Siyasette hareketlilik neredeyse zirve yaptı, zira parti genel başkanlarının birbirleriyle olan görüşme trafiği hızlandı. 
Halen iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan galiba son günlerde yapılan seçim anket sonuçlarını yetersiz gördü ki, bir yandan MHP liderini evinde ziyaret ederken, diğer taraftan Saadet Partisi ile görüşmelerini sürdürüyor. Tabi “Cumhur İttifakı” kendi ittifak alanını geliştirme girişimlerinde bulunurken, “Millet İttifakı” bileşenleri de boş durmuyor.
CHP, İYİ Parti, SP, DEVA ve GP genel başkanları birbirlerini ziyaret ederek "güçlendirilmiş parlamenter sistem" önerileri eşliğinde ikili ilişkileri sıcak tutmaya çalışıyorlar. Henüz yeni kurulan Mustafa Sarıgül’ün TDP’nin kapısını çalan olmadı, ama yakında burada da ziyaretleşmeler başlayabilir. Hatta bunun içine henüz partileşmemiş olan Muharrem İnce‘nin Memleket Partisini de katabiliriz.
Siyasi aktörler yüzde bir oy alabilen bir partiyi ziyaret etmeleri bir yana, binde bir oy alan partilerin bile kapısını çalar oldular. Ortada “Millet İttifakı”nın erken seçim talebi olmasına rağmen, iktidar cephesinden bir erken seçim konuşan gündeme getiren de yok.
HDP şimdilik tüm bu ittifakların dışında tutuluyor. Kapalı kapılar arkasında nelerin konuşulduğu, kim kiminle ne konuştuğu henüz gün yüzüne çıkmadı. Ancak HDP yüzde on civarında bir oy potansiyeline sahip bu oyun nereye gideceği şimdilik belirsizliğini korurken HDP’li yetkililer de, diğer siyasi partilerden randevu talep ederek görüşme turlarına oda katılıyor.
Son günlerde yapılan seçim anketlerine bakılırsa “Cumhur İttifakı”nın oy oranının bir hayli azaldığı ve iktidarını korumaya yetmediği yönünde, ancak millet ittifakı bileşenlerinin de İYİ parti hariç oylarını artıramadığı görülmektedir. Ayrıca ittifaklar arasında geçiş yapacak, tutumunu, davranışını, siyasetini değiştirecek olan bir parti bundan sonra seçmen tabanı üzerinde çok fazla etkili olamaz.
Tüm şirketlerin yaptığı seçim anketlerinde kararsız bir seçmen kitlesinin olduğu ve yüzde 15’lere varan bir oy oranına yükseldiği bilinmektedir. Öyle anlaşılıyor ki seçmen mevcut siyasi aktörlere güven duymadığı için arayış içinde…
O halde; öyle de anlaşılıyor ki, Başkent Ankara’da mevcut partilerin genel merkezlerinde oturarak yapılan siyaset seçmene güven vermiyor. Sadece grup toplantılarında siyaset yapmak ta seçmen nezdinde yeterli kabul görmüyor. Öyleyse liderler il, ilçe hatta kasabalara gidip halkla bir bütün olmalı, halkın bir bireyi olduklarını göstermeli, dert dinlemeli, çözüm yollarını anlatmalı, güven vermeli ki kararsız seçmene umut olabilsin.
Gerek sağda ve gerekse de solda yeni partiler kuruladursun, ittifaklar halinde seçime gidildiği için oylarda çok fazla bölünme v.s olmaz. İlkeler üzerine kurulan ittifaklar sadece seçime sayılı günler kala değil de devamlı olması esastır.
Koalisyonlar verimli olamıyor denilerek yapılan değişiklikle, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi ve şimdi de seçim öncesi koalisyonlar yapılmaya başlandı. Yani yağmurdan kaçarken doluya tutulduk sanki. 
Bir an evvel yetkilendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi millet yararına en doğru çözüm olarak görüldüğünü düşünenlerin sayısının giderek arttığı gözlemleniyor.