Kırşehir’de havalar soğudu insanlar ısınma derdine düştü.
Döviz kurlarından kaynaklanan nedenlerle kömür fiyatlarının geçen yıla göre iki kat artması ekonomik sıkıntı içinde kıvranan “orta direk” dediğimiz insanları büyük çıkmaza iterken, doğalgazla ısınan hemşerilerimiz de fiyatların geçen yıla oranla yüzde 30 artmasıyla zor bir kış geçireceğe benziyor.
Gerçekte insanlar ekonomik sıkıntı içinde kıvranırken, diğer yandan siyasette bir yerlere gelmek isteyenlerin gündemi ise varsa siyaset, yoksa siyaset…
Siyasetçilerin zaten gündemlerinde hiçbir zaman ekonomik sıkıntı ve gelecek kaygısı olmadığı için rahatlar! Onlar nasıl olsa bir şekilde hayatlarını garanti altına almış, tabiri caizse tuzu kuru insanlar.
Siyasetin s’inden anlamayan, siyasetçilerde olan, ancak benim gibiler de hiç bulunmayan yetenekler nedeniyle, partilerin kıyısından bile geçemiyor.
Bazen dostlarım, arkadaşlarım bana takılırlar, “Sen niye siyasete girmiyorsun?” diyorlar.
Ben de onlara “Benden olmaz!” diyorum.
Belki de kafa bulmak için ısrar ediyorlar, ben de siyasetin kurallarını ve ayak oyunlarını bilmeyen dürüst, Kırşehir sevdalısı olan insanların siyasette bir yerlere asla gelemeyeceğini bildiğim için kendi kendime “otur, oturduğun yerde!” diyorum.
Siyasetçi olmak gerçekten büyük meziyet. Herkese mavi boncuk dağıtıp, onlarla yiyip içecek, onların bir dediğini iki yapmayacaksın. Yeri geldiğinde yalanları havada uçuracak, belki de bu yalanlarla gökteki kuşları vuracak, ama partililerine asla “yok, olamaz!” demeyeceksin.
Mesala bu hüner ben de yok! Ne yapayım yalan söylemek, menfaat için ona buna olmamış şeyleri olmuş gibi söyleyip, yağ çekmek benim kitabımda yok! Yapamam.
Eee siyasetçide olmazsa olmaz olan en önemli yetenek ben de olmayınca, benden siyasetçi olur mu?
Elbette olmaz!
Yaşım 55 oldu, gazeteci mesleğim gereği siyasi partilere çok gittim, geldim. Ama hiçbir partiye üye olmadım. Dedim ya benden siyasetçi olmaz diye… Belki de bundan dolayı siyasette işim olmaz.
Ama kendinde cevher görenler, bir yerlere gelmek isteyenler hangi parti iktidarda ise o partinin kapısında kendilerine yer buldular. Sesleri çıktı, haklarını aradılar, kendilerini o partili olduklarını kanıtladılar ve bir yerlere şıp diye geldiler; tabi “su akarken testini doldur” hesabıyla makam ve mevkii kaptılar, ihale aldılar, çocuklarını, yakınlarını, çevresindekileri de iş-güç sahibi yapıverdiler!
Bu tip politikacılara ben “zübük” diyorum ya bana kızanlar da oluyor elbet. Çünkü “zübük” politikacı Kırşehir’de o kadar çok ki!
Bu “zübük”ler hangi parti iktidarda o ise partide kendilerine hemencecik yer bulurlar. Onlarda siyasi görüş, düşünce, felsefe yoktur! Utanmayan, kaşarlanan bu kişilerin tek amacı iktidar partisinin nimetlerinden yararlanmak, iş-aş, ihale kapmak, tabi olursa parti yönetimlerinde, Belediye ve İl Genel Meclisi Üyesi olmak. Tabi Belediye Başkanı ve Milletvekili görevi verilirse gel keyfim, gel!
Şimdi 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak yerel seçimlere Kırşehir’de Belediye Başkanı, Belediye ve İl Genel Meclisi’nden aday adayı, hatta mahallelerde muhtar adayı olmak isteyenlere de bazı hatırlatmalarda bulunacağım. Sakın ha kendinizden emin olmayın. Siyasette her an her şeyin olabileceğini, kendinizin yerini kesinlikte çanta keklik olarak görmeyin.
Çünkü ben geçmişte Kırşehir’de siyasette bir yerlere aday olanlar çevresinin yakınlarının “oyum senin” demelerine rağmen nasıl kıvırdıklarını iyi hatırlıyorum.
Şöyle 1980’li yıllarına gidiyorum. 1983 yılında Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi’ni Kırşehir’de kuran Hakkı Göçen, 1984 seçimlerinde partisinden Kırşehir Belediye Başkanı seçilmişti. Kırşehir’de çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile tanınan, yaptığı altyapı ve hizmetlerle bugün bile hala takdir edilen Hakkı Göçen, 1989 seçimlerinde ANAP’tan ikinci kez belediye başkanı adayı olmak istemişti. Hatta bu konuda dönemin başbakanı ve partisinin genel başkanı Turgut Özal’a gitmiş ve “Müsaade ederseniz Kırşehir’de yaptığım yatırımları tamamlamak için bir kez daha belediye başkanı adayı olmak istiyorum” demişti.
Başbakan Özal da “Sen rahat ol Hakkı Bey, bak senin ceketin de benim ceket gibi düğmeleri kavuşmuyor. Merak etme. Kırşehir’de sen yine adayımız olacaksın” bile demişti.
Bir süre sonra Muzaffer Tekeli’nin il başkanı olduğu ANAP’ta teşkilat yoklaması için sandık kurulmuştu. Buradan çıkacak sonuç genel merkeze ulaştırılacak ve yine Hakkı Göçen Belediye Başkanı adayı olacaktı.
Kurulan sandıkta oy kullanacakların çoğu yakın arkadaşı ve dostları olduğu için kendisinin sandıktan birinci çıkacağına inanan Hakkı Göçen belediyedeki makamında küçük bir ziyafet sofrası bile hazırlatmıştı. Temayül yoklamasını kazanacağından emin olan Hakkı Ağbi, bir tepsi baklava ile makamında bekliyordu.
Partide oyunu kullanan parti yöneticileri soluğu belediyedeki Hakkı Göçen’in makam odasında alıyor, “Başkanım hayırlı olsun, oyumu sana verdim” demekten de geri durmuyorlardı.
Hakkı ağbi her gelen yönetim kurulu üyesinin bu sözleriyle daha da rahatlıyor, neşeleniyor ve koyu bir sohbetle kendinden emin bir şekilde ikinci kez belediye başkanı olacağının hesaplarını yapıyordu.
Bu arada bir telefon çalıyor ve karşısında ANAP İl Başkanı Muzaffer Tekeli, Hakkı Göçen’e moralini bozan, hatta altüst eden seçimin sonucunu duyuruyordu:
“Hakkı Abi, seçim bitti, size hiç oy çıkmadı. Seçimde Mehmet Altın birinci çıktı.”
Bu sonucu duyan Hakkı Ağabey odada duran ve biraz önce “oyumuzu sana verdik!” diyenlerin yüzüne baka baka ağzına geleni söylüyor, “Allah’tan ki bana bir oy çıkmamış. Eğer çıksaydı, hepiniz ben verdim derdiniz” diyordu.
Hakkı Göçen, bu sonuçların ardından il yönetiminin kendisine vefasızlık ettiğinin üzüntüsünü yaşarken, “Bu partiyi ben kurdum, ben kapatacağım, ben babamı asar altında oturur ağlarım” dediğini daha dün gibi hatırlıyorum.
Aynı vefasızlığı partisinin genel başkanı ve Başbakan Turgut Özal da yapınca Hakkı Ağbi ikinci kez belediye başkanı adayı olamamış ve partisi de Kırşehir’de seçimleri kaybetmişti.
İşte siyaset böyle bir şey!..
Gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde Kırşehir’de bir yerlere aday olmak isteyenlerin yerinin kesin olduğunu düşünmesin. Siyasette her an, her şey olabilir. Verilen sözler lafta kalabilir.

***

Biraz da gülelim!

İş başvurusu yapmış!
Adamın biri İstanbul'da iş için, İş ve İşçi Bulma Kurumu'na müracaat etmiş…
"Evet bir iş var" demiş ilgili memur.
"Rus dans grubu birini arıyor. Yapılacak iş, kızların soyunmasına, giyinmesine yardım etmek, günde iki kez vücutlarını bebek yağı ile yağlamak ve de göğüslerinin ucuna parlak küçük yıldızlar yapıştırmak" demiş..!
Sevinçten gözleri parlayan adam, "Çok iyi, çok iyi, hemen başlayabilirim" demiş. Memur:
“-Tamam o zaman, yarın sabah yedide Adapazarı'nda olabilir misiniz?"
“-Neden? İş Adapazarı'nda mı?”
“- Hayır iş İstanbul'da ama başvuru kuyruğunun sonu, şu anda Adapazarı'nda, onun için...

***

Sevdiğim bir söz
“Aklını başına al da, fani olan bu dünya zindanında kimseden vefa arama. Bu dünyanın vefası bile vefasızdır.” Hz. Mevlana