24 Haziran 2018 pazar günü ülkemiz tarihinin belki de en önemli seçimini yapacaktır. Bu seçim, 2019 Kasım ayında yapılması gerekirken, baskın bir erken seçim oldu.
AKP ve ortağı MHP daha fazla bekleyemedi ve iktidarda kalma ihtimallerinin giderek azaldığını görüp bir umut sandığa gitmeyi tercih ettiler. Seçimlerin olağanüstü hal koşullarında yapıldığı, seçim yasalarının eşit olmadığı, anti-demokratik bir iklimde bile iktidarın kazanma ihtimali giderek azalıyor. Bunda ekonomik gidişatın da büyük payının olduğu kesin.
Nasıl ki 2001 krizi, AKP’nin hükümet olmasına vesile olmuşsa, şimdiki ekonomik dalgalanmaların da hükümetin gitmesine yol açar.
OHAL uygulamasına geçildikten sonra ekonomik göstergeler sürekli bozuluyor. İşsizlik artıyor, büyüme beklendiği kadar yüksek değil. Piyasalar bitik denecek kadar durgun, cari açık yüksek, dış borç sürekli artış gösteriyor.
Devletin bütçe açığı sürekli artıyor. Seçim yatırımı olarak adlandırılan paketten çıkan;
Vergi affı,
SGK pirim affı,
İmar affı,
Varlık barışı.
Tüm bunlar bütçe açıklarını kapatmaya yardımcı unsurlar değildir. Emeklilere verilen bayram ikramiyesi ise bütçe açığını daha da artıracaktır.
Devlet, bütçe açıklarını kapatmak için borçlanır. Özel sektör ise, yatırım yapmak için borçlanır. Hal böyle olunca da dış borçlar daha da yükseliş gösterir. Devletin borçlanması hali vakti yerinde olan varlıklı vatandaşı çok fazla ilgilendirmez, bu borcun yükünü sofraya gelen peynirden zeytine kadar tüm mallara gelen zamla fakir fukara vatandaş çekmektedir.
Dar gelirli fakir fukara vatandaş ekonominin kötü gidişatından doğrudan etkilenir. Zira hayat pahalılaştıkça kriz mutfakların başköşesine yerleşir ve kalıcı olur. Döviz artışıyla birlikte özellikle gıda ürünlerinin yanı sıra, tüm tüketim ürünleri de artış göstereceğinden enflasyon yükselme eğiliminde olacaktır.
Bir ülkede para için, yatırım için siyasete güven duyulması gereklidir. Ülkemiz de seçim kararının da alınmış olmasına rağmen belirsizlik devam ediyor ve hatta belirsizlik her geçen gün artıyorsa, yatırım amaçlı yabancı sermaye gelmiyorsa siyaset güven vermiyor demektir. Siyaset güven vermeyince ekonomi düzelmez.
İşte onun için 24 Haziran seçimi fakirin, fukaranın, yoksul vatandaşın seçimi olacaktır. Onlar kullanacakları oyları ile 16 yıllık iktidarı değiştirecektir. Seçime gidilirken OHAL olmasına, propaganda şartlarının eşit olmamasına rağmen, yoksul emekçi vatandaşların vereceği oylar seçimin sonucunu doğrudan etkileyecektir.
Yeni seçilecek olan irade de, siyasi güven vermeli, ekonomik güven vermeli, özgürlükçü ve demokrat olmalı, hak hukuk ve adaletten yana olmalı ki, gönüllerde taht kurabilsin. Tüm toplum kesimleri rahat bir nefes alabilsin, Kırşehir büyüsün, Hakkari Edirne büyüsün, Kars Muğla büyüsün, Türkiye büyüsün.