Kırşehir’de yıllardır “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde haftada bir kez yazı yazmaya çalışıyorum. Elimden geldiğince, gücümün yettiğince güncel olayları, vatandaşın istek ve beklentilerini, Kırşehir’in sorunlarını gündeme getirmeye çalışıyorum.

Kırşehir’de yıllardır “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde haftada bir kez yazı yazmaya çalışıyorum. Elimden geldiğince, gücümün yettiğince güncel olayları, vatandaşın istek ve beklentilerini, Kırşehir’in sorunlarını gündeme getirmeye çalışıyorum.
Fakat bu yazılarımda çok sayıda eleştiriler alıyorum. Bu eleştirilerde bana en çok söylenen “benim kim olduğum, etimin, budumun ne olduğu ve Kırşehir’in sorunlarını gündeme getirerek çözüm istememin bana mı kaldığı” şeklindedir.
Kısaca diyeceğim o ki Kırşehir’de suya sabuna dokunmaktan korkan, sadece günü kurtaran o kadar muhterem insan var ki anlatamam. Ama bu muhteremler bizleri de kendileri gibi suya sabuna dokunmaktan korkan birileri zannediyorlar ve öyle olmamızı istiyorlar.
Hiç bilmiyorlar ki bizler suya sabuna dokunamaz ve Kırşehir’in sorunlarını gündeme getiremezsek kendimizi yaşıyor sayamayız. Bizler Kırşehir’e sevdalanmış, bir çivi çakılması için emek harcayan eline kalemi alan insanlarız ve bunu da en iyi şekilse yapmaya çalışıyoruz.
Eğer bizler de o insanlar gibi korkak olsaydık elimize kalemi alarak gazete köşelerinde gündem oluşturacak yazılar yazmazdık.
Çünkü bizler okumadan alim, yazmadan katip olan insanlardan değiliz.
Bu insanlar bilmelidirler ki gazeteler, gazeteciler ve köşe yazarları devlet ve vatandaşlar arasında bir köprü görevi yapar. Ülkenin, şehirlerin, Kırşehir’in sorunlarını dile getirerek kimselerin haysiyetine, şerefine hakaret etmeden ve iftira atmadan yalnızca gerçekleri yazarak halkın bilgisine sunar, aydınlatır ve çözüm yolları arar.
Gazeteci haber yaparken, yazar yazısını yazarken çok önemli konulara dikkat eder. Bu önemli konular şeref, haysiyet ve namus kavramlarıdır gazeteci bunlara özen göstermek ve iftiradan uzak durmak zorundadır.
Kırşehir’de bilinen bazı sorunlar bir ayna gibi tüm çıplaklığı ile gerçeği yansıtıyor ve gerçekleri yaşadığınız yöre de sağır Sultan dahi biliyorsa bu sorunları haber yapmak ve yazmak yanlış bir eylem olmadığı gibi hadsizlik değildir. Bilakis bunları gündeme getirmemek gazeteciye yakışmayan sorumsuzluk örneğidir.
Ancak bizler gazeteci olarak bir şeyleri gündeme getirerek çözümlerini istediğimizde konu ile ilgili kurumlarda görev yapan yetkililerin gazetelerde kendileri ile ilgili haber ve yazılara tepki gösterip gazete yetkililerini telefon ve ziyaret yağmuruna tutmalarını da hayretle karşılamaktayım.
Halbuki kurum yetkilileri kendi kurumlarıyla ilgili çıkan haberleri kurum içerisinde bir araya gelip inceleyerek nerede nasıl hatalar ve yanlışlıklar yapıldığını ve bunların nasıl bir yolla giderilebileceğini tartışarak çözüm yolları aramaları daha iyi olacaktır.
Yoksa gazeteleri arayarak “yahu bizim hakkımızda neden yazılar yazıyorsunuz, haberler yapıyorsunuz?” gibi kolay yolu seçmek doğru bir hareket olmasa gerekir.
Çıkan haber ve yazılara tepki gösterenlere şu soruyu sormak gerekir “Sağır Sultan’ın dahi bildiği konularda haber yapmayalım, yazı yazmayalım, bu olanlar nedir sorusunu sormayalım, suya sabuna dokunmayalım ve bırakalım meydanlarda birileri istediği gibi at oynatsın, saltanat sürsün, işlerini beceriksiz bir biçimde eline yüzüne bulaştırsın sonra da takım elbise giyip, kravat takarak makamlarda kasıla, kasıla otursunlar öyle mi?”
Oysa “temizlikte birinci kural suya, sabuna dokunmaktır” gazetecilikte de elinde belge olsun olmasın ama herkesin bildiği problemleri ve gerçek olayları yazmak veya gazetenize gönderilen belgelere dayanarak haber yapmak, yazı yazmak iftira olmadığı gibi bu haberleri ve yazıları okumadan kulaktan duyma ve haberde adı geçen kişilerin söyledikleri ile yetinerek eleştirmekte yanlıştır.
Bir kitabı okumadan, bir programı, diziyi, filmi seyretmeden kulaktan duyma sözlerle eleştirmek ve tepki göstermek yerine önce okuyarak, seyrederek bilgi sahibi olarak iyi veya kötü yönde eleştirmek doğru olanıdır. Ayrıca eleştiriye maruz kalarak tepki gösteren kişilere de “Biz sizin bahsettiğiniz haberi de, yazıları da okuduk. Bunlar da tepki gösterecek bir durum yok. Zaten hepsi halkında bildiği konulardır. Tepkiniz de gereksizdir, sizler bu haberlere tepki göstereceğinize bahsedilen konularda durum değerlendirmesi yaparak yanlışlıkları ve hataları gidermelisiniz” demek en güzel yoldur.
Ayrıca vatandaşların gazetelere ihbar, haber ve bilgi vermek amacıyla gönderdiği belgeleri yayınlamak ve bu belgelerde bahsi geçen konularda ilgili yerlere bunlar nedir demek bir iftira olmadığı gibi, ilgili kişilerin de gazetelere gelerek ağlayıp, sızlayıp, yalvararak “beni zor duruma düşürmeyin size gönderilen bu belgeler ve yazılarda gerçek dışıdır” diyerek ağlayan, yalvaranlar kişilere duygusallık göstererek yeniden haber yaptırarak gazetenin imajını sarsmak yerine şu soruları sormak gerekir bu yazılanlardan biri yanlış, ikincisi iftira, üçüncüsü karalama ama hepsi mi yanlış?
Sizlerin hiç kusuru yok mu? Sadece bizim haberlerimiz ve yazılarımız mı yanlış demek gerekmez mi?
Bu arada ağlayıp, yalvararak kendi lehine haber yaptıran kişilerde her halde ertesi gün yalvardığından, ağladığından bahsetmeyip de “bakın ben nasıl özür dilettim!” diyerek hava atma imkanı vermemek gerekir.
Bu nedenle hiçbir konuda bilgi sahibi olmadan eleştirmek eleştirilenlerin söylediklerine itimat ederek gazeteleri okumamak doğru bir davranış değildir.