Bir korona virüsü sardı dünyanın tamamını, kimsenin kımıldayacak hali kalmadı. İki de bir dünyaya meydan okuyan, kafa tutan  ABD’nin sesinin çıkmasını bırakın gücü yetmiyor. Ancak  sağlık bilim kurulunun eğer bunlara uyulursa virüse yakalanmazsınız dediği şartlar var.  
Nedir bu şartlar? 
Evden çıkmamak, maske takmak, sosyal mesafe ve temizlik. Bu dört  maddeye son günlerde sigarada eklendi ve yetkili makamlar toplum sağlığını etkileyeceği, bir diğerinin nefesinden çıkan dumanın karşıdaki insana zarar vereceği  için  açık alanlarda, caddelerde, parklarda, pazar yerlerinde sigara içilmesi yasaklandı. Bu kararı alanlar kafalarına göre değil uzun araştırmalar sonucunda  almaktadırlar. Bu kararlar  sadece Türkiye için değil tüm dünya ülkeleri için de geçerlidir.  Yani çözüm yolu aynı. Evden çıkmamak, sosyal mesafe, maske, hijyen kuralları ve sigara bunlara uyulduğu zaman virüsten korunmuş oluyoruz. Sağlık bilim kurullarının tavsiye ettiği ve valiliklerce titizlikle uygulanmaya çalışan şartlara maalesef insanlarımız uymakta özen göstermemektedirler. Kırşehir cadde ve sokaklarında halen maske takmadan veya çene altına, koluna takan vatandaşlar olduğu gibi sigara yasağına hiç kimse uymamaktadır. 
Geçtiğimiz Cumartesi yolumun düştüğü Kırşehir Cumartesi Pazarında özellikle satıcıların maske, eldiven takmadıklarını ve sigara içtiklerini  gördüm, etrafıma baktım zabıta, polis görür de konuyu anlatır mıyım diye onları da göremedim. Pazarcı esnafı gayri ahlaki şekilde sigarasını içiyor, maske ve eldiven takmıyordu. Tanıdık bir pazarcıyı uyardığımda  “Aman canım onunla kim uğraşacak” Maske çenemizin altında duruyor zabıtayı, polisi görünce hemen  ağız ve burnumuzu kapatıyoruz, sigarayı da  yere atıyoruz!” cevabını aldım. 
İşte bu kurallara uymamak, hem kendinin hem başkalarının sağlıyla oynamak ahlaksızlıktır. Devlet her satıcının ve insanın başına polis, asker,  zabıta dikemez, insanlar çıkarılan kanunlara, alınan kararlara uymak zorundadır, hiç kimse bir diğerinin sağlığıyla oynama hakkına sahip değildir. 
O nedenle yaşadığımız dünyada bir şeylerin iyi gitmesi için güzel ahlaka sahip olmalıyız ve bunun kavgasını yapmalıyız. Bizler güzel ahlakı tesis edemediğimiz sürece hiçbir şeyi sağlam inşa edemeyiz. Güzel ahlak her şeyin sağlam temelidir. 
Günümüzde geldiğimiz dönemde bizler güzel ahlakı unutarak, güzel ahlaka ve insana uymayan ne kadar davranış biçimleri varsa hepsini yapan ve alkışlayan toplum olduk sadece korona nedeniyle alınan kararlara uymamak ahlaksızlık değil, iş yerinde makam sahibi olmak ve  idarecilerin gözüne girmek için düz, sırt üstü, ters, parende gibi ne kadar  takla ne varsa hepsini atıp,   birde amuda kalkıp,  her türlü yalakalığı yapmakta ahlaksızlığa bir örnektir ve bu ahlaksızlıklar iş yerlerinin üretimini düşürmekte, verimliliğini azaltmakta, gerçekten alın teri akıtarak  çalışan personelin çalışma şevkini kırmaktadır.   
Bunun örneklerini Kırşehir'de faaliyet gösteren  kurumlarda görmekteyiz. Elinden hayır şer gelmeyen. iş yapma ve  bitirme yeteneği olmayan beceriksiz, basiretsiz kişiliksiz insanlar güzel ahlakla birlikte iş ahlakına sahip olmadıklarından her hangi bir yere  alın teriyle hak ederek gelmek  yerine çok kolay yöntemlerle kötü iş ahlakıyla,  karaktersizlikle, yalakalıkla bir yerlere gelmeye çalışıyorlar, günlerini gün ediyorlar, sekiz saatlik mesai saatini dolduruyorlar bizim yöneticilerimiz de ahlaksızlığın en büyüğünü yapan, kurumları yıpratan verimsiz hale getiren, üretimi düşüren bu kişileri el üstünde tutuyorlar. Çünkü bizler toplum olarak ahlakı sadece kadın, erkek davranışlarına,  cinselliğe bağladık. Bir erkeğin bir kız ile el ele gezmesini ahlaksızlık olarak gördük ama iş yerlerindeki karakteri bozuk yalakaların üst makamlara şirin görünmek ve köşelerde yer tutmak için yapmış olduğu gayri ahlaki davranışları kötü ahlak olarak görmedik. 
Bu nedenle bizim her alanda ahlakın kavgasını yapmamız gerekmektedir. Ben de tasvip etmiyorum ama Kırşehir merkezinde, cadde ve sokaklarında, Kent Park’ta, Cacabey Meydanı’nda veya her hangi bir yerinde küfürlü konuşanları ahlaksız olarak niteledik. Ama yine aynı alanlarda ellerinde tespih sallayarak oturanların karı-kız muhabbeti edenleri,  faiz sohbetlerini ve insanı tiksindiren içini kaldıran balgamıyla birlikte tükürmelerini ahlaksızlık olarak görmedik.  Bu nedenle bizim öncelikle güzel ahlakı tesis etmemiz gerekmektedir.  
Tavuğun yem yediği gibi çekirdek yiyip,  kabuklarını içtiği sigaranın  izmaritlerini, peçeteleri, mendilleri  yere atanları ve uyarıldıklarında da Kırşehir Belediyesi’nin temizlik görevlisini göstererek, “Onun görevi nedir, ben kirletiyorsam o da gelip temizlesin! Boşuna mı maaş alıyor?”  diyenleri ahlaksız olarak görmedik. 
Bu nedenle bizim  güzel ahlakı tesis etmemiz  gerekmektedir.
Devletin kurumların da yönetici olunca kendisini  ne oldum delisi zanneden kendini beğenmiş, kibirli, kasıntı, şişkin, “her şeyi ben bilirim!”, “her şeyden ben anlarım!” diyen yöneticilerin yanına gidince onları her türlü övgüyü dizdik, “iyi ki varsın”! Allah sizi başımızdan eksik etmesin!” dedik, ama personeliyle konuşurken küçük gördüğü için sırtını dönen, selam vermeyen, tokalaşmayan kibirli, mızmız yöneticilerin davranış biçimlerini ahlaksızlık olarak görmedik. 
İşte bu nedenlerle bizim güzel ahlakı tesis etmemiz gerekmektedir.  
Hani iyi ahlak ve kötü ahlak konusunda yazılacak o kadar çok konu var ki, başta da dediğim gibi biz ahlakı sadece kız erkek davranışlarına, cinselliğe bağladık onun dışındaki davranış biçimlerini ahlaksızlık olarak görmedik. 
Vatandaş, “Kırşehir Belediyesi’ne olan su ve emlak borcunu nasıl olsa devlet af çıkarır!” diyerek ödemiyor, sonrasında  parasını ödemediği suyla abdest alıp, namaz kılıyor, dini imanı kimselere bırakmıyor. Biz de bu muhtereme yaptığının ahlaksızlık olduğunu söylemiyoruz. Devletin suyunu, elektriğini kaçak kullanıyor, vergisini  vermiyor ahlaksızlık olmuyor, Terme Caddesi’nde veya Kent Park’ta el ele gezen kız ve erkek  ahlaksız oluyor!
Pazarcı esnafının tezgahın önüne malların iyisi koyup, vatandaşa arka taraftan kötülerini vermesi veya yüzlerce vatandaşın alış-veriş yaptığı pazarda küfürlü ve manalı konuşmaları, vatandaşa yüksek fiyatla satmaları gayri ahlaki durum değil mi? 
Peki, bizler bu pazarcı esnafına yaptığının ahlaksız olduğu söyledik mi?
Bu nedenle güzel ahlakı tesis etmemiz gerekmektedir.  
Ekmek fırınlarının, pastanelerin, lokantaların göze hitap eden süslü vitrinlerinde sergilenen ekmeklerin, yemeklerin, pasta ve tatlıların yapıldığı imalathanelerinin pislik içerisinde olması hangi ahlakın eseri olabilir.  
Yıllardır “Namazın yeri ayrı, diğer davranışların yeri ayrıdır” diyerek camiye gidip namaz kılıp, dışarı çıktıktan sonra  ahlaka uymayan davranışları yapmak güzel ahlakın neresindedir?  
Ağzımızı açtığımızda adaletten, eşitlikten. hak ve hukuktan konuşarak, "Ahiretteki en büyük mükafatı adaletli yöneticilerin alacağını" söyleyip, her tür türlü adaletsizliği, eşitsizliği yapmak hangi ahlaka uyar? 
Bizler toplum olarak öncelikle  güzel ahlakın mücadelesini, güzel ahlakın kavgasını yapmalıyız ve güzel ahlakı tesis etmeliyiz.  
Aklıma bir fıkra aklıma geldiği için  yazımı fıkrayla bitirmek istiyorum.  
Kadının birisi kocasından boşanmak için hakimin yanına gitmiş ve kocasından boşanmak istediğini söylemiş. 
Hakim de, “Derdin nedir,  neden boşanmak istiyorsun?” demiş.
Kadın, “Ben herifi pek sevmedim onun için boşanmak istiyorum” demiş 
Hakim de, “Böyle boşanma sebebi olmaz” deyince kadın çok ısrar etmiş ve sonun da hakim, “Tamam sizi boşayalım” demiş ve eşinin adını sormuş. 
Kadın da, “Adını ne bileyim hakim bey, iki aylık evliyiz kendisinden hevesim yoktu ki adını bileyim” demiş. 
Hakim de boşamış. 
Bizim de toplum olarak ahlaktan haberimiz yok ki, çıkarılan kanunlara, alınan kararlara uyalım.  
O nedenle biz bir an önce güzel ahlakı tesis etmeliyiz ve onun kavgasını yapmalıyız.