AKP kendi elleriyle Türkiye’ye yeni bir lider yarattı, kendilerine bütün Türkiye’nin teşekkür etmesi lazım.
Genç dinamik ve üslubu barıştırıcı, birleştirici bir lidere ihtiyacın olduğu zamanda. İleri zamanlarda koltuğun dürtüsüyle havalara girmeyip iyi bir ekiple siyasi hayatını sürdürebilirse, uzun zaman laik bir seçim propagandaları ve renkli bir siyasetçi izleriz İnşallah.
Memleket sevgisinin hizmet kalitesine göre değerlendirmek sağlıklı olamaz. Kimi siyasetçi maaile topluca yani aile boyu idare ve komut vermeyi sever ve karşılığını değişik taktiklerle tahsil eder.
Bazıları da acemice siyasi hayatını yoksullukla tamamlar. Siyaset güven duyduğu ve sır saklamasını bilen yakın akrabalarla yürütülecek demokratik bir uygulama olamaz. Demokrasi terimi, bana göre egemen olan bir sınıfın, güçsüz sınıfı esaret altına alarak sömüren bir nevi ustaca yutturulan bir soygun düzenini, cici gösteren sevimli bir terimdir.
Türkiye’de yapılan son seçimlerde, alicengiz oyunuyla halkın iradesini yok sayıldığı dillerden düşmüyor. Bu durum seçmeni sandıktan soğuturken, alının kararların siyasi olduğu eleştirileri karşısında üzgünüm ama gerçek bir tespit demokrasiden hızla uzaklaşıyor izlenimi içinde olmamızdır.
İşte son olarak İstanbul’da büyükşehir Belediye başkanlığı seçimlerinin iptal edilmesi ve yenilenme kararanın alınması. Eğer iktidar partisi ve genel başkanı, bu yenilgiyi kabullenebilseydi, bir sonraki seçimde, hatalarını masaya yatırır ve çalışma ekibini yenileyerek belki de yüzde 50 garanti altına almış olurdu. Ama ne hikmet ki teşkilatının beceriksizliği ve başarısızlığına bir kulp aramaya başlaması ve bu arada Sayın Reisicumhuru yanlış yönlendirmesi, son oluşan kaosun sorumlusu olarak ve aynı zamanda yüksek yargı organları zor duruma düşürdü.
Bu kargaşada Dolar ve Euro tavan yaparken, dış borçların da bir o kadar artması, tuzu kuru olan siyasileri hiç ilgilendirmedi. Borsa adeta tepe takla aşağıya sarkarken, bazı güzide ve Türkiye’nin gurur duyması gereken Aselsan gibi gözbebeğimiz kuruluşlar gitti gidiyor.
Sayın Reisicumhurun teşviki ile yastık altındaki birikimlerini halka arz edilen ve nafakasından artırdığı birikimlerini bu gibi kurumlara yatıranlar kara kara düşünürken, acaba bu kurumun sofrasına kim çökecek diye merakla beklemeye başladı. Acaba sırada ASELSAN mı var özelleştirme dalaveresinde?
Bazı şehirlerde olduğu gibi Kırşehir’de de, ticaretle uğraşanların büyük sıkıntı içerisinde olduğu pek çok esnafın kepenk indirdiği ve hatta kapıya bile kilit vurmadan (çünkü dükkânda kilitle koruyacak mal kalmadı) iş yerini terk ettiğini görmek istemeyenlerin bu gidişi nasıl tersine çevireceği somut herhangi bir girişim göze çarpmıyor.
Kırşehir’de bayrama bir hafta kaya çarşıya, pazara bakıyorum, in-cin top oynuyor. Herkes evinden dışarı çıkmıyor, ya da çıkamıyor. Çünkü dışarı çıksa alış-veriş yapacak ahali yok. Alsa gelecek ay bunu nasıl ve nerede kapatacağının hesabını yapar halde. Çünkü devir hesap-kitap devri. Böyle olunca da insanlar alış-veriş yapamadığı için, esnaflar da satış yapamadığı için büyük bir darboğazda.
Genç işsiz nesiller arasında ümitsizliğin arttığını, sokaklarla pek alakası olmayan yetkililer ne kadar geçerli bir çözüm üretecekler, oda belli değil. Çevremizde ve bilhassa doğu Akdeniz’de Türkiye’yi çembere almak isteyen ve bilhassa Coni’nin destek ve yardımlarıyla cesaretlenen guruplarının ve hain terör örgütlerinin şehit ettiği vatan evlatlarının cenazeleri bile siyasi reklam amaçlı gösterilerle şovlaştı ve çok vahim olaylara şahit olmaya başladık. Bunları da alkışlayan ve savunan kimseleri de görmek nasıl yorumlanır.
17 Senedir devletin başında olan ve her istediği yasa ve kanunları anında çıkartan iktidar, kendi yanlışlarını başkasına itelemekte bayağı ustalaştı. Dış politika ve ekonominin bu duruma gelmesinin failini aramaya gerek yok. Suçlu aha burada, her şeyin suçlusu benim yani halk, suçlu aramaya gerek yok nokta.