24 Haziran seçimlerinin ardından ülkemizde ve Kırşehirimizde pek çok sorunlar gün yüzüne çıktı.
Türk insanı seçimlerle birlikte pek çok sorunlarının çözümünü beklerken, tam tersine sorunlar daha da arttı. Özellikle döviz kurlarındaki yükselişle birlikte ekonomimiz büyük bir çıkmaza girdi, a’dan z’ye her şeyin fiyatı hemen hemen iki kat arttı, insanlar hayat pahalılığı içinde kıvranmaya başladı.
Ne yazık ki döviz kurlarındaki yükselişi gerekçe gösteren pek çok spekülatörler, uyanık fırsatçılar sattıkları ürünün Dolarla, Avro ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, ya stokçuluğa başladı, ya da fiyatını iki-üç kat arttırdı.
Ülkemizi yönetenler de doğal olarak bu darboğazı atlatmak için pek çok projeyi ya askıya aldı, ya durdurdu, ya da yavaşlatmak zorunda kaldı.
İşte şu elinizde tuttuğunuz gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”in kullandığı gazete kâğıdının fiyatı da yüzde 200’e varan oranında arttı, diğer girdiler de buna paralel yükseldi. Maliyetler bu kadar artarken, gazeteleri ayakta tutan resmi ilanlar da yatırımların durdurulması nedeniyle olmayınca büyük bir sıkıntıya girdi.
Elbette her sektör bizim gibi büyük bir çıkmazda. Bu sıkıntılı süreci hep birlikte atlatmak için kenetlenmek varken, herkesin fedakârlık yapması gerekirken neden bu kadar vicdansızlık yapıp, mal stoklayıp fiyat yükseltmek için bahane arıyoruz?
El vicdan yani!
Çalışanların, emeklilerin maaşları erimiş, alım gücü yarı yarıya düşmüş, esnaflar iş yapamadıkları için tek tek kapısına kilit vururken, hala fırsatçılar fiyat yükseltmeye, bu fakir milleti sömürmeye devam ediyorlar.
Kırşehir’de bazen market ve alışveriş mağazalarına gidiyorum, bir ürünün fiyatı her gün değişir mi? Maalesef değiştiriliyor!
İşte Kırşehir’de bir ay önce 50 kuruşa kadar düşen karpuz bugün 2 liradan satılıyor! Ne oldu da bir ayda 4 katına yükseldi, ya yükseltildi?
Ne yapsın insanlar bir karpuzu da mı yemesin?
Pazar fiyatları el yakıyor, markete mecbur olmadıkça gidemiyor, giyim-kuşamı zaten boş verdik. Eee bu millet ne yapacak? Ne yiyip ne içecek?
İşte kışa şunun şurasında ne kaldı.
Isınma fiyatları, doğalgaz ve elektrik fiyatları zaten ateş pahası oldu! Kömürün fiyatı geçen yıla göre iki kat artmış durumda.
Eee vatandaş bu kışı nasıl geçirecek?
Üretimin bol olduğu bu aylarda sebze ve meyve fiyatları bugün el yakarken, kışın ne olacak hiç tahmin edecek olan var mı?
Özetle insanlar büyük bir sıkıntı ve çıkmaz içinde kıvranıyor.
İşte gelecek hafta okullar açılacak. Anne ve babalar şimdiden ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Kırtasiye, kılık-kıyafet fiyatları döviz kurundan dolayı büyük çapta yükselmiş durumda. Şimdiden veliler ne büyük çıkmaz içinde…
Peki insanlar bu kadar sıkıntılı bir süreçten geçerken, ülkemizi ve ilimizi idare edenler ne yapıyor, ne düşünüyor acaba?
Ticaret Bakanlığı fiyat denetimi yapıyor, sattıkları ürünlerin fiyatını fahiş fiyata yükseltenler hakkında yasal işlem yapmaya başladı. Çok doğru bir karar…
Kırşehir’de böyle bir denetim yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Ban şahsen bir gazeteci olarak görmedim, duymadım!
Yapılmıyorsa neden?
Acaba insanlar kazıklatılsın, daha yoksul duruma düşürülsün diye mi?
Yoksa, kim yapacak mantığı ile mi?
Sayın Valimiz İbrahim Akın’ın bu duruma seyirci ve duyarsız kalacağını düşünmüyorum. İlgili kurum ve kuruluşları harekete geçireceğine yürekten inanıyorum.
Kırşehir Ahi kenti bir şehirdir. Türkiye’ye örnek olmak zorundadır.
Elbette biz kimse zararına mal satsın demiyoruz, ama biraz fedakârlık yaparak küçük bir kârla ürünlerini halka sunsun istiyoruz o kadar…
Ama yok, olmuyor Kırşehir’de bu durum…
Diğer yandan, Türkiye’de yeni bir eğitim ve öğretim yılı daha başlıyor.
Ana okullar açıldı, ilk, orta ve liseler ise gelecek hafta ders başı yapacak. Şimdiden yeni eğitim ve öğretim yılında tüm öğrencilerimize başarılar diliyoruz.
Kırşehir’de her eğitim ve öğretim yılında yaşanan olumsuzlukların bu yıl yaşanmamasını arzu ediyoruz.
Bilindiği üzere okul kitaplarını devletimiz öğrencilere ücretsiz olarak sunuyor. Geriye kalan defter, kırtasiye ve yardımcı kaynaklar…
Ama her yıl olduğu gibi bu yıl da okullarımızda daha kalem tutmayı bilmeyen ana okulu öğrencilere 70-80 maddelik bir ihtiyaç listeleri tutuşturuluyor. Diğer öğrencilere de okullar açıldıktan sonra yine kırtasiye ve yardımcı kaynak listeleri tutuşturulacak! Üstelik yasak olmasına rağmen!
Yasak olması rağmen yine velilerin itiraz ettiği yok. Ama verilen listeleri “şu kırtasiyeden, şu markadan” diye yazmaları, hatta alacakları kırtasiye firmalarının isimlerini vermek velilerin yoğun tepkilerine neden oluyor.
Dün bir hemşehrimiz konuşuyordu. Bazı kırtasiyeciler “Şu okulu biz bağladık, bu anaokulunun malzemeleri bizden! Diğerleri avucunu yarlar” diyerek okul ve öğretmenlerle işi bağladıklarını utanıp sıkılmadan söylüyorlarmış.
Kırtasiyecilerin ve seyyar satıcıların okullara girmesi yasak olmasına rağmen, okulları ve anaokullarını ziyaret ederek öğretmen ve idarecileri bağlayan, kafa kol alanlar kimlerdir?
Öğretmenlerin, öğrenci velilerini kazıklatmak için listeler hazırlayıp velilerin ellerine tutuşturmaları hoş bir davranış mıdır?
Zaten insanlar ekonomik sıkıntı içinde ne yapacağını şaşırmış durumda iken, adeta burnundan solurken, bir de bu tür yönlendirmeler olursa istenmeyen nahoş olayların olacağı ortadadır.
Ben Kırşehir’de her yıl bu konuyla ilgili nice haber ve yorumlar yazdım. Milli Eğitim Müdürlüğünü, okul idarecilerini ve öğretmenlerini, hatta valilerimizi de uyardım. Öğrencilerin, velilerin kırtasiyecilere göz göre kazıklatılmasının çok yanlış olduğunu ifade ettim.
Ama ne yazık ki hiç kimse bu sorunun üzerine gitmeyince, Kırşehir bazı uyanık kırtasiyecilerin atını oynattığı bir çiftlik gibi kullanılmaya devam etti.
Ben yeri gelmişken buradan tekrar Milli Eğitim Müdürümüzü, okul müdürlerimizi, öğretmenlerimizi uyarıyorum. Lütfen okullarda öğrencileri “şu kırtasiyeden, şu ürünleri, şu markaları alın!” diye yönlendirmeyin.
Umarız çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz ve okul idarecileri bu yıl böyle bir dayatma yapmazlar, hiçbir kırtasiyeciyle ahbap-çavuş ilişkisine girip velilerimizi kazıklatmazlar!
Milli Eğitim Müdürümüz Şevket Karadeniz’in bu konuda okul idarecilerini ve öğretmenleri şimdiden uyaracağına inanıyoruz. Yoksa bu tür olumsuzluklar eğitimde marka kent olan Kırşehir’e hiç yakışmaz…
Ben yine buradan bir de Valimiz İbrahim Akın’a çağrıda bulunayım. Sayın Valim Kırşehir’de yukarıda belirttiğim sorunun yaşanmaması için gereğini yapın. Sizin haksızlığa, hukuksuzluğa karşı ne kadar duyarlı olduğunuzu biliyor ve görüyorum. Halkın içinden biri olarak halkın sorunlarına karşı duyarsız kalmayacağınızı da biliyorum. Lütfen velilerin ve öğrencilerin bazı okul müdürleri ve öğretmenlerin yaptığı yanlışlara engel olun. Engel olun ki Kırşehir’de nahoş ve istenmeyen olayların önüne geçin. Yoksa dedim ya zaten ekonomik sıkıntı içinde olan insanlar birilerine patlar ve faturası ağır olur.
Herkes sizin yapacağınız bir uyarıyla haddini bilecek kendi işini yapacak. Okul müdürü müdürlüğünü, öğretmen öğretmenliğini, öğrenci öğrenciliğini, kırtasiyeci esnafı da esnaflığını bilecek. “Şu okulu biz bağladık, bu anaokulunun malzemeleri bizden! Diğerleri avucunu yalayacak” deyip, ayak oyunlarına girip, öğrencileri ve velileri kazıklayıp, köşe dönmenin hesabını yapamayacak.
Benden uyarması.

***

Biraz da gülelim!

Cin hikâyelerine inananlar hâlâ var

Top oynayan çocuklar bir adamın camını kırmış.
Biraz sonra adamın zili çalınmış, çok güzel bir kadın kapıda, “Beyefendi çocuklar top oynarken camınızı kırmışlar, topu atan da benim oğlum, neyse zararınız ben tazmin ederim” demiş.
Adam “Sadece camım kırılmadı, atılan top içerde şu 600 yıllık şamdanı da kırdı!” demiş.
Kadın ne diyeceğini şaşırmış, adam “Aslında siz bana çok büyük bir iyilik te bulundunuz. Çünkü ben bir cinim ve 600 yıldır bu şamdanın içinde yaşıyordum, dileyin benden 3 dilek yerine getireceğim!”
Kadın, “Hemen bir köşküm olsun isterim” deyince adam telefonu eline alıp, “Hemen Miami sahilindeki köşkü satın alın!” demiş.
“Tamam köşk işi! İkinci emriniz nedir?” deyince kadın “Yüzlerce elbisem, ayakkabılarım, çantalarım olsun” demiş.
Adam yine telefonu almış eline “Gucciden, Chanelden v.b. yüzlerce kıyafet, çanta, ayakkabı alın 38 beden” demiş.
“O iş de tamam! Üçüncü isteğiniz nedir?” deyince kadın “Yüzlerce de mücevherim olsun”
Adam yine bir telefonla işi halletmiş!
Kadın mest artık. Cin ne derse yapmış!
Adam, “Ben de sizden bir ricada bulunsam acaba ayıp olur mu? Malum ben şamdanın içine 600 yıl yaşadım, hiç bir kadınla birlikte olmadım. Benimle bir gece kalır mısınız?”
Kadın düşünmüş bu kadar isteğimi yerine getiren cinle neden olmasın deyip olumlu yanıt vermiş.
Sabah uyandıklarında, kadın bakmış adam yatakta keyif sigarası içiyor, bir yandan da gülüyor.
Kadın sormuş, “Niye gülüyorsun?”
Adam, “Sen kaç yaşındasın merak ettim” deyince kadın, “40” demiş.
Adam “İşte buna gülüyorum. 40 yaşına gelip te halen cin hikâyelerine inanan salaklar var!”

***

Sevdiğim bir söz
“Çay kaşığı gibi ortalığı karıştıran insanların unuttukları bir şey var, ortam durulduğu zaman bir kenara bırakılırlar.”