışta ısrar edilirse, küçük yaşta başarısızlığı kabullenemeyen gençliği bir düşünün.
Toplum ahlakını ve toplum disiplinini, devletinde baba şefkati ile yaklaşarak ve aile içerisinde temeli atılması gereken saygı ve hürmetin tekrar kazandırılması için vakit geçmeden en kısa zamanda önleminin alması gerekir, eğer varsa yetkili kuruluşların.
Kırsal kesimlerde aile planlaması ne durumda belli değil.
Kırşehir’de insanlar umutsuz, her geçen de umutsuzluğu artarak devam ediyor. Kırşehir’de hangi esnafa sorsanız işler kesat. İş, yok, alış-veriş yok. Hadi bıraktık esnafı onlar kıvranmaya devam etsin. Peki halkın alım gücü ne alemde. Gıda dersen almış başını gidiyor. Şu yaz mevsiminde bile sebze ve meyve fiyatları pahalıysa, kışın ne olur düşünmek bile istemem.
“Üçten aşağı çocuk yapmayın” diyenlerden sorunları çözmelerini bekliyoruz, ama çözüleceğini de göremiyoruz. İşsizlere yeni işsizler katmak, nasıl bir akla hizmet etmektir anlayamıyoruz.
Çiftçi desen üretmiyor, üretim maliyetleri artmış, ekmiyor, ekemiyor. Ekse bir dert, etmese bin dert. Kırşehir tarım ve hayvancılık şehri olsa da bunu da günden günü kaybediyor. Üretici kendisine uzanacak bir yardım eli bekliyor. Uzanır mı zor gözüküyor.