Ne yaparsak yapalım zamanı asla geriye getiremeyiz.
Kıymetini hiçbir zaman bilmediğimiz ömürde tıpkı öyledir…
Bir şey olduğunda ya da dostlarınızla sevdiklerinizle konuştuğunuzda sıkça söylediğimiz bir söz var “Her şeyi zamana bırak ”aslında hiçbir zaman istemeyiz.
Bu hayatta hepimizin farklı ama kendince anlamlı hikâyeleri var hayata dair, bir varmış bir yokmuş diye başlayan...
Bazılarımızın mutlu olup bazılarımızın da mutsuz olduğu, belki de hiçbir zaman mutlu olmadığı olamadığı hayatları…
Bütün bunların ardından söylenen “Boş ver, hayat boş zaten takma kafana” sözlerinde olduğu gibi…
Bazen acılar iyi gelir insana!.. Olgunlaştırır, olgunlaşırsın… 
Rüzgârın buğday başaklarını kurutup olgunlaştırdığı gibi…
Bu boş olan hayatı yaşıyoruz, bazen kalabalıkta bazen de tek başımıza.
Sonunu hiç kimsenin kestiremediği bu hayat yolu çok uzunmuş gibi görünse de aslında bir rüya gibidir hepimize. Ama bunu hayatın sonuna yaklaştığında daha iyi anlıyor insan.
Hayat kaçar biz kovalarız, ama asla tutamayız bu hayatı…
Tıpkı denizlerdeki dalgalar gibi bazen şiddetli bazen de çarşaf gibi sakindir.
Hepimiz bu hayat filminde birer oyuncuyuz aslında; rolünü iyi oynayan başarılı ,kötü oynayan ise başarısızdır film bittiğinde!..
Bazen “Ölüp kurtulayım” dersin, bazen de ölmemek için dua edersin Yaradan’ına…
Hep mutlu değilsin; bir gün sevinçli bir gün hüzünlüsündür, anın anını tutmaz hiç...
Uzun uzadıya anlattığın yaşamın belki de bir film şeridi gibi gelip geçer gözlerinin önünden…
Bazılarının anlamsız olan bu yaşama anlam vermeye kalkışması gibidir hayat…
Bazen de yürümeye yeni başlamış bebek gibi düşer kalkarsın…
Her anlamda mutlu olan kaç insan vardır ki şu yalancı hayatta?
Tam mutlu olacağım derken illa bir şeyler çıkar, ya üzülürsün ya da o mutluluğa doyamazsın…
Senin anlatacakların vardır, hayata dair ancak anlatacak birini bulamazsın, tam “Buldum” dersin anlatacakların biter ya da anlatmaya başlarsın anlatacağın gider…
Kör ebelik oynamaktır hayat, sonuçta sobelenen hep sen olursun tıpkı ölüm gibi!..
Kaçış asla yoktur ondan…
Bu hayat kaybettiklerini geriye getiremeyeceğin kadar küçük, acılarını unutamayacağın kadar da büyüktür aslında.
Sevdiğiniz insanı elinizden alandır bazen, bazen ise almasını çok istediğiniz bir insandır hayat.
Önce hayal kurarsın sonra da bu kurduğun hayal dünya ya gözlerini kapamakla son bulur. 
Gidenin ardından üzülür, ağlar, geri gelsin diye parçalarsın kendini ama nafile;  giden asla geri gelmez tıpkı geçen zamanı geriye getiremediğimiz gibi…
Kıymetini bilmek lazım bu hayatın, gerisi yalan zaten…
Daha dün gibi yaşarsın, hiç yaşamamış gibi de gidiverirsin bu hayattan…
Geriye gelmeyen bu zamanın kıymetini bilin…