Gündemin yoğun olması nedeniyle biraz gecikmeli olarak yazıyorum bu yazımı. Bu sene Kırşehir’de Ahilik Haftası Kutlamalarında kitap fuarı da vardı.

Gündemin yoğun olması nedeniyle biraz gecikmeli olarak yazıyorum bu yazımı. Bu sene Kırşehir’de Ahilik Haftası Kutlamalarında kitap fuarı da vardı.
Kırşehir’de ilk defa düzenlenen kitap fuarı beklenenin ve endişelerin aksine çok büyük ilgi gördü. Bu ilgi karşısında sevindiğimi söyleyebilirim. Zira ilgi gösterilmeyeceğinden endişe ediyordum.
Aslında haksız da değildim endişelerimden. Çünkü millet olarak kitap almayı, okumayı sevmeyen, kitaplarla barışık olmayan millet olduğumuz gibi, kıyafete, özentiye, süse, boyaya cilaya, son model arabalara, lüks evlere sular seller gibi harcadığımız paraları kitaplara harcamadığımız için endişeleniyordum.
Nedense kitaplar her zaman pahalı geldi Türk İnsanına.
Küçücük bir parfüm şişesine onlarca hatta yüzlerce liralar harcarken, on liralık, yirmi liralık kitaplar pahalı geldi bizlere.
Dumanını içimize çekerek ciğerlerimizi zehirlediğimiz sigaraya her gün on lira verirken bir defaya mahsus alacağımız ve ömür boyu lazım olacak kitaplar pahalı geldi bizlere.
Binlerce lira vererek altı ayda bir cep telefonu değiştirirken on liralık kitaplar pahalı geldi bizlere.
Geçmişte giymekten utandığımız şimdi ise çağdaşlığın, medeniyetin, kültürün simgesi haline yırtık pantolonlara yüzlerce lira harcarken yirmi liralık kitaplar pahalı geldi bizlere.
Bankalardan kredi çekerek çok yüksek meblağlara son model lüks arabaları alıp, dünyayı ben yarattım edasıyla kasıla, kasıla binerken on beş liralık kitaplar pahalı geldi bizler…
Zevki sefaya, eğlencelere, günlere, konkenlere, barlara, pavyonlara, tatillere, plajlara, lüks yaşama, ev eşyalarına sular, seller gibi para harcarken otuz liralık kitaplar pahalı geldi bizlere.
Müteahhitlerin dışlarını süsledikleri, içlerini kalitesiz malzemeler kullanarak pisledikleri evleri yaparken salona veya başka bir odaya kütüphane ve kitaplık yapmak akıllarına gelmediği gibi evi satın almaya kalkan bizlerin de aklına kitaplık veya kütüphanesi var mı? diyerek sormak gelmiyor.
Aldığımız ev lüks olsun, eşyalarımız markalı olsun, temiz olsun ama kitaplığın veya kütüphanenin olmadığı bir ev olsun düşüncesinden kurulamadık.
Kısaca tam bir Müslüman Türk Evi satın alırız. Kitap veya kütüphane bizim neyimize ? Evimiz temiz olsun, konforlu olsun, abdestimizi alıp, namazımızı kılalım, eşimizi, dostumuzu ağırlayalım bize yeter anlayışından kurulamadık.
Çünkü biz alışmışız kitapsız yaşamaya, alışmışız “okumadan alim, yazmadan katip olmaya” alışmışız okumadan, öğrenmeden her şeyi bilen, her şeyden anlayan, çok konuşan, çok yorum yapan toplum olmaya, mangalda kül bırakmamaya.
Bu sebeplerdi beni endişelendiren, bir Allah’ın kulu Kırşehir’de kitap fuarına giderek kitap almaz dedirten.
Ne mutlu ki endişelerimin yersiz çıktığını, Kırşehir insanının kitap fuarına büyük ilgi gösterdiğini, kitap aldıklarını, yazarların söyleşilerine katıldıklarını ve kitap imzalattıklarını gördüm. Bunları görünce de endişelerimde haksız çıktığım için kendi adıma ve Kırşehir adına çok sevindim.
Kırşehir kitap fuarına sık giderek stantları gezenlerden, kitap alanlardan, yazarların söyleyişine katılanlardan, sohbet edenlerden, kitapları imzalatanlardan birisi de bendim. Her gittiğimde kalabalığı takip ediyordum. İnanın tüm stantların önü doluydu, herkes kitapları inceliyor ve alıyordu.
Bu büyük ilgiyi gördükten sonrada bir konu da çok sevindim, bir konuda üzüldüm.
Sevindiğim konular, Kırşehir Türk Edebiyatında Türkçe olarak yazılan ilk üç eserin yazıldığı ve bundan dolayı da tarihçilerin Türk Dilinin Başkenti dediği bir il olması ve eğitimde orta okul, lise ve üniversite sınavlarındaki başarılarıyla son otuz yıla damgasını vuran, Türkiye genelinde birincilikler, ikincilikler, üçüncülükler kazanan bir il olması bakımından Kırşehir kendisine yakışanı yaparak neden bu sınavlarda başarılı olduğunun kanıtını herkese göstermiştir diyerek sevindim.
Ancak Kırşehir Kitap Fuarı Ahi Evran Üniversitesinin mezuniyet törenlerine denk geldi. Öyle olunca da bir çok öğrenci memleketlerine gitti. Eğer Ahi Evran Üniversitesinin mezuniyet törenleri kitap fuarından sonra gerçekleşseydi gösterilen ilgi ve katılım daha yüksek düzeyde olurdu düşüncesiyle de üzüldüğümü belirtmek isterim.
Bu sevinç ve üzüntü göstermiştir ki Kırşehir Kitap Fuarı gibi Kırşehir’de yapılacak kültürel ve sosyal etkinliklerin Ahi Evran Üniversitesiyle görüşülerek yapılmasının katılım, ilgi ve alaka bakımından daha faydalı ve cazip olacağından Ahi Evran Üniversitesiyle iş birliği yapılarak düzenlenmesi Kırşehir’in hayrına olacaktır görüşündeyim.
Her şeye ve tüm endişelere rağmen kitap evleri ve yazarlar çok büyük memnuniyetle ayrıldılar Kırşehir’den. Bir sonraki kitap fuarı için şimdiden Kırşehir’e gelmeyi dört gözle bekleyeceklerine içtenlikle inandığımı belirtiyor, bu vesile ile Kırşehir Birinci Kitap Fuarını düzenleyerek Kırşehir İnsanına yeni bir hizmet sunan Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’ye teşekkür ediyorum.