Mübarek Ramazan ayının ortalarına geldik. Bugün Allah kabul ederse 14.

Mübarek Ramazan ayının ortalarına geldik. Bugün Allah kabul ederse 14. Orucumuzu tutuyoruz.
Bu ay kutsal olduğu kadar bereket ayı, günahlardan arınma, hoşgörü ayıdır, inananlar için…
Ama gel gör ki öyle olmuyor ne yazık ki…
Şöyle Kırşehir’in cadde ve sokaklarına bakıyoruz bu ilin ne kadar nhoşgörülü olduğunu görür, anlarsınız.
Kırşehir hoşgörü bakımından Türkiye’nin örnek illerinden biridir. Bu nedenle insanlar hoşgörülü, demokrasi ve insan haklarına harfiyen uyan ender şehirlerimizden biridir.
Yani Kırşehir’de insanlar ibadetini de, inancını da özgürce yaşayabilmektedir. Tabi biraz da insanlar oruç tutanlara karşı saygılı olabilse…
Şöyle bakıyorum oruç tutup da üçkağıtçılık yapan, vatandaşı kazıklayanlar hiç de az değil.
Malumunuz Ramazan ayının olmazsa olmazı pide satışları revaçta. İnsanlar özellikle akşam saatlerinde fırınların önünde uzun pide kuyruklarında beklemeyi de severler.
Şöyle sıcacık bir yumurtalı pideyi evine götürmenin ve orucunu pideyle açmanın hazzını duyarlar.
Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Ramazan ayı öncesi pide fiyatlarını belirlemiş, somun ekmeğe zam yapmamış, sadece pide fiyatlarını düzenlemişti. Bu da çiftli boz pidenin 1 lira 70 kuruştan satılmasını, yumurtalı-susamlı pideye de pişirme ücreti ile birlikte 2 lira 25 kuruştan satılacağını kararlaştırmıştı.
Ama ne yazık ki bu fiyata Kırşehir’deki bir çok fırının uymadığı 1 lira 70 kuruş olan boz pideyi de 2 liraya sattıklarını görüyoruz.
Yumurtalı pideyi de 2 lira 50 kuruşa satmak zorunda olan fırıncılar ne yazık ki her pideye 1 yumurta koymak yerine, yumurta bulaşıklı elini pideye şöyle bir sürüyor, 1 lira 70 kuruş’tan 2 lira 50 kuruşa fırlayan yumurtalı pide!
Yani Ramazan ayında pideye zam yok. Ama rayice uyan da yok!
Bu nasıl iştir anlamak mümkün değil.
Ya fırıncılar da bir sorun var, ya da Esnaf Odaları Birliği’nde bir sorun var.
Demek oluyor ki fırıncılar ‘Biz Birliği takmıyoruz, istediğimiz fiyata pide satarız!’ diyebiliyor.
O zaman Esnaf Odaları Birliği’ne ne gerek var!
Bırakalım o zaman herkes istediği fiyattan ekmeğini, pidesini satsın, vatandaşı kazıklamaya devam etsin!
İşte benim de anlamadığım da bu. Hayır mübarek Ramazan ayını fırsatçılığa çevirenler, ağzını açtı mı senden-benden daha inançlı gözükenlere bu durum yakışıyor mu sizce?
Hani Mevlana Hazretleri ne demişti:
‘Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!’
Sözde dindar geçineceksin, abdest alıp namaz kılacaksın, oruç tutacaksın, fakir fukaranın ekmeğine göz dikeceksin, haram kazançla köşe döneceksin!
Bu davranış Müslümanlığın neresinde var?
Kırşehir Valiliği, Kırşehir Belediye Başkanlığı bu konuda neden gereğini yapmıyor?
Hani bir de bizlere sağlıklı ve kaliteli ekmek üretilmesi için denetim görevi verdiği Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü var.
Bu kurum nerede?
Kırşehir’de acaba şu Ramazan ayında kaç fırın hakkında işlem yapıldı?
Kaç fırında gramajı düşük, kalitesiz ve sağlıksız kaç ekmek toplatıldı?
Hijyenden uzak ortamda ekmek üreten kaç fırın kapatıldı?
İşte böyle bir ortamda insanların kazıklandığı Ramazan ayını öyle ya da böyle, paldır küldür geçiriyoruz. Allah tuttuğumuz oruçlarımızı kabul etsin.
Bir diğer konu da Ramazan ayında insanların üzerine çöken rehavettir. Uyur gezer insanlar olduğu kadar, verimli çalışmayanlar da azımsanacak kadar değildir.
Gece yatmaz, sabah kalkmaz, işe zamanında gidip gelmezler olduğu kadar rapor alıp Ramazan ayını evinde yatarak geçirenler de var.
Sabah 8:00’de resmi dairelerde çalışma saatleri başlar, kaç kişi bu saate uyar o da ayrı bir konu.
Tabi çalışmadan haksız yere maaş alan, bu parayla evini geçindiren, fitre ve zekat verenler düşünsün.
Bir hemşerim geçen hafta bir resmi kurumu arayarak yetkili birisine ulaşmak istediğini ancak telefonlarını açacak kimsenin olmadığını üzüntüyle beyan etti.
Yani kim bilir ya santral memuru yoktu, ya da uyuyordu.
Ne yapsın garibim Ramazan rehavetine kapılmış!
Bir de şu şatafatlı iftar sofraları yok mu! İlimizi yönetenler, siyasi partiler bir şekilde iftar sofraları düzenliyorlar. Menü zengin mi zengin, kameralar önünde çatal kaşık sesleri arasında iftarını açanlara ne demeli?
Elbette biz fakir fukaraya, şehit yakınlarımıza ve gazilerimize verilen iftar yemeklerini saygıyla karşılarken, zengin, varlıklı insanlara verilen şatafatlı iftar sofralarına da karşıyız.
Şu mübarek Ramazan ayında el açıp dilenmemek için, pazarın artıklarından, marketin çöp kovalarından sebze ve meyve toplayan, çoluk ve çocuğunun karnını doyurmak için, nice mahcup insanları görünce o şatafatlı iftar sofraları düzenleyenler aklıma geliyor.
Öyle ya da böyle bir Ramazan ayını daha yarıladık. Önümüzde 15 günlük bir süre var. Bari bu süreyi iyi değerlendirip Ramazan’ı Ramazan gibi yaşamak dileğiyle…

***

Biraz da gülelim!

Bizi de yedirirsin!

Eskiden toplu ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş.. Yani artan yemekler onların hakkı imiş.
Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaata:
- Çorbayı arttırmayın israf haramdır. Yemeği bitirmek sünnettir, der.
Böylece çorba tamamen biter.
Sıra sebze yemeğine gelir, hoca yine :
-Arttırmayın sünnettir” der yemek biter.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir.
Hoca:
-Sünnettir, diyerek, her şeyi cemaata yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.

Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması için su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister:
-Balam sizin adınız ne, der.
Çocuklar:
- Farz hoca efendi, derler.
Hoca:
-Balam hiç farzdan ad olur mu?” der.
Çocuklar da:
-Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaata yediresin öylemi ?” derler…

***

Sevdiğim bir söz

“Kızgınlık, geçici bir deliliktir. Bu nedenle, duygularınıza sahip çıkın. Yoksa, onlar size sahip olurlar.” Horace Mann