Kırşehir 2017 yılına kar ve soğuk ile girdi. Ancak kardan kıştan çok ekonomik sıkıntı insanlarımızın belini büktü.

Kırşehir 2017 yılına kar ve soğuk ile girdi. Ancak kardan kıştan çok ekonomik sıkıntı insanlarımızın belini büktü.
Kırşehir’de bugünlerde herkes ekonomik sıkıntılarını bir kenara bırakmış, terör ve güvenlik sorunlarına kafa yoruyor.
Nasıl yormasın ki?
İnsan hayatta ekonomik sıkıntılarını bir şekilde çözebilir, yaşadığı sıkıntılara göğüs gerebilir, ancak ülkesinin çeşitli illerinde terör olaylarıyla masum insanların her gün şehit edilmesine, ülkesinin bölünüp parçalanmasını asla kabul edemiyor.
Oysa ülkemiz ve Kırşehir 2016 yılına ne kadar güzel ümitlerle girmişti…
Türk insanı 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan seçimlerde tek başına iktidar çıkarmış, istikrar ve büyümeyi beklerken ne yazık ki 2016’yı terör ve 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi ile sarsıldı.
Ben şahsen Kırşehir’im adına 2016 yılından ne kadar çok umutluydum. Kırşehir iktidara iki Milletvekilli, yerelde Belediye Başkanı vermiş, yıllardır beklediği, ancak nedense raflarda tozlanan ve bir el bekleyen projelerin gerçekleşmesini bekliyordu.
Milletvekilli Mikail Arslan ve Salih Çetinkaya, Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, İl Başkanı Mustafa Kendirli ve Vali Necati Şentürk, bunlara ilave olarak AK Parti Kırşehir eski Milletvekilli ve Teşkilat Başkan Yardımcısı Hacı Turan genel müdürlerin, bakanların hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile sık sık Kırşehir’i konuştular. Kırşehir’in sorunlarının çözümü konusunda destek ve katkı sözü aldılar.
İşte Kırşehir 2016 yılında gördüğü bu birliktelik sayesinde sorunlarının çözümleneceği umudunu taşırken ülkemizde yaşanan terör ve darbe girişimleri ile ümidini yitirmeye başladı ne yazı ki…
Bunlar da yetmedi, son günlerde dövizde yaşanan hızlı yükseliş nedeni ile tüm piyasalar allak bullak oldu. İnsanların parası bir anda eridi gitti. Dövizle borçlananlar batağa saplandı. Ekonomik sıkıntıyla adeta ülke ve Kırşehir insanına ikinci büyük darbe vuruldu.
Bugün bakıyorum dolar 4 liraya yaklaşmış, euro 4 lirayı geçmiş, akaryakıt başta olmak üzere bütün ürünler zam üstüne zamlanıyor, emeklinin, işçinin, memurun birkaç gün sonra alacağı zamlı maaşlar erimeye başlamıştır.
Peki, bu kadar ülkede sıkıntı varken insanlar ekonomik, güvenlik ve terör sorunu ile boğuşurken bizi idare edenlerin gündemi ne?
Başkanlık ya da Partili Cumhurbaşkanlığı…
Akşam evine ekmek götüremeyen ya da aldığı maaşla geçinemeyen, çoluk çocuğunun ihtiyacını karşılayamadığı için eve boynu bükük giden babaların, anaların hali ne olacak?
Peki, evladını vatan topraklarını korumak için eline kına yakarak askere gönderen, ancak bölücü vatan hainlerinin kurşunlarıyla şehit düşerek bütün hayallerini sönen şehit ailelerini kim anlayacak?
Peki, bizlerin evinde rahat uyku uyumaları için 24 saat görev yaparken yine hainlerin saldırılarına hedef olarak şehit düşen polisimizi, onların eş ve çocuklarını, ailelerini kim düşünecek?
Yine, doğru dürüst iş yapamadığı için çekini, senedini ödeyemeyen, dükkân kirasını, yanında çalıştırdığı elemanının aylığını veremediği için kapısına kilit vurmak zorunda kalan ya da evine, arabasına, iş yerine icra takibi yapıldığı için bunalıma giren, hatta intihar eden, hatta hatta cinnet geçirip ailesini katleden insanların durumu ne olacak?
Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamayan onların istek ve ihtiyaçlarını yerine getiremeyen, bu nedenle çoluk çocuğunun eğitimini yaptıramayan aileleri bu durumdan kim kurtaracak?
Bütün zorluk ve sıkıntılara göğüs gererek çocuklarına üniversite bitirtip iş bulamadığı için işsizler ordusuna katılan gençlerin işsizliğine kim çare bulacak?
Türkiye’de liyakat sistemi olmadığı için işe göre adam mantığıyla hareket edenler, ahbap çavuş ilişkisi ile haksız yere kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilen torpillileri gören ve adamı olmadığı için çaresizlikten bunalıma giren genç işsizlerimizi kim bu durumdan kurtaracak?
2016 yılında yaşadığımız, ülkemizin uçurumun kenarından döndüğü 15 Temmuz darbe girişimden ne yazık ki dersler çıkaramadığımızı görüyoruz.
Neden mi?
Düne kadar devletin tüm kademelerine yerleşen, sırf “anlı secdeye değiyor, bunlardan zarar gelmez! mantığıyla ne dedilerse verenler, yapanlar bugün vicdan azabı çekerek milletimizden özür dilese de hala bu yapılanmadan ülkemizi kurtaramadık gitti.
Bu tür sorunları sıralamakla, yazmakla bitmez. Ülkemiz her alanda büyük zorluk ve sıkıntılı süreçten geçiyor. Ama biz hala umudumuzu kaybetmeden geleceğimizden emin bir şekilde yaşamak istiyoruz.
15 Temmuz’dan sonra ülkemizde ve Kırşehir’imizde devletin temeline dinamit koyan, iç ve dış mihrakların maşası oldukları belirlenen binlerce FETÖ’cü hakim, savcı, polis, asker, doktor, memur ve diğer kadrolarda ayıklanmalar yapıldı, görevden uzaklaştırıldı, ihraç edildi, tutuklandı, ceza evine kondu hala bu örgüte yönelik operasyonlar, soruşturmalar artarak devam ediyor.
Yani, Türkiye içeride ve dışarıda kuşatılmış durumda. Ama bu millet hala ülkesine, siyasilerine, demokrasisine sahip çıkarak bertaraf etmek için her türlü özveriyi yapıyor, yapmaya da devam ediyor.
2017 yılından Kırşehir’imiz adına umutlu olmak istiyoruz; ama bazen umutlarımız kayboluyor. O da ayrı bir konu.
Neden umutlanıyoruz ki?
Bu hafta içinde Kırşehir Milletvekillileri Mikail Arslan ve Salih Çetinkaya Ankara’da sanayici ve iş adamlarımızla bir araya gelerek Kırşehir’e yapılacak yatırımlar ve yaşanan sorunlar hakkında görüş alışverişinde bulundular. Birliktelik örneğinin yaşandığı bu toplantıya Kırşehir’in iki milletvekilli Mikail Arslan ve Salih Çetinkaya, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alparslan ve AK Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı ve Kırşehir eski milletvekilli Hacı Turan, eski milletvekillileri Muzaffer Aslan ve Abdullah Çalışkan katıldılar.
Şahsen yıllar sonra eski ve yeni milletvekillilerin özellikle de aynı partiden bir araya gelmelerini Kırşehir’im adına beni son derece memnun etti, gelecek adına umutlandırdı. Aynı kişiler Ankara AK Parti Teşkilatı’nın düzenlediği kahvaltıda bir aradaydılar. Çarşamba günü de, Ankara’da Kırşehirspor’a futbolcu transfer edilen futbolcuların imza töreninde bu güzel birlikteliğin tekrarını gördük.
Yani Kırşehir’i yönetenler artık sen-ben kavgasını bir kenara bırakarak “biz” demeyi, amaç Kırşehir’e hizmetse gerisi teferruattır görüşüne dönmüşler. Bu Kırşehir için, Kırşehir’imiz için son derece sevindirici bir tablodur.
Ayrıca, AK Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı ve Kırşehir eski milletvekilli Hacı Turan’ın her ile, her belediyeye, her bakanlığa, hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanına rahatlıkla ulaşabildiğine tanık oluyoruz. Bu hem kendisi için hem de Kırşehir’imiz için büyük fırsattır.
İşte Hacı Turan önceki gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gitmiş, ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ile rahatlıkla görüşebilmiştir. Onun da Kırşehir’e getirdiği hizmet ve yatırımları görüyor ve kendisi ile gurur duyuyoruz.
Artık Kırşehir adına siyasilerimizden umutluyuz. Eski ve yeni milletvekillilerimizle, Valimizle, Belediye Başkanımızla, iktidar partisinin il başkanıyla 2017 yılında Kırşehir’imizin önemli sorunlarının çözümleneceğini umut ediyoruz. Yeter ki bu güzel birliktelik böyle sürsün.
Ülkemizi idare edenler de artık ülkemizin gerçek gündemine dönsün. Terör ve ekonomik sıkıntılar ortadan kalksın, Türkiye gelecek yıllarda terörsüz, sorunsuz halkın barış ve huzur içerisinde yaşadığı, dünyada parmakla gösterilen, gelişen, güçlenen ekonomisiyle layık olduğu yere gelsin.

***

İyilik yaptı, mağdur oldu!

Geçtiğimiz hafta Cuma günü Kayseri’de otomobil alan bir dostuna, bir hemşerisinden 5 bin Euro borç alıp, bozdurduktan sonra gönderen bir hemşerimiz mağdur duruma düşmüş.
Nasıl olmuş isterseniz kısaca anlatayım.
Kayseri’de bir sevdiği ahbabı kendisinden 25 bin liralık borç talebinde bulunmuş. Kırşehirli hemşerimiz ne yapsın. Elde avuçta yok. Bir dostundan ödünç para istemiş. Bir dostu da TL’si olmadığını, ancak Euro'sunun bulunduğunu, bunu verebileceğini söylemiş.
O da ne yapsın almış Euro’yu Kayseri’deki dostuna gönderebileceğini söylemiş.
Kayseri’deki arkadaşı Euro’yu bozdurup TL olarak göndermesini istemiş. O da öyle yapmış. Cuma günü 3 bin 817 liradan, 5 bin Euro’yu bozdurup, üzerini TL olarak tamamlayıp 25 bin lirayı Kayseri’deki arkadaşına havale etmiş.
Her ikisi de bundan mutlu olmuş. Biri otomobil sahibi olmuş, biri iş bitirmiş!..
Pazartesi sabahı Kayseri’deki arkadaşı bizim hemşerimizi arayarak 25 bin lirasını hesaba havale etmiş. 25 bin lirayı alan hemşerimiz borç aldığı ve 3 bin 817 TL bozdurduğu erosunun 3880 liraya çıktığını görünce 500 liraya yakın zarar ettiğini anlamış. Bu kez Kayseri’deki arkadaşı kendisine Euro’yu bozdurup gönderen Kırşehir’deki hemşerimizi arayarak zarar etmemesini belirtip, aradaki 500 liralık farkı ikinci kez hesabına havale etmiş. Buraya kadar her şey iyi, güzel.
25 bin 500 lirayı hesabında tutan ve bir saat sonra döviz bürosuna giderek Euro, almak isteyen Kırşehirli hemşerimiz Euro’nun 3 bin 880 liradan 3 bin 920’ye çıktığını görünce “düşer umudu” ile bundan vazgeçmiş.
Yine düşer umudu ile Salı günü sabahı televizyon alt yazılarında döviz kurlarını takip etmeye başlayan bizim Kırşehirli hemşerimiz “Ha düştü, ha düşecek!” derken çarşamba gününe gelmiş. Çarşamba günü bakmış ki Euro 4 bin 100 liraya çıkmış!
Yine düşer umudu ile Perşembe gününe gelen Kırşehirli hemşehrimiz dün sabah bir de bakmış ki Euro 4 bin 200 liraları zorluyor. Bir türlü borç aldığı Euro’yu alıp hemşerisine veremeyen bizim Kırşehirli hemşerimiz işi gücü bırakmış şimdi televizyon alt yazılarındaki döviz kurlarını takip ediyor!
Şimdi hemşerimiz iyilik yaptığına mı yansın, yaptığı iyilik karşısında bin liralık zarara uğradığına mı yansın.
Kara kara düşünen hemşehrimiz ”Bu nasıl ekonomi? Bu nasıl döviz? Bu kadar yükseliş olur mu? İyilik yaparken mağdur duruma düştük. Hükümetimiz dövize biraz müdahale etse de kurlar aşağıya düşüp borcumuzu ödeseydik!” diyor.
Biz de diyoruz ki, ya hemşerim zararın neresinden dönersen kâr. Gel fazla inat etme! Euro’yu 4 bin 200 lira olmadan bin liralık zararı sineye çek borcunu öde. Yoksa pamuk ipliğinde inişli-çıkışlı bir grafik çizen bu ekonomiye, bu döviz kuruna güvenme. Bin liralık zararı kabul et. Dövizini al borcunu öde. Böylece hem sen televizyonda döviz kurunu takip etmekten kurtul hem de işine gücüne bak! Bir daha da dövizle ne kimseye iyilik yap, ne de alış veriş!..

***
SEVDİĞİM BİR SÖZ

“İnsanda vicdan, yürek olmayınca vefada olmaz.” Racine